Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 11585 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 23991 - Esas Yıl 2013





Tebliğname No : YE - 2013/238709Muhtelif suçlardan Kayseri 5. Asliye Ceza Mahkemesinin 23/10/2012 tarihli ve 2012/519 değişik iş sayılı içtima kararı ile 28 yıl 173 ay 215 gün hapis cezasına hükümlü V.. A.. hakkındaki cezanın infazının, 27 yıl 159 ay 70 günlük hapis cezasına ilişkin kısmının 5275 sayılı Ceza Ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'un 108/1-c. maddesi gereğince 1/4 indirim oranı üzerinden, 1 yıl 14 ay 45 gün hapis cezasına ilişkin kısmının 5275 sayılı Kanun'un 107/2. maddesi gereğince 1/3 indirim oranı üzerinden, 2.000,00 Türk lirası adlî para cezası yerine 100 gün hapis cezasına ilişkin kısmının 5275 sayılı Kanun'un 106/9. maddesi gereğince hesaplanarak koşullu salıverilmesine dair, Kayseri Cumhuriyet Başsavcılığınca tanzim olunan 13/11/2012 tarihli müddetnameye yönelik itirazın reddine ilişkin, Kayseri 5. Asliye Ceza Mahkemesinin 23/11/2012 tarihli ve 2012/601 değişik iş sayılı kararına karşı yapılan itirazın reddine ilişkin, Kayseri 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 30/11/2012 tarihli ve 2012/1716 müteferrik sayılı kararına karşı, Adalet Bakanlığının 07.06.2013 gün ve 2013/9370/36096 sayılı kanun yararına bozma isteminde bulunulduğundan bu işe ait dava dosyasının Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 08.07.2013 tarih ve 2013/238709 sayılı ihbarnamesiyle dairemize gönderilmekle incelendi.MEZKUR İHBARNAMEDE;Dosya kapsamına göre, hükümlü hakkında Kayseri Cumhuriyet Başsavcılığının 13/11/2012 tarihli müddetnamesi ile içtimalı 28 yıl 173 ay 215 gün hapis cezasının mükerrir olduğu 27 yıl 159 ay 70 günlük kısmının 5275 sayılı Kanun'un 108/1-c maddesi gereğince 1/4 indirim oranı üzerinden hesaplaması yapılmak suretiyle müddetname tanzim edilmiş ise de, 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'un 107/3-e maddesinde koşullu salıverilme için infaz kurumunda geçirilmesi gereken sürenin, birden fazla süreli hapis cezasına mahkûmiyet hâlinde en fazla yirmisekiz yıl olacağına ilişkin düzenleme bulunduğu, aynı Kanun'un 108/1-c maddesinde ise, tekerrür hâlinde işlenen suçtan dolayı mahkûm olunan süreli hapis cezasının dörtte üçünün, infaz kurumunda iyi hâli olarak çekilmesi durumunda, koşullu salıverilmeden yararlanılabileceği ve ancak aynı maddenin 2. fıkrasına göre, tekerrür nedeniyle koşullu salıverme süresine eklenecek miktarın, tekerrüre esas alınan cezanın en ağırından fazla olamayacağına dair hükümler içerdiği nazara alındığında, birden fazla süreli hapis cezalarının varlığı halinde tekerrür uygulaması yapılırken 5275 sayılı Kanun'un 99. maddesi gereğince içtimalı ilamların her birinin ayrı ayrı aynı Kanun'un 108/1-c ve 108/2. maddelerine göre değerlendirilip her bir ilam için hangi maddenin uygulanması lehe ise ona göre infaza tabi tutulacakları ve buradan hareketle birden fazla süreli ve tekerrürlü ilamların içtiması sonucu toplam ceza üzerinden 5275 sayılı Kanun'un 108/1-c veya 108/2. maddelerinin uygulanmasının mümkün olmadığı düşünüldüğünden, hükümlü aleyhine sonuç doğuracak şekilde düzenlendiği düşünülen müddetnameye yönelik itirazın reddine ilişkin karara karşı vaki itirazın kabulü yerine reddine karar verilmesinde isabet görülmediğinden 5271 sayılı CMK'nın 309. maddesi gereğince anılan kararın bozulması lüzumunun ihbar olunduğu anlaşılmış olmakla; GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Hükümlünün içtimalı 28 yıl 173 ay 215 gün hapis cezasının 27 yıl 159 ay 70 günlük kısmında mükerrir olduğu, geri kalan 1 yıl 14 ay 145 günlük süre için ise mükerrir sayılmadığı, müddetnameye konu içtimalı hapis cezasının yaklaşık 43 sene olduğu anlaşılmaktadır. 