MAHKEMESİ :Tüketici MahkemesiTaraflar arasındaki tüketicinin açtığı menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacılar ve ...Gen.Müdürlüğü avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.KARAR Davacılar, murisleri ..."ün davalı bankadan 8.3.2006 tarihinde, 52500,00 TL, 10 yıl vadeli Konut kredisi kullandığını, bu krediden dolayı 2008-2009 ve 2009-2010 tarihleri arasında hayat sigortası poliçesi düzenlendiğini,murislerinin 13.05.2011 tarihinde vefat ettiğini, hayat sigortasının 12.05.2010 tarihinde sona ermesine rağmen banka tarafından re’sen yenilenmediği gibi, yenilenmesi konusunda bir bildirimde de bulunulmadığını, bankanın bu kusuru nedeniyle zarara uğradıklarını ileri sürerek, 13.05.2011 tarihi itibariyle kredi ana borcunun tespiti ile davalı bankaya borçlu olmadıklarının tespitine, sigorta sonucu ödenecek tazminattan kalan meblağın taraflarına ödenmesine, icra takibine maruz kalmamak için murislerinin ölümünden sonra yatırılan kredi taksitlerinin ödeme tarihlerinden itibaren faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesini istemişlerdir.Davalı, Bankanın hayat sigortası yaptırma yükümlülüğünün bulunmadığını, taraflar arasındaki kredi sözleşmesine göre bu yükümlülüğün kredi kullanana ait olduğunu savunarak, davanın reddini dilemiştir.Mahkemece,davalının üç yıl boyunca resen hayat sigortası yapıp, sonraki yıllarda da hayat sigortası yapılacağı yönünde güven uyandırdıktan sonra bildirim yapmaksızın hayat sigorta poliçesini resen iptal eden bankanın ağır kusurlu olduğu, kusurlu davranışın sonucu olarak bakiye prim borçlarından tüketici mirasçıların sorumlu olmadığı gerekçeleri ile davanın kısmen kabulüne, davalı bankanın hayat sigortasının davacıların murisini bilgilendirme yapmayarak ağır kusurlu olduğundan dolayı murisin ölüm tarihinden sonraki kredi borçlarından dolayı davacıların davalı bankaya borçlu olmadıklarının tespitine.13.05.2011 tarihinden sonra davacılar tarafından bankaya yapılan ödeme tarihlerinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davacılara iadesine ,davacının tazminat talebi ile fazlaya ilişkin taleplerinin reddine karar verilmiş ,hüküm davacılar ve davalı tarafından temyiz edilmiştir.1-Davacıların murisleri ..."ün 8.3.2006 tarihinde davalı bankadan 52500,00 TL, 10 yıl vadeli Konut kredisi kullandığı,2008-2010 tarihlerinde hayat sigortası yaptırıldığı,kredi borçlusu murisin 13.05.2011 tarihinde öldüğü, dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Davacı, kredi borçlusu murise ait hayat sigortasının yenilenmesi sorumluluğunun Bankaya ait olduğunu ileri sürmüş, davalı Banka ise, sözleşmenin ilgili hükümleri gereğince Bankanın böyle bir sorumluluğunun bulunmadığını savunmuştur.Uyuşmazlıkla ilgili mevzuat ve sözleşme hükümleri incelendiğinde; 17.1.2009 tarihli Resmi Gazetede yayınlanarak, 1.2.2009 tarihinde yürürlüğe giren, “Bireysel Kredilerde Bağlantılı Sigortalar uygulama Esasları Yönetmeliği”nin “Amaç” başlıklı bölümünde, “Bu Yönetmeliğin amacı, kredi kuruluşları tarafından verilen kredilerle bağlantılı olan zorunlu ve ihtiyari sigorta ürünlerinin sunumunda birlik ve güvenilirliği sağlamak, sigorta ettirenlerin, sigortalıların ve lehdarların hak ve menfaatlerini korumak ve verilecek hizmete ilişkin usul ve esasları düzenlemektir.” denilmekte, “Kapsam” başlıklı bölümünde ise, “Bu Yönetmelik, Türkiye’de faaliyet gösteren her türlü kredi kuruluşunun sağladığı kredilerle bağlantılı yaptırılan ihtiyari ve zorunlu sigortaları ve bu sigortalar dahilinde verilecek teminatları kapsar.” denildikten sonra aynı Yönetmeliğin “İhtiyari Sigortalar” başlığında düzenlenen, 6. maddesinin 2. fıkrasında da, “İhtiyari sigortalarda, kredi süresi içerisinde yenileme sorumluluğu kredi kullanana, yenilemeye ilişkin bildirim yapma ve bilgilendirme sorumluluğu ise kredi kuruluşuna aittir.” denilmektedir. Davacının murisi ile davalı banka arasında imzalanan sözleşmenin 10/1. maddesinde ise, "Borçlu, banka ile mutabık kalındığı ve aşağıda yer alan prim ödeme koşullarında belirlenen sigorta şirketine banka alacağının tamamen tahsil edileceği tarihe kadar hayat sigortası yaptırmayı ve bu sigortada...nin dain ve mürtehin olarak gösterildiğini, sigorta süresi içinde borçlunun vefatı halinde sigorta şirketince ödenecek tazminattan o tarihteki bankaya olan borcun mahsubundan sonra kalacak olan meblağın kanuni mirasçılarına ödenmesini, işbu sigorta sözleşmesinin kredi geri ödeme süresi sonuna kadar yenileceğini kabul, beyan ve taahhüt etmiştir" hükmü bulunmaktadır. Kredi sözleşmesi nedeniyle hayat sigortası yapılmasındaki amaç, Banka yönünden kredi borcunun teminat altına alınması olduğu kadar, belli bir prim borcu getirmekle birlikte, sigortalının da bunda menfaatinin olduğu kuşkusuzdur. Bu nedenle uyuşmazlığın çözümünde, her iki tarafın da hak ve menfaatlerinin gözetilip korunması esas alınmalıdır. Nitekim, kredi sözleşmeleriyle bağlantılı sigortaların yapılması halinde sigorta ettirenlerin, sigortalıların ve lehdarların hak ve menfaatlerinin korunması amacıyla çıkarılan, “Bireysel Kredilerde Bağlantılı Sigortalar Uygulama Esasları Yönetmeliği”, 17.1.2009 tarihli Resmi Gazetede yayınlanarak, 1.2.2009 tarihinde de yürürlüğe girmiştir. Her ne kadar, sözleşmenin 9.5 maddesi hayat sigortası konusunda davalı Bankaya değil, kredi borçlusuna yükümlülük getirildiği anlaşılmakta ise de, yine az yukarıda sözü edilen Yönetmeliğin ilgili hükmü gereğince de, kredi süresi içerisinde sigorta poliçesini yenileme sorumluluğu kredi kullanana ait olmakla birlikte, yenilemeye ilişkin bildirim Yapma ve bilgilendirme sorumluluğunun da kredi veren Bankaya ait olduğunun kabulü gerekir.Somut olayda, daini mürtehin sıfatına sahip, kredi veren kuruluş olan ve aynı zamanda sigorta şirketinin acentesi olan davalı Bankanın, 12.05.2010 tarihinde sona eren davacıların murisine ait kredili ...sigortasının yenilenmesi için, en azından muhatabına bildirim yapmak suretiyle kredi borçlusunu konu ile ilgili bilgilendirmesi, asgari özen yükümlülüğünün bir sonucu olduğu gibi, Medeni Kanunun 2. maddesinde düzenlenen dürüstlük kurallarının da bir gereğidir. Bu nedenle davacıların uğradığı zarar nedeniyle tarafların müterafık kusurlu oldukları sonucuna varılmalıdır. O halde mahkemece tarafların kusur oranları takdir edilerek, sonucuna göre bir hüküm kurulması gerekirken, yazılı şekilde davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir. 2-Bozma nedenine göre tarafların diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına SONUÇ: Yukarıda 1.bentte açıklanan nedenlerle temyiz edilen hükmün, BOZULMASINA, 2.bentte açıklanan nedenlerle tarafların sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde davacıya iadesine, 20/01/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.