MAHKEMESİ : Konya Tüketici MahkemesiTARİHİ : 11/06/2013NUMARASI : 2011/417-2013/490Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün davacı ve davalı Meram Belediye Başkanlığı avukatınca duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davalı Meram Bel. Bşk.lığı vekili avukat S. Ç., avukat N.P.ile davacı vekili avukat S. A.B.'un gelmiş olmalarıyla duruşmaya başlanılmış ve hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra karar için başka güne bırakılmıştı. Bu kez temyiz dilekçesinin süresinde olduğu saptanarak dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.KARARDavacı, arsa ve yapı sahibi olan davalı Meram Belediye Başkanlığının yaptığı ihale sonrasında yüklenici olan diğer davalı Boytaş Boyacıoğlu A.Ş. ile 20.06.2006 tarihli kat karşılığı inşaat yapım işi sözleşmesi imzaladığını, sözleşme tarihinden itibaren 26 ayda tamamlanacak olan ve Gedavet Konutları adını verdikleri projenin davalı Belediyenin öncülüğünde ve davalılar tarafından birlikte yapıldığı yönünde gerek yazılı gerekse görsel medyada ilan, tanıtım ve reklam yapıldığını, tanıtım broşürlerinde, şantiye sahasında Belediyenin isminin yer aldığını ve flamasının dalgalandığını, davalı Belediyenin internet sitesinde Gedavet konutları projesinin kendisine ait olduğunu belirterek insanların bu konutlardan daire almalarının teşvik edildiğini, davalı Belediyenin verdiği güven ve garantörlük inancı nedeniyle davalı şirket ile arasında yaptığı Kozağaç Gedavet konutları satış sözleşmesi ile bir adet bağımsız bölümü davalı şirketten satın aldığını ve satış bedelini de davalı şirkete ödediğini, davalılar arasında yapılan sözleşmeye göre 2008 yılı sonunda teslim edilmesi gereken inşaatın tamamlanmadığını, inşaatın bitmemesi ve dairelerin teslim edilmemesi nedeniyle davalılara yaptığı müracaat üzerine davalı Belediyenin sorunu çözeceğini bildirdiğini ancak toplam 33 ay süre uzatımına rağmen sorunun çözülmediğini sonrasında da davalı Belediyenin kendi alacağı daireleri tamamlattıktan sonra davalı şirket ile yaptığı kat karşılığı inşaat yapım sözleşmesini feshettiğini ve bu sözleşmenin 22. maddesi gereğince de fesih nedeniyle davalı şirketin hiçbir hak talep edemeyeceğini, tüm Taşınmazların davalı Belediyeye kaldığını, inşaatın bitirilmemesinde ve ihalenin borca batık olduğu anlaşılan şirkete verilmesinde davalı Belediyenin kusurlu ve sorumlu olduğunu, projeden daire satın alan kişiler aleyhine davalıların haksız ve hukuka aykırı olarak zenginleştiğini ileri sürerek davalı şirket ile aralarındaki satış sözleşmesinin feshi ile ödenen satış bedeli ile paranın alım gücünden kaynaklanan zararın dava tarihinden itibaren avans faizi ile tahsilini istemiş, yargılama sırasında verdiği 16.05.2013 tarihli ıslah dilekçesi ile de satış bedeli olarak ödenen 125.000.00.TL ile denkleştirici adalet ilkesine göre doğan 83.000.00.TL zarar olmak üzere toplam 208.000.00.TL' nın dava tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini istemiştir.Davalı Belediye Başkanlığı, idari yargının görevli olduğunu, davacı ile aralarında sözleşme ilişkisinin bulunmadığını, kendisine husumet yