Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 10236 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 5676 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ : Acıpayam Asliye Hukuk MahkemesiTARİHİ : 12/12/2013NUMARASI : 2012/456-2013/524Davacı vekili tarafından, davalı taraf aleyhine 27.11.2012 gününde verilen dilekçe ile satış vaadi sözleşmelerine dayalı tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 12.12.2013 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:K A R A RDava, gayrimenkul satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptal ve tescil istemine ilişkindir.Mahkemece, ölü kişi aleyhine dava açılamayacağı gibi ölen E.. T..'un mirasçılarının da mirası reddettikleri gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Hükmü, davacı vekili temyiz etmiştir.Kaynağını Borçlar Kanununun 22. maddesinden alan taşınmaz satış vaadi sözleşmeleri, Borçlar Kanununun 213. maddesi ile Türk Medeni Kanununun 706. ve Noterlik Kanununun 89. maddesi hükümleri uyarınca noter önünde re’sen düzenlenmesi gereken, bir başka anlatımla geçerliliği resmi şekil şartına bağlı kılınan, tam iki tarafa borç yükleyen ve kişisel hak sağlayan sözleşme türüdür. Vaat alacaklısı, taşınmaz satış vaadi sözleşmesi ile mülkiyet devir borcu yüklenen satıcıdan edim yerine getirilmediğinde Türk Medeni Kanununun 716. maddesi uyarınca açacağı tapu iptali ve tescil davasında borcun hükmen yerine getirilmesini isteyebilir. Satış vaadi sözleşmesinde mülkiyeti nakil borcu yükümlüsünün ölümü halinde dava mirasçılarına karşı yöneltilerek tescil istenebilir. Mirasçılardan birinin mirası reddetmesi halinde TMK’nın 611, tüm mirasçıların mirası reddi halinde TMK’nın 612. maddelerinde gösterilen yol izlenerek taraf teşkili sağlanır.TMK'nın 612. maddesine göre en yakın yasal mirasçıların tamamı tarafından reddolunan mirasın sulh mahkemesince iflas hükümlerine göre tasfiye edilmesi ve arta kalan değerin de mirası reddetmemişler gibi hak sahiplerine verilmesi gerekir. Dava ehliyeti davada taraf olma ehliyetidir. 6100 sayılı HMK’nın 50. maddesinde medeni haklardan yararlanma ehliyetine sahip olanların, davada taraf ehliyetine de sahip olacağı hüküm altına alınmıştır. Yasa hükmünde belirtildiği üzere taraf ehliyeti, medeni hukuktaki hak ehliyetinin usul hukukunda büründüğü şekildir. Maddede gerçek ve tüzel kişi ayırımı yapılmaksızın, medeni haklardan yararlanma ehliyetine sahip olanların davada taraf ehliyetine de sahip olacağı belirtilmiştir. 6100 sayılı HMK’nın “Tarafta iradî değişiklik” başlıklı 124. maddesi gereğince;Bir davada taraf değişikliği, ancak karşı tarafın açık rızası ile mümkündür. Ancak, maddi bir hatadan kaynaklanan veya dürüstlük kuralına aykırı olmayan taraf değişikliği talebi, karşı tarafın rızası aranmaksızın hâkim tarafından kabul edilir.Dava dilekçesinde tarafın yanlış veya eksik gösterilmesi kabul edilebilir bir yanılgıya dayanıyorsa, hâkim karşı tarafın rızasını aramaksızın taraf değişikliği talebini kabul edebilir.Türk Medeni Kanununun 28. maddesinde ise; gerçek kişinin ölümüyle medeni haklardan yararlanma ehliyeti ve buna bağlı olarak da taraf ehliyetinin sona ereceği belirtilmiştir. Dava tarihinden önce ölüm nedeniyle şahsiyeti son bulan kişi taraf ehliyetini yitireceğinden aleyhine dava açılamaz ise de; yukarıda belirtildiği üzere maddi hatadan dolayı muhatabın yanlış gösterilmesi, davacının tüm özeni göstermesine rağmen dava açacağı kişiyi doğru tespit edememesi, kısa süre önce kendisiyle işlem yapılmış ya da sadece vekiliyle muhatap olunmuş bir işlemden sonra muhatabın ölmesi durumlarında yanlış taraf gösterilmesi dürüstlük kuralına aykırı değilse ortaya çıkan dava ilişkisi sebebiyle daha üstün bir yarar dikkate alınarak yargılamaya gerçek tarafla devam edilmelidir.Bu durumda mahkemece, ölen kişinin veraset belgesi ile belirlenen tüm mirasçılarına dava dilekçesi tebliğ edilerek taraf teşkili sağlandıktan sonra davanın esasının incelenmesi gerekir.Somut olayda, aleyhine tapu iptali ve tescil davası açılan E.. T.. dava tarihinden önce öldüğünden kural olarak aleyhine dava açılamaz ise de davacının dava konusu taşınmazın tapu maliki E.. T..'un dava tarihinden önce öldüğünü adı geçene dava dilekçesinin tebliğ edilememesi nedeniyle öğrendiği, davacı tarafın yargılamayı uzatmak yönünde bir niyeti olmadığı, yargılama sırasında muris E.. T..'un mirasçıları M.. T.., M.. T.. ve B.. T..'un davaya dahil edildiği anlaşılmıştır. Ancak muris E.. T..'un en yakın yasal mirasçıları Merve ve M.. T..'un Acıpayam Sulh Hukuk Mahkemesinin 12.10.2012 tarihli 2012/882-968 sayılı ilamı ile, B.. T..'un ise Acıpayam Sulh Hukuk Mahkemesinin 12.10.2012 tarihli 2012/882-968 sayılı ilamı ile mirası reddettikleri, kararların temyiz edilmeksizin 05.12.2012 ve 05.12.2012 tarihinde kesinleştiği anlaşılmıştır. Türk Medeni Kanununun 612. maddesi hükmü uyarınca en yakın yasal mirasçıların tamamı tarafından reddolunan miras, sulh hukuk mahkemesince iflas hükümlerine göre tasfiye edilir ve tasfiye sonunda arta kalan değerler mirası reddetmemişler gibi hak sahiplerine verilir. Bu durumda mahkemece davacıya süre ve yetki verilerek terekenin tasfiyesi için sulh hukuk mahkemesine başvurmasının sağlanması, sulh hukuk mahkemesince terekeye atanacak tasfiye memuru huzuruyla yargılamaya devam edilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçeyle davanın reddi doğru görülmemiş, bu sebeple hükmün bozulması gerekmiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer hususların şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, 22.09.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.