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Kanunun, mükerrirlere özgü infaz rejimini düzenleyen 108/1-a maddesine göre "tekerrür halinde işlenen suçtan dolayı ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının otuzdokuz yılının, müebbet hapis cezasının otuzüç yılının infaz kurumunda iyi halli olarak çekilmesi durumunda, koşullu salıverilmeden yararlanabileceği", aynı kanunun 108/2 maddesine göre "tekerrür nedeniyle koşullu salıverilme süresine eklenecek miktarın, tekerrüre esas alınan cezanın en ağırından fazla olamayacağı", yine aynı kanunun 108/3 maddesine göre "ikinci defa tekerrür hükümlerinin uygulanması durumunda hükümlünün koşullu salıverilmeden yararlanamayacağı" öngörülmesine karşın, yukarıda sayılan suçların kendi aralarında veya birbirleriyle içtimalı olması halinde, koşullu salıverilmenin üst sınırının ne olacağı konusunda bir düzenleme bulunmamaktadır. Bir görüşe göre yasa koyucu, 5275 sayılı yasanın 108. maddesinde birden fazla içtimalı süreli hapis veya müebbet hapis cezalarında koşullu salıvermenin üst sınırını bilerek tayin etmemiştir. Bu görüşte olanlar, ''zaten bu tür durumlarda üst sınırın ne olacağını belirten yasa maddesi 108. maddeden bir önceki yasa maddesidir. Yasa yapıcının muradı, 107. maddede adi ya da örgüt faaliyeti kapsamında işlenen suçlarda olduğu gibi, mükerrirlere özgü infaz rejimini düzenleyen 108 maddede de, birden fazla içtimalı süreli hapis veya müebbet hapis cezalarında, koşullu salıvermede azami sınırları tespit etmek olsa idi bunu pekala yapabilirdi. Ancak 107. maddede böyle bir düzenleme yapmasına karşın, 108. maddede buna lüzum duymamıştır. Kanun koyucunun amacının bu olduğunun bir göstergesi de, adı geçen yasanın 108/3 fıkrasında, ikinci defa tekerrür hükümlerinin uygulanması durumunda hükümlünün koşullu salıverilmeden yararlanamayacağının öngörülmesidir. 5275 sayılı yasanın 108. maddesi, mükerrir olunan her bir ceza için ayrı ayrı uygulanmalıdır. Yasa koyucu mükerrir olan hükümlüleri diğer suçlulardan daha riskli görmüştür. Nitekim basit suçların infazını düzenleyen anılan yasanın 107/2. maddesinde ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının 30 yılını, örgütlü suçlardan mahkum olunan cezaların infazını düzenleyen 107/4. maddesinde ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının 36 yılını, mükerrirlere özgü infaz rejimini düzenleyen 108. maddede ise, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının 39 yılını infaz kurumunda iyi halli olarak çektikleri takdirde koşullu salıvermeden yararlanacakları bildirilmiştir. Koşullu salıverme itibarıyle, diğer ceza türleri için belirlenen cezalarda da durum aynıdır.'' demektedirler. Ancak mükerrir hükümlüler hakkında, bu görüştekilerin söyledikleri gibi bir infazın yapılması halinde hak ve nesafete uygun olmayan neticelerin ortaya çıkması kaçınılmaz olacaktır. Örneğin 47 kişiyi adiyen öldürmekten hükümlü olan kişinin yatacağı azami süre 5275 sayılı kanunun 107/3 maddesine göre 36 yıl olmasına karşın, iki kişiyi öldürmekten hükümlü, mükerrir şahsın yatacağı azami süre 78 yıl olacaktır. Hatta, hakkında pek çok sayıda tekerrür hükümlerinin uygulandığı süreli hapis cezasına mahkum edilenlerin dahi, koşullu salıverilme için çekecekleri sürenin, 107/3. maddesi uyarınca, birden fazla ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına hükümlü olanların maksimum yatacağı süre olan, 36 yılı aşması mümkün olacaktır. Bu sebeplerle, üst sınır belirlenmesine gerek duyulan hükümlüler için böyle bir infaz şekli tesbiti yerinde olmayacaktır. 