Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 1073 - Karar Yıl 2009 / Esas No : 282 - Esas Yıl 2009





Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 09.07.2008 gününde verilen dilekçe ile noter satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 24.09.2008 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı M……… T……. vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü: K A R A R Dava, 24.07.2003 ve 19.08.2003 günlü biçimine uygun düzenlenen taşınmaz satış vaadi sözleşmelerine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir. Davalılar, satış bedelinin ödenmediğini, davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, çekişme konusu 52 parsel sayılı taşınmazda elbirliği mülkiyet rejimi hakim olduğundan ve dayanak satış vaadi sözleşmelerinin ifa olanağı bulunmadığından söz edilerek dava reddedilmiştir. Hükmü, davacı temyiz etmiştir. Davada dayanılan 24.07.2003 ve 19.08.2003 tarihli sözleşmeler biçimine uygundur. Öte yandan sözleşmelerde satış bedelinin peşin olarak ödendiği yazılı olduğundan senede karşı olan bu iddianın HUMK.nun 290. maddesi gereğince aynı güçte yazılı delille kanıtlanması gerekir. Dosyada yer alan bilgi ve belgelerden de davada taraf olanların A……. ve R……… mirasçıları olduğu görülmektedir. Kısaca ifade etmek gerekirse; davanın tarafları 52 parsel sayılı taşınmazın elbirliği malikleridir. Elbirliği mülkiyetinde hiçbir ortak için tasarruf edebileceği pay söz konusu değildir. Elbirliği mülkiyetinde ortaklık tasfiye edildiğinde her ortak kendisine düşecek tasfiye payına ilişkin olarak borçlandırıcı işlemlerde bulunabilir. Örneğin bir mirasçının miras şirketinin tasfiyesi halinde kendisine isabet edecek miras payını bir başkasına satmayı vaat etmesi olanaklıdır. Bu gibi durumlarda sözleşme bir taahhüt sözleşmesi olarak geçerlidir. Ancak sözleşmenin ifası elbirliği mülkiyetinin sona ermesi halinde istenebilir. Fakat, elbirliği ortaklarının birbirlerine yaptıkları satış geçerlidir. Zira bu durumda her bir ortağın tasfiye payı kalmamakta, bu pay elbirliği mülkiyetinin diğer ortağının tasfiye payına ilave edilmiş olmaktadır. Yapılan bu hukuki saptamalara göre, elbirliği malikleri arasında yapılan satış vaadi işlemi geçerli olduğundan ve ifa kabiliyeti bulunduğundan mahkemece davalılardan bedelsizlik savunması hakkındaki delilleri istenip toplanmalı çekişme konusu taşınmazdaki tarafların payları gözetilerek ve yukarıda yapılan açıklamalar doğrultusunda sonucuna uygun bir hüküm kurulmalıdır. Mahkemece, maddi olayın takdirinde yanılgıya düşülerek istek yazılı olduğu şekilde reddedildiğinden karar bozulmalıdır. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, 02.02.2009 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.