Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 5705 - Karar Yıl 2010 / Esas No : 23794 - Esas Yıl 2009





MAHKEMESİ: Vize İcra Hukuk MahkemesiTARİHİ: 03/07/2009NUMARASI: 2009/13-2009/19DAVA TÜRÜ: Haczedilmezlik ŞikayetiYukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü :HUMK. nun 163 ve 159. maddeleri mahkemeye ve taraflara belli işlemleri belli edilen sürelerde yapması için sınırlamalar getirmiştir. Bu sürelerin bir kısmı yasa metninde yer almış, bir kısmı ise hakimin taktirine bırakılmıştır. Süre tayini hakimin taktirine bırakılan hallerde yapılacak işlemin niteliğine göre makul bir süre belirlenmelidir. Hakimin verdiği ve kesin olduğunu belirttiği sürede, taraf, belirtilen işlemi mutlaka yapmalıdır. Sürenin bitiminden sonra belirtilen işlemin yapılması mümkün değildir. Şayet yapılmamış ise taraf bu konudaki hakkını kaybeder. Hakkın zayi olması gibi ağır bir müeyyideye bağlanan kesin sürenin hukuki sonuç doğurabilmesi için yapılması gereken işlemler ve ne kadarlık sürede yapılacağı açık ve tam olarak belirtilmesi gerektiği gibi bunların yapılmamasının doğuracağı sonuçların da açıklanması ve tarafların uyarılması gerekir.(HGK.nun 21.9.1983 tarih 14/3447-825 sayılı kararı)Somut olayda borçlunun İİK. nun 82/12.maddesine dayalı olarak haczedilmezlik şikayetinde bulunduğu, mahkemece, 05.06.2009 tarihli celsede keşfin 22.06.2009 tarihinde yapılmasına karar verilmiş, borçlu vekiline, toplam 452,62 TL. bilirkişi ücreti ve keşif heyeti yasal yolluğunu yatırması için 10 günlük kesin süre verildiği ve ihtarat yapıldığının zapta geçirildiği görülmüştür. Ancak bu aşamada sonuçları son derece ağır olan kesin mehil verilerek buna göre değerlendirilme yapılması doğru görülmemiştir. Nitekim; borçlunun keşif masraflarını keşif tarihinden ve duruşmadan önce 19.06.2009 tarihli dekont ile yatırdığı anlaşılmaktadır. Kesin mehilin amacı, yargılamanın sürüncemede bırakılmasını önlemek ve yargılamanın süratine hizmet etmektir. Her ne kadar borçlu verilen 10 günlük süreden sonra masrafları yatırsa da, keşfin yada yargılamanın herhangibir şekilde sürüncemede kalmasına yol açılmamış, kesin mehilden beklenen amaç yerine gelmiştir. Öte yandan üzerinde ipotek bulunan taşınmaz hakkında meskeniyet iddiasında bulunulamayacağı, borçlunun taşınmazını ipotek ettirmekle, haczedilmezlik şikayetinden peşinen vazgeçtiği kabul edilmektedir. Ancak ipotek, zorunlu olarak kurulmuş ise (mesken, zirai kredi, esnaf kredisi vs. için verilmiş ise) bu halde haczedilmezlik şikayetinde bulunulabilir. Öncelikle bu husus açıklığa kavuşturularak oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken kesin mehile riayet edilmediğinden bahisle eksik inceleme sonucu yazılı şekilde davanın reddi yönünde hüküm tesisi isabetsizdir.SONUÇ : Borçlunun temyiz itirazlarının kısmen kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), 11/03/2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.