6.Ceza Dairesi, 01.10.2012 gün ve 2008/11853 esas 2012/16731 karar sayılı kararı ile, ''5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin infazı Hakkında Kanun'un 107/3-e maddesinde koşullu salıverilme için infaz kurumunda geçirilmesi gereken sürenin, birden fazla süreli hapis cezasına mahkûmiyet hâlinde en fazla yirmisekiz yıl olacağına ilişkin düzenleme bulunduğu, aynı Kanun'un 108/1-c maddesinde ise, tekerrür hâlinde işlenen suçtan dolayı mahkûm olunan süreli hapis cezasının dörtte üçünün, infaz kurumunda iyi hâlli olarak çekilmesi durumunda, koşullu salıverilmeden yararlanılabileceği ve ancak aynı maddenin 2. fıkrasına göre, tekerrür nedeniyle koşullu salıverme süresine eklenecek miktarın, tekerrüre esas alınan cezanın en ağırından fazla olamayacağına dair hükümler içerdiği nazara alındığında, hükümlüye verilen toplam 40 yıl hapis cezasının 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 58. maddesi uyarınca mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine karar verildiği ve bu cezanın aslında 14 yıl, 14 yıl, 6 yıl ve 6 yıl hapis cezası olmak üzere 4 ayrı suçtan dolayı verildiği ve mükerrirlere özgü infaz rejiminin her ceza bakımından ayrı ayrı uygulanması gerekeceği, bu durumda 5275 sayılı Kanun'un 108/1-c maddesine göre, tekerrür hâlinde işlenen suçtan dolayı mahkûm olunan süreli hapis cezasının dörtte üçünün, infaz kurumunda iyi hâlli olarak çekilmesi durumunda, koşullu salıverilmeden yararlanılabileceği ve ancak aynı maddenin 2. fıkrasına göre, tekerrür nedeniyle koşullu salıverme süresine eklenecek miktarın, tekerrüre esas alınan cezanın en ağırından fazla olamayacağı, hükümlünün tekerrüre esas alınan cezasının ise 4 ay hapis cezası olduğu, bu halde 4 ayrı cezanın her birine eklenecek sürenin ayrı ayrı 4 ay olması gerektiği dikkate alındığında, hükümlünün cezalarının süreli hapis cezaları olması sebebiyle koşullu salıverilme süresinin 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin infazı Hakkında Kanun'un 107/3-e maddesine göre yirmisekiz yıl olacağı ve aynı kanun'un, 108/2. maddesine göre de, tekerrür nedeniyle koşullu salıverme süresine eklenecek miktarın, 4 ayrı ceza için ayrı ayrı 4 ay olması gerektiği ve sonuçta infaz kurumunda geçirilecek toplam sürenin 28 yıl 16 ay olarak belirlenmesi gerekeceği'' şeklinde karar vermiştir. Görüldüğü gibi Yüksek 6. Ceza Dairesi, hakkında tekerrür hükümlerinin uygulanmadığı 45 yıl ve tekerrür hükümlerinin uygulandığı 40 yıl içtimalı hapis cezasına mahkum edilen hükümlünün, bu cezasının infazı açısından, her bir mahkumiyet için 5275 sayılı yasanın 108/1. maddesi ile ayrı ayrı uygulama yapılmasını istememiş, adi hükümlülükler için koşullu salıvermeyi düzenleyen 107. maddeye gitmiş, 108. maddedeki düzenlemeleri de gözeterek hakkaniyete uygun bir netice elde etmeye çalışmıştır. Ancak, adi suçlar dolayısıyla verilen her bir ceza için, belirlenecek koşullu salıvermeye esas miktar ile, tekerrür hükümlerinin uygulanması itibarıyle bulunacak koşullu salıvermeye esas miktar arasındaki fark, (mükerrirlik nedeniyle hesap edilen