MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiTaraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde taraflar avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.KARARDavacı, avukat olduğunu, verilen vekaletnamelerle asıl davada davalı ...'in, birleşen davada davalı ...'in vekili olarak dava ve icra takiplerini takip ettiğini, aralarında yazılı ücret sözleşmesinin olmadığını, davalı ...'in 09.04.2008 tarihinde, davalı ...'in 16.04.2008 tarihinde kendisini haksız olarak azlettiğini, vekalet ücreti ve yaptığı masrafların ödenmediğini ileri sürerek asıl davada şimdilik 2.650.00.TL' nın, ıslahla toplam 6.500.00.TL'nın, birleşen davada şimdilik 15.000.00.TL' nın, ıslahla 22.856.60.TL' nın tahsiline karar verilmesini istemiştir. Asıl davada davalı ..., elden ödemelerle birlikte toplam 10.000.00.TL ödediğini, davacı avukata borcunun olmadığını belirterek davanın reddini dilemiştir.Birleşen davada davalı ..., takip edilen davanın uzlaşma sonucunda feragatla sona ermesinden sonra verdiği vekaletnamenin kullanılmaması için azlettiğini, dava konusu yapılan bir takım icra takibi ve ihtarnamelerden de haberi olmadığını, talimatı olmadan davacının hareket ettiğinin anlaşıldığını ayrıca hakedilen tüm vekalet ücreti ve masrafların ödendiğini belirterek davanın reddini dilemiştir. Mahkemece, asıl davada davanın kısmen kabulü ile 4.575.68.TL' nın davalı ...' den, birleşen davada davanın kısmen kabulü ile 2.090.00.TL' nın davalı ...' den tahsiline karar verilmiş; hüküm, taraflarca temyiz edilmiştir. 1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre asıl dava davalısı ve birleşen dava davalısının tüm, davacının asıl dava yönünen tüm, birleşen dava yönünden aşağıdaki 2. bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazlarının reddi gerekir.2-Avukatın, vekil olarak borçları dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 818 sayılı Borçlar Kanunu' nun 389 ve devamı (6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu' nun 505 ve devamı) maddelerinde gösterilmiş olup, vekil, adı geçen Kanunun 390. (TBK.' nun 506.) maddesine göre müvekkiline karşı vekaleti sadakat ve özen ile ifa etmekte yükümlüdür. Vekil, sadakat borcu gereği olarak müvekkilinin yararına olacak davranışlarda bulunmak, ona zarar verecek davranışlardan kaçınmak zorunluluğundadır. “...” ile ilgili Avukatlık Kanununun 34. maddesinde mevcut olan, “Avukatlar, yüklendikleri görevleri, bu görevin kutsallığına yakışır bir şekilde özen, doğruluk ve onur içinde yerine getirmek ve avukatlık ünvanının gerektirdiği saygı ve güvene yakışır bir şekilde hareket etmekle yükümlüdürler.” şeklindeki hüküm ise, avukatlık mesleğinin bir kamu hizmeti olması nedeniyle, Borçlar Kanununun 390. maddesinde düzenlenen vekilin özen borcuna göre çok daha kapsamlı ve özel bir düzenlemedir. Buna göre avukat, üzerine aldığı işi özenle ve müvekkili yararına yürütüp sonuçlandırmakla görevli olduğu gibi, müvekkilinin kendisi hakkındaki güveninin sarsılmasına neden olacak tutum ve davranışlardan da titizlikle kaçınmak zorundadır. Aksi halde avukatına güveni kalmayan müvekkilin avukatını azletmesi halinde azlin haklı olduğunun kabulü gerekir. Gerçekten de avukat, görevini yerine getirirken gerekli özen ve dikkati göstermemiş, sadakatle vekaleti ifa etmemiş ise, müvekkilinin vekilini azli haklıdır. Avukatlık Kanununun, 174. maddesinde, “Avukatın azli halinde ücretin tamamı verilir. Şu kadar ki, avukat kusur veya ihmalinden dolayı azledilmiş ise ücretin ödenmesi gerekmez.” hükmü mevcut olup, bu hükme göre azil işleminin haklı nedene dayandığının kanıtlanması halinde müvekkil avukata vekalet ücreti ödemekle yükümlü değildir. Avukat bu durumda ancak azil tarihi itibariyle sonuçlanıp, kesinleşen işlerden dolayı vekalet ücreti talep edebilir. Buna karşılık haksız azil halinde ise avukat, hangi aşamada olursa olsun, üstlendiği işin tüm vekalet ücretini talep etme hakkına sahiptir.Bu açıklamalardan sonra