Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 10118 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 6152 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ : Marmaris 3. Asliye Hukuk MahkemesiTARİHİ : 16/01/2014NUMARASI : 2012/518-2014/21Davacılar vekili tarafından, davalı aleyhine 22.11.2012 gününde verilen dilekçe ile önalım nedeniyle tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 15.01.2014 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacılar vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün evrak incelenerek gereği düşünüldü:K A R A RDava, önalım hakkı nedeniyle tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.Davacılar vekili, müvekkillerinin müşterek paydaşı bulunduğu taşınmazda bazı paydaşlar tarafından harici satım sözleşmesi ile bir kısım payların davalıya devredildiği iddiasıyla davalı tarafından açılan tapu iptali ve tescil davası sonunda dava konusu payların davalı adına hükmen tescil edildiğini ancak bu paylar üzerinde müvekkillerinin yasal önalım hakkının bulunduğunu belirtilerek, tapu iptali ve tescil isteğinde bulunmuştur.Davalı vekili, müvekkilinin taşınmazdaki paylarını 04.06.2001 ve 16.01.2002 tarihlerinde satın aldığını, nizasız ve fasılasız kullandığını, satın aldığı tarihte dava konusu taşınmaz ile ilgili kadastro mahkemesinde tespite itiraz davası görüldüğü için tescil talebinde bulunamadığını, bu durumu davacıların da bildiğini, taşınmazın öteden beri fiilen taksim edilerek kullanıldığını, davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, dava konusu taşınmaz hakkında kadastro tespitine itiraz davasının yıllarca sürmesi nedeniyle taşınmazın büyük bölümünün parça parça satıldığı ve satın alanların üzerine ev yaparak uzun süre oturduklarını, parselin tamamının taksim edilmiş bir şekilde üçüncü kişiler tarafından kullanıldığı, davacıların satış işleminden ve fiili taksimden haberdar oldukları, satış zamanında fiilen ayrılan parça üzerinde hak iddia etmeyen davacıların harici satış senetlerine hukuki kıymet atfedildikten sonra önalım haklarını ileri sürmesinin objektif iyi niyet kuralları ile bağdaşmayacağı ve hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Hükmü, davacılar vekili temyiz etmiştir.İncelenen tapu kaydı ve dosya kapsamına göre davaya konu pay Marmaris 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 02.06.2011 tarihinde kesinleşen 2010/173 Esas, 2011/218 Karar sayılı ilamı ile tapuda 06.07.2011 tarihinde davalı adına tescil edilmiştir. Davalı savunmasında taşınmazın 600 m2'lik kısmının zilyetliğini kadastro tespitine itiraz davası sırasında 04.06.2001 ve 16.01.2002 tarihlerinde devir ve teslim aldığını ileri sürmüş ise de o tarihte devam eden kadastro tespitine itiraz davasına müdahil olmamıştır. Her ne kadar davalının paydaşlığı anılan mahkeme kararı ile oluşmuş ise de temelde davalının 04.06.2001 ve 16.01.2002 tarihinde paydaş H. Ş.'in payı sattığı İ. T.'tan satın aldığı pay bulunduğundan satım akdine dayanmaktadır. Süreç içinde görülen davalar sonucu payın davalı adına hükmen tescili başlangıçta satış ile doğan önalım hakkını bertaraf etmez. Tescil davasının kesinleşmesi ile hak kazanılmış ve böylece önalım hakkı doğmuştur. Bu durumda davacıların kötü niyetli olduğundan bahsedilemez.Önalım davasına konu payın ilişkin bulunduğu taşınmaz paydaşlarca özel olarak kendi aralarında taksim edilip her bir paydaş belirli bir kısmı kullanırken bunlardan biri kendisinin kullandığı yeri ve bu yere tekabül eden payı bir üçüncü şahsa satarsa, satıcı zamanında bu yerde hak iddia etmeyen davacının tapuda yapılan satış nedeniyle önalım hakkını kullanması TMK’nın 2. maddesinde yer alan dürüst davranma kuralı ile bağdaşmaz. Kötüniyet iddiası 14.2.1951 tarihli ve 17/1 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca davanın her aşamasında ileri sürülebileceği gibi mahkemece de kendiliğinden nazara alınması gerekir. Bu gibi halde savunmanın genişletilmesi söz konusu değildir. Eylemli paylaşmanın varlığı halinde davanın reddi gerekir.Somut olaya gelince; davalı fiili taksim olgusunu savunmasında ileri sürdüğüne göre mahkemece mahallinde yeniden keşif yapılarak taşınmaz üzerinde davacıların kullandığı bir alan (ev, vs.) olup olmadığı, yine davalıya pay satan Halil Şahin ve sonrasında İ. T.'un kullanımında bir yer olup olmadığının açıklığa kavuşturulması için bu konuda varsa taraf delilerinin toplanarak varılacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile fiili taksim savunması yeterince araştırılmadan yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu nedenle hükmün bozulması gerekmiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde yatırana iadesine, 18.09.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.