ilave miktar) daha fazla olduğu takdirde, (6.Ceza Dairesinin kararında geçen 6 yıllık hapis cezasında dahi tekerrür sebebiyle bulunan ilave miktar 6 aydır) 108. maddenin 2. fıkrasına göre, tekerrür nedeniyle koşullu salıverme süresine eklenecek miktarın, tekerrüre esas alınan cezanın en ağırı alınmak koşuluyla, mahkum olunan her bir ceza üzerinden hesap edilmesi suretiyle belirlenmesi gerektiği sonucuna varmıştır. Dairemizin önüne gelen kanun yararına bozmaya konu dosyada hükümlü, 21 ayrı yargılamada yukarıda belirtildiği şekilde, içtimalı hapis cezalarına çarptırılmıştır. Bu mahkumiyetlerde tekerrüre esas alınan hükümlülükteki ceza miktarı ise, 1 yıl 11 ay 10 gün hapis cezasıdır. Yüksek 6. Ceza Dairesinin yaptığı gibi bir uygulama benimsenirse, 21 ayrı hükümde, her bir mahkumiyetin 3/4'ü ( cezaların 3/4 ü alındığında, tekerrür sebebiyle oluşan ilave miktarın, 1 yıl 11 ay 10 günlük süreden az olmasından dolayı) hesap edildiğinde, ki bu süre yaklaşık 29,5 yıldır, hükümlünün koşullu salıverilmesi için cezaevinde kalması gereken süre, diğer cezalar da gözetildiğinde, tahmini 31 senedir. Hükümlümüzün aldığı yaklaşık 43 yıl toplam hapis cezası üzerinden hesaplanan şartla tahliye süresi, 28 yıla yakın olduğu için, konunun anlaşılması açısından durumunu biraz değiştirelim. Hükümlümüzün 21 değilde, 30 ayrı mahkumiyetten dolayı aldığı toplam hapis cezası 60 yıl olsun ve bu 60 yıl hapis cezasının 50 yılında, tekerrür hükümlerinin uygulanmasına karar verilsin. 6. Ceza Dairesinin tatbikatına göre önce, 5275 sayılı yasanın 107/3-e maddesi uyarınca koşullu salıverme süresi 28 yıl olarak kabul edildikten sonra, bu süreye mükerrirlik nedeniyle hesap edilen artı miktar ya da daha az olması halinde tekerrüre esas alınan cezanın en ağırı, mahkum olunan cezanın her birine eklenmek suretiyle, hükümlünün yatacağı miktar bulunmaktadır. Burada, 30 ayrı mahkumiyet içerisinden belli kıstaslara göre, mesela en ağır cezadan en hafifine göre bir sıralama yapılarak belirlenen cezalar seçilip toplamı alınarak, 28 yıllık koşullu salıverme süresi elde edilmemektedir. Doğrudan, 60 yıl hapis cezası 28 yıla indirilmektedir. Sonrasında mahkum olunan cezanın her birinin 2/3 ü ile 3/4 ü arasındaki fark veyahut bunun fazla çıkması halinde tekerrüre esas alınan cezaların en ağırı her bir ceza itibarıyle hesaplanıp, 28 yıllık koşullu salıverme süresine eklenmektedir. Bu uygulama, hükümlünün 25 adet tekerrür uygulanan mahkumiyeti varsa, hepsi için tek tek yapılmaktadır. Bu şekilde yapılan bir tatbikatın ucu açıktır. Hükümlünün infaz kurumunda yatması icap eden sürenin, mükerrir olduğu hapis cezalarının miktarına ve adet itibarıyle çokluğuna göre 35 ya da 40 sene gibi rakamlara ulaşma ihtimali mevcuttur. Bu nedenlerle Yüksek 6. Ceza Dairesi'nin görüşüne iştirak olunmamıştır. Dairemiz kanaatine göre de, yukarıda izahı yapılan sorun, hukukun genel prensipleri arasında bulunan, işlenen suçların nitelik ve ağırlığına göre orantılı ceza tayini ve cezanın hakkaniyete uygun olması ilkeleri dikkate alındığında, 5275 sayılı yasanın 107. ve 108. maddesindeki düzenlemeler birlikte değerlendirilerek çözüme kavuşturulmalıdır. Tekrarlayacak olursak, koşullu salıvermeye ilişkin hususların düzenlendiği 5275 sayılı Kanunun 107. maddesinin 1. fıkrasının 3-e bendinde, koşullu salıvermeden yararlanabilmek için mahkûmun kurumdaki infaz süresini iyi halli olarak geçirmesi şartıyla, birden fazla süreli hapis cezasına mahkûmiyet halinde, en