dava konusu olaya bakılacak olursa; Birleşen dava, vekalet ücreti ve masraf alacağının tahsili istemine ilişkin olup, davacı ile davalı arasında 13.04.2005 tarihli vekaletnameye istinaden aralarında yazılı ücret sözleşmesi bulunmadan davacının davalı ...' e hukuki yardımlarda bulunduğu, vekalet ilişkisinin 09.04.2008 tarihli azille sona erdiği anlaşılmaktadır. Davacı avukat, azlin haksız olduğunu ileri sürerken davalı ise, davacının görevini sadakat ve özenle yerine getirmediğini, azlin haklı olduğunu savunmuştur. O halde taraflar arasındaki öncelikli uyuşmazlık, azlin haklı olup olmadığı ile ilgili olup, ancak bunun sonucuna göre davalının vekalet ücreti ödemekle yükümlü olup olmadığına karar verilebilecektir. Somut uyuşmazlıkta, davacı avukatın, davalı ... vekili olarak dava dışı... ile ilgili olan dava ve icra takipleri yönünden taleplerden feragat edileceği ve karşı taraftan masraf, faiz ve vekalet ücreti talebinde bulunulmayacağı yönünde düzenlenen 20.02.2008 tarihli ibranameyi bizzat imzalamasına rağmen 27.02.2008 tarihinde dava dışı ... aleyhine ... İcra Müdürlüğü' nde vekalet ücretinin tahsili için icra takibinde bulunduğu ve bu nedenle dava dışı Halil İbrahim Karamanlıoğlu tarafından davacı ve davalı aleyhine 31.03.2008 tarihinde manevi tazminat davası açılmasına sebebiyet verdiği böylece birleşen dava davalısı ... tarafından davacı avukatın vekalet görevinin gereklerini tam ve sağlıklı olarak yerine getirmediğinden dolayı haklı olarak azledildiği mahkemece dosya kapsamına göre haklı olarak kabul edilmiştir.Az yukarıda da değinildiği gibi, Avukatlık Kanunu' nun 174. maddesinde, “Avukatın azli halinde ücretin tamamı verilir. Şu kadar ki, avukat kusur veya ihmalinden dolayı azledilmiş ise ücretin ödenmesi gerekmez.” hükmü mevcut olduğundan bu hükme göre azil işleminin haklı nedene dayandığının kanıtlanması halinde müvekkil, avukata vekalet ücreti ödemekle yükümlü değildir. Dairemizin kökleşmiş içtihatlarına göre haklı azil halinde ancak azil tarihi itibariyle sonuçlanıp, kesinleşen işlerden dolayı vekalet ücreti talep edilebilir. Bu itibarla her ne kadar mahkemece, dosyada mevcut 20.02.2008 tarihli ibranameye konu edilen dava ve takipler ile 25.02.2008 tarihinde başlatılan... İcra Müdürlüğü' nün 2008/93 Esas sayılı takip dosyası yönünden davacı avukatın vekalet ücretine hak kazanılamayacağı kabul edilmiş ise de; Davacı avukat, 20.02.2008 tarihli ibranameyi bizzat imzalaması nedeniyle ve bu ibranamede ibranameye konu dava ve icra takipleri yönünden karşı taraftan vekalet ücreti talebinde bulunulmayacağını kabul ettiğinden ibranameye konu olan dava ve takipler yönünden sadece karşı yan vekalet ücreti isteminde bulunamaz. Ancak 20.02.2008 tarihli ibranameye konu dava ve icra takiplerinden dolayı akdi, 25.02.2008 tarihinde başlatılan ... İcra Müdürlüğü' nün 2008/93 Esas sayılı takip dosyası yönünden akdi ve karşı yan vekalet ücretini azil tarihi itibariyle sonuçlanıp kesinleşmiş olmaları koşuluyla isteyebilir. Azil tarihi itibariyle sonuçlanıp kesinleşmemiş iseler haklı azil nedeniyle herhangi bir vekalet ücreti istenemez. O halde mahkemece bu hususta gerekirse hükme esas alınan raporu tanzim eden bilirkişiden taraf ve yargı denetimine esas olacak şekilde ek raporda alınarak hasıl olacak sonuca uygun bir karar verilmesi gerekirken bu yönle sınırlı olarak yanlış gerekçe ile yazılı şekilde karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.SONUÇ: Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle asıl ve birleşen dava davalısının tüm, davacının asıl dava yönünden tüm, birleşen dava yönünden sair temyiz itirazlarının reddine, 2. bent gereğince birleşen davada verilen hükmün davacı yararına BOZULMASINA peşin alınan 29,20 TL harcın davacıya, aşağıda dökümü yazılı 341,48 TL harcın davalılardan alınmasına, HUMK’nun 440/1 maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 20/01/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.