Hırsızlık suçlarından sanık ...'ın, 765 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 493/1-son (iki kez), 81/2-3 (iki kez) ve 522. maddeleri uyarınca 9 yıl 3 ay 10 gün ve 8 yıl 3 ay 10 gün hapis cezaları ile cezalandırılmasına dair Eskişehir 5. Asliye Ceza Mahkemesinin 28/03/2007 tarihli ve 2004/1135 esas, 2007/212 sayılı kararına karşı Adalet Bakanlığının 13.02.2014 tarih ve 2013/3411/11550 sayılı kanun yararına bozma isteminde bulunulduğundan bu işe ait dava dosyasının Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 24.02.2014 tarih ve 2014/66205 sayılı ihbarnamesiyle dairemize gönderilmekle incelendi.MEZKUR İHBARNAMEDE; 01/06/2005 tarihinde yürürlüğe giren 5252 sayılı Türk Ceza Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun'un 9. maddesinin 3. fıkrasında yer alan “Lehe olan hüküm, önceki ve sonraki kanunların ilgili bütün hükümleri olaya uygulanarak, ortaya çıkan sonuçların birbirleriyle karşılaştırılması suretiyle belirlenir.” şeklindeki düzenleme karşısında, dosya içeriğine göre, sanığın eylemine uyan 765 sayılı Kanun’un 493/1-son maddesi ile 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 142/1-b, 168/1-4 (rıza göstermesi halinde), 53/1, 151/1, 53/1, 116/1, 119/1-c ve 53/1 maddeleri uyarınca her iki Kanun’a göre denetime olanak sağlayacak şekilde uygulanan Kanun maddeleriyle, verilmesi gereken cezaların ayrı ayrı tespit edilip, mala zarar verme suçuyla ilgili olarak uzlaşma koşullarının da değerlendirilerek sonuç cezaların karşılaştırılarak lehe olan Kanun’un belirlenmesi gerektiği gözetilmeden, yazılı şekilde karar verilmesinde isabet görülmediğinden 5271 sayılı CMK'nın 309. maddesi gereğince anılan kararın bozulması lüzumunun ihbar olunduğu anlaşılmış olmakla;GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:Kanun yararına bozma talebine havi yukarıda bahsi geçen talep yazısının içeriğine, 6. Ceza Dairesi'nin 15.04.2013 gün ve 2009/27726 esas, 2013/7977 karar sayılı ilamında, kararı temyiz eden sanıklar ... ... ile ... ... yönünden, katılan ... ... karşı hırsızlık suçundan kurulan hüküm itibarıyle kararın onanmasına, müşteki ... ... karşı hırsızlık suçundan kurulan hüküm itibarıyle kararın bozulmasına karar verilmiş olması sebebiyle, kanun yararına bozma talebinin yalnızca yakınan ... ... karşı işlenen hırsızlık suçundan kurulan hükme münhasır olduğu gözetilerek yapılan incelemede; Dosyadaki somut olaya bakıldığında, hükümlü ... ile suçu iştirak halinde işledikleri iddia edilen ... ..., ... ... ile ..an ... hakkında, muhkem suretteki eşyayı kırmak suretiyle hırsızlık suçundan birlikte görülen dava sonucu, tüm sanıklar hakkında mahkumiyet kararı verilmesi, ... hakkındaki hüküm kesinleşirken, temyiz isteminde bulunan diğer iki sanık hakkındaki hükmün, 6. Ceza Dairesince, 5252 sayılı Yasanın 9/3 maddesi uyarınca, sanıklar yararına olan önceki ve sonraki kanunların ilgili bütün hükümleri olaya uygulanarak, sonuç cezalar karşılaştırılarak lehe olan yasanın yapılacak uygulamaya göre belirlenmesi gerektiği gerekçesiyle bozulması, bozma ilamına mahkemece uyularak sanıklar ... ... ile ... ... hakkındaki davaya devam olunması karşısında; mahkemenin hükümlü ... hakkındaki dosyayı yeniden ele alıp duruşma açarak bozmayı hükümlüye sirayet ettirerek bir karar vermesi gerektiği, zira hükmün lehe bozulması halinde, 1412 sayılı CMUK’un 325. maddesi uyarınca, bozulan cihetlerin temyiz talebinde bulunamamış olan sanıklara da uygulanmasının mümkün olması halinde, sirayet yoluyla hükmün bozulmasından hükmü temyiz etmeyen sanığın da istifade ettirilmesi gerekeceği, kanuni bir zorunluluk olan sirayetin Yargıtay bozma ilamında işaret edilmemesinin de sonuca etkili olmayacağı gözetildiğinde, kanun yararına bozma talebine konu edilen hukuki sorunun bozmanın hükümlüye sirayeti sağlanarak çözülmesi mümkün iken, olağanüstü kanun yolu olan kanun yararına bozma yoluyla neticeye kavuşturulmasının mümkün olmayacağı anlaşılmakla; kanun yararına bozma talebine dayanılarak düzenlenen tebliğnamede, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının, Eskişehir 5. Asliye Ceza Mahkemesinin 28.03.2007 gün ve 2004/1135 esas, 2007/212 karar sayılı ilamında yakınan ... ... karşı işlenen hırsızlık suçu sebebiyle hükümlü ... hakkında kurulan hükmün bozulmasına yönelik talebi yerinde görülmediğinden REDDİNE, dosyanın gereği için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 03.07.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.