fazla 28 yıl infaz kurumunda kalacağının öngörüldüğü, mükerrir olanların ise, aynı kanunun 108/1-c maddesine göre süreli hapis cezasının dörtte üçünü infaz kurumunda iyi halli olarak geçirmesi durumunda, koşullu salıvermeden yararlanabileceği ve aynı maddenin 2. fıkrasına göre de tekerrür nedeniyle koşullu salıverme süresine eklenecek miktarın, tekerrüre esas alınan cezanın en ağırından fazla olamayacağının hüküm altına alındığı, her ne kadar adı geçen yasanın 108. maddesinde birden fazla süreli hapis cezasına mahkûm olanlar için, infaz kurumunda fiilen geçirilecek sürenin üst sınırı belirlenmemiş ise de, hükümlü hakkında verilen içtimalı cezalar için 107/2. maddesi uyarınca 2/3 oranı üzerinden hesaplanacak toplam hapis süresinin, aynı Kanunun 107/1-3-(e) maddesinde öngörülen 28 yılı aşması halinde, öncelikle koşullu salıvermeye esas infaz sürenin 28 yıl olarak sınırlandırılması, bilahare mükerrir olunulan her bir ceza üzerinden, 5275 sayılı yasanın 108/1-c maddesi mucibince, 3/4 oranı baz alınarak hesaplanan, tekerrür nedeniyle ilave edilecek toplam müddetin, tekerrüre esas alınan hapis cezasının en ağır olanını geçmesi halinde, aynı kanunun 108/2. maddesi uyarınca tekerrüre esas alınan hapis cezasının en ağır olanının, her bir ceza süresine değil, 28 yıl olarak alınan koşullu salıverme süresine eklenmesi ile sorunun çözüme kavuşturulması hakkaniyete uygun olacaktır. Nitekim 14. Ceza Dairesinin 11.06.2012 gün ve 2012/8575 esas, 2012/6580 karar sayılı kararı ile 1. Ceza Dairesinin 24.12.2013 gün ve 2013/6061 esas, 2013/8084 karar sayılı kararında da aynı görüşler benimsenmiştir. Ancak izahı yapılan çözüm yöntemine karşı iki eleştiri yöneltilebilir. Birincisi, meselenin çözümünün, 5275 sayılı yasanın 107. ve tekerrür hükümlerinin uygulanmasına karar verilen yalnızca tek (bir) mahkumiyetin infazının ne şekilde yapılacağını gösteren 108. (yasa maddesinin başlangıcında da ''işlenen suçtan dolayı mahkum olunan'' denmiştir) maddelerindeki fıkraların harmanlanması ile neticeye ulaşılmasının, karmaşık olduğu ve yasa maddelerinin bu şekilde yorumlanmasının, maddelerin özüne aykırı olduğu görüşüdür. Bu görüşe katılmamak mümkün değildir. Ancak, kanun yapıcı, mükerrir hükümlüleri en mahzurlu hükümlüler olarak ele alıp, haklarında ayrı düzenleme yapmıştır. Bu hususun göz ardı edilmemesi gerekir. Yani birden fazla hapis cezasına mahkum edilip, şartla tahliyeye konu toplam hapis cezaları 28 yılı aşan adi suçtan hükümlüler ile mükerrir sayılan aynı konumdaki hükümlülerin durumlarının farklı ele alınması, yasal gereklilikten kaynaklanmaktadır. İlaveten, yukarıda belirtildiği gibi, pek çok sayıda suçtan dolayı haklarında içtimalı hapis cezaları verilen mükerrir hükümlülerin, cezalarının, yalnızca 5275 sayılı yasanın 108. maddesine dayanılarak infaz edilmesinin hakkaniyete uygun olmaması, böyle bir çözüm şeklini zorunlu kılmaktadır. İkincisi, 5275 sayılı kanunun 108/2. maddesi uyarınca tekerrüre esas alınan hapis cezasının en ağır olanının, her bir ceza süresine değil, 28 yıl olarak alınan koşullu salıverme süresine eklenmesi ile sorunun çözüme kavuşturulacağı söylendi. Peki tekerrüre esas alınan en ağır hapis cezası 13 yıl ise ne olacak? Bu soru da, yerinde ve doğru bir sorudur. 