MAHKEMESİ : Seydişehir Asliye Hukuk MahkemesiTARİHİ : 24/10/2013NUMARASI : 2013/79-2013/314Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 28.02.2013 gününde verilen dilekçe ile geçit hakkı istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 24.10.2013 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:K A R A RDava, Türk Medeni Kanununun 747. maddesi gereğince geçit hakkı kurulması isteğine ilişkindir.Davacı, maliki olduğu ... parsel sayılı taşınmazı lehine davalılara ait .. ve .. parsel sayılı taşınmazlar aleyhine geçit hakkı kurulmasını istemiştir. Davalılar, davanın reddini savunmuşlardır.Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.Hükmü, davacı vekili temyiz etmiştir. Bu tür davalar ülkemizde arazi düzenlenmesinin sağlıklı bir yapıya kavuşmamış olması ve her taşınmazın yol ihtiyacına cevap verilmemesi nedeniyle zorunlu olarak açılmaktadır. Geçit hakkı verilmesiyle genel yola bağlantısı olmayan veya yolu bulunsa bile bu yol ile ihtiyacı karşılanamayan taşınmazın genel yolla kesintisiz bağlantısı sağlanır. Uygulama ve doktrinde genellikle bunlardan ilkine “mutlak geçit ihtiyacı” veya “geçit yoksunluğu”, ikincisine de “nispi geçit ihtiyacı” ya da “geçit yetersizliği” denilmektedir. Türk Medeni Kanununun 747/2 maddesi gereğince geçit isteği, önceki mülkiyet ve yol durumuna göre en uygun komşuya, bu şekilde ihtiyacın karşılanmaması halinde geçit tesisinden en az zarar görecek olana yöneltilmelidir. Zira geçit hakkı taşınmaz mülkiyetini sınırlayan bir irtifak hakkı olmakla birlikte, özünü komşuluk hukukundan alır. Bunun doğal sonucu olarak yol saptanırken komşuluk hukuku ilkeleri gözetilmelidir. Geçit ihtiyacının nedeni, taşınmazın niteliği ile bu ihtiyacın nasıl ve hangi araçlarla karşılanacağı davacının sübjektif arzularına göre değil, objektif esaslara uygun olarak belirlenmeli, taşınmaz mülkiyetinin sınırlandırılması konusunda genel bir ilke olan fedakârlığın denkleştirilmesi prensibi dikkatten kaçırılmamalıdır. Uygun güzergah saptanırken önemle üzerinde durulması gereken diğer bir yön ise aleyhine geçit kurulan taşınmaz veya taşınmazlar bölünerek kullanım şekli ve bütünlüğünün bozulmamasıdır. Şayet başka türlü geçit tesisi mümkün değilse bunun gerekçesi kararda açıkça gösterilmelidir.Kurulan geçit hakkının Türk Medeni Kanununun 748/3 ve 1012. maddesi ile yeni Tapu Sicil Tüzüğünün “İrtifak hakları ve taşınmaz yükünün tescili” başlıklı 30. maddesi gereğince kütük sayfasında ayrılan özel sütununa tesciline karar verilmelidir.Geçit hakkı kurulmasına ilişkin davalarda davanın niteliği gereği yargılama giderleri davacı üzerinde bırakılmalıdır.Somut olaya gelince; mahkemece davacıya ait .. parsel sayılı taşınmazın kuzey sınırında bilirkişi raporunda mavi renkle gösterilen sulama kanalının bittiği yerde zeminde fiili yol mevcut olduğu, davacının yola ihtiyacı bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Dosya içerisindeki bilirkişi raporu, pafta sureti ve tapu kayıtları incelendiğinde davacıya ait .. parsel sayılı taşınmazın kuzeyindeki 3847 numaralı mera parselinin yol olarak kullanılmasının vasfı gereği mümkün bulunmadığı anlaşılmaktadır. Ayrıca arazide fiilen yol olarak kullanılan yerlerin uzun vadede hukuken geçit olarak kullanılmaları da mümkün değildir. Bu itibarla davacıya ait .. parsel sayılı taşınmazın genel yola sınırının mevcut olmaması nedeniyle geçit ihtiyacı içinde bulunduğunun kabulü gerekir. Bu durumda mahkemece davacıya ait .. parsel sayılı taşınmaz lehine geçit hakkı kurulabilecek tüm alternatifler değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, istek halinde peşin yatırılan temyiz harcının yatırana iadesine, 25.09.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.