28 yıla 13 yıl daha eklediğimizde 41 yıl yapmaktadır. Yine üst kısımda değinildiği gibi bu süre, infaz yasamızda tayin edilen en uzun koşullu salıverme süresinden fazladır. Bu miktarın,şartla tahliye müddetine esas alınarak infazın yapılmasının, açıkladığımız görüşlerle uyuşmadığı ortadadır. Kanun yararına bozma yoluyla bizim önümüze gelen dosyada, böyle bir problem bulunmamaktadır. Ancak ortaya koyduğumuz yöntemin doğruluğu açısından, bu soruya da cevap verilmesi gerekmektedir. Bu şekilde bir durumla karşılaşıldığında, 107. maddenin 1. fıkrasının 3-e bendinde ve aynı maddenin 4. fıkrasında yasa koyucunun belirlediği gibi, koşullu salıvermeye esas olacak bir üst sınır tayin edilerek sorun halledilmelidir. Bu üst sınır, mükerrirlere en yakın düzenlemeyi ihtiva eden, 5275 sayılı infaz yasasının, örgüt faaliyeti kapsamında işlenen suçlardan dolayı birden fazla hapis cezasına mahkumiyet halinde, azami müddeti belirleyen 107/4-e maddesine göre (32 yıl) tayin edilebileceği gibi, mükerrirlere özgü infaz rejimi içinde en ağır süreyi belirleyen, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına mahkumiyet halinde azami süreye işaret eden 108/1-a maddesine göre de (39 yıl) belirlenebilecektir. Her ne kadar, hükümlümüzün mükerrir olması sebebiyle, adı geçen yasanın 108/1-a maddesinde gösterilen süreyi, üst sınır olarak kabul etmek daha yerinde gözükmekte ise de, bu konudaki karar, somut olay mevcut olduğunda verilecektir. Şunu da belirtmekte lazımdır ki, öncelikle mükerrir olunulması itibarıyle eklenecek miktar bulunacak, ( asıl cezanın 3/4' ü ile 2/3' ü arasındaki fark), eğer bu süre 13 yılı aşıyorsa, 28 yıla bu müddet ilave olunacaktır. Böyle bir durumla karşılaşmak ise neredeyse imkansızdır. Zira anlatıldığı şekilde bir sonuca ulaşılması için kişiye 156 yıl hapis cezası verilmesi icap etmektedir. Yüksek 6. Ceza Dairesi'nin, tekerrür nedeniyle 28 yıl olarak esas aldığı koşullu salıverme süresine eklenecek miktarın, tekerrüre esas alınan cezanın en ağırı alınmak koşuluyla, mahkum olunan cezanın her birine eklenmesiyle ve sonuçta bu şekilde hesap edilen toplam miktarın bulunması ile meselenin halli şeklindeki kanaatine, böyle bir yöntemin kabulü halinde, 5275 sayılı yasada belirlenen koşullu salıverme sürelerinin fevkinde sürelerin ortaya çıkabileceğinden bahisle iştirak edilmediği bildirilmiş idi. Bir üst paragrafta açıklandığı gibi, 28 yıl olarak kabul edilen koşullu salıverme süresine, 13 yıl tekerrür süresinin ilavesi sonucu çıkan rakamın, adil olmamasından söz edilerek, bir üst sınır tayini gerektiği düşüncesi ortaya konmuş ise, 6. Ceza Dairesi'nin yaptığı gibi, her bir hapis cezasına, tekerrür nedeniyle belirlenen hapis cezasının ilavesi ile ayrı ayrı uygulama yapılarak ulaşılan toplam miktarın, 40-45 yıl gibi rakamlara tekabül etmesi halinde de, yine 5275 sayılı yasanın 107/4-e veyahut 108/1-a maddelerinde belirlenen koşullu salıverme miktarlarının, üst sınır kabul edilmesi ile sorunun çözümü mümkün olmaz mıydı denilebilir. Söylenilen usul takip edilerek yapılacak bir infaz da yasaya uygun olacaktır. Fakat bu görüş dikkate alınarak bir uygulama yapıldığında, dosyamızdaki hükümlü ve benzer durumda olanlar açısından yine vicdanları rahatsız etmeyecek, hakkaniyete uygun bir netice elde edilemeyecektir. Şöyle ki, infaz kurumunda yatılması gereken sürenin 40, 45 yıl olması durumunda, bu müddetler yerine, yukarıda bahsi geçen kanun maddelerinde işaret edilen 32 yıl veyahut 39 yıl, şartla tahliye süresi bağlamında üst sınır olarak belirlenebilecektir. Bu tartışmalar, hırsızlık suçları ve bu suçlar işlenmezden önce işlenip kesinleşen bir hırsızlık suçu sebebiyle yapılmaktadır. 5275 sayılı kanunun 107/3-b maddesine göre birden fazla müebbet hapis cezasına mahkum edilenlerin 30, aynı yasanın 107/4-b maddesi uyarınca örgüt faaliyeti kapsamında işlenen suçlardan dolayı birden fazla müebbet hapis cezasına mahkum edilenlerin 34 yılını infaz kurumunda çektikleri takdirde koşullu salıverilecekleri öngörülmüştür. 107. maddede, birden fazla süreli hapis cezasına mahkumiyet halinde, adi suçlarda koşullu salıverme süresinin 28, örgütlü suçlarda 32 yıl olduğuna yukarıda değinmiştik. Dosyamız hükümlüsü açısından 6. Ceza Dairesince yapıldığı gibi bir uygulama yapılırsa, 28 yıla yaklaşık 3 yıl 4 ay tekerrürden kaynaklanan ilave miktarın eklenmesi gerekmektedir. Yukarıda örneğimizde söylediğimiz gibi, mükerrir olunulan 50 yıl hapis sebebiyle ilave süre 4 yıldan fazladır. Kanun yararına bozmaya konu dosyanın hükümlüsü ve benzeri suçları işleyen hükümlüler ile, birden fazla müebbet hapis cezası hükümlüleri aynı konuma gelmektedirler. Hırsızlık suçlarını işleyenler ile cinayet ve benzeri ağır suçları işleyenler arasında tehlikelilik, cezada orantılılık dolayısıyla fark olması gerekir. Bir hırsızlık suçlusu, ağır durumlarda/ koşullarda, gerçekten de tahammül sınırlarını zorlar derecede ve vicdanları ciddi rahatsız edecek şekilde hırsızlık suçlarını irtikap etmesi lazımdır ki, şartla tahliye maksadıyle, yukarıda sözü edilen azami sürelerle ceza infaz kurumunda tutulsun.Yani tabir yerinde ise, bir kalemde, birden fazla müebbet hapis cezasına çarptırılılanlarla durumu aynı olmasın. Bu şekildeki bir görüşün infaz rejimine yansıması, infazın dile getirdiğimiz şekilde yerine getirilmesi ile mümkün olacaktır. Ayrıntıları yukarıda açıklandığı üzere; İncelenen dosya içeriğine göre Başsavcılığın kanun yararına bozma talebi yerinde görüldüğünden kabulüne, her ne kadar 5275 sayılı yasanın 108. maddesinde birden fazla süreli hapis cezasına mahkûm olan mükerrir hükümlüler için, koşullu salıverme açısından, infaz kurumunda fiilen geçirilecek sürenin üst sınırı belirlenmemiş ise de, mükerrir olunulan mahkûmiyetler için 108/1-c maddesine göre 3/4, tekerrür hükümleri uygulanmayan cezalar için 107/2 maddesi uyarınca 2/3 oranı üzerinden hesaplanacak toplam hapis süresinin, aynı Kanunun 107/1-3-(e) maddesinde öngörülen 28 yılı aşması halinde, öncelikle koşullu salıvermeye esas infaz sürenin 28 yıl olarak sınırlandırılması ve müteakiben, mükerrir olunulan her bir ceza üzerinden hesap edilip mecmu alınan, tekerrür nedeniyle ilave edilecek toplam müddetin, tekerrüre esas alınan hapis cezasını geçtiğinin anlaşılması karşısında, aynı kanunun 108/2. maddesi uyarınca tekerrüre esas olan 1 yıl 11 ay 10 gün hapis cezasının, her bir ceza süresine değil, 28 yıl olarak alınan koşullu salıverme süresine eklenmesi suretiyle hükümlünün cezaevinde kalacağı sürenin belirlenmesi gerektiği halde, mükerrir olunulan ve mükerrir olunmayan cezalarda yasal indirimler yapıldıktan sonra çıkan toplam sürenin koşullu salıvermeye esas alınmak cihetiyle müddetname tanzimine yapılan itirazın, bu yönden kabulü yerine yazılı gerekçeyle reddine karar verilmesinde isabet görülmediğinden, Kayseri 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 30.11.2012 gün ve 2012/1716 müteferrik sayılı kararın 5271 sayılı CMK.nın 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA, müteakip işlemlerin mahallinde yapılmasına, dosyanın mahal mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 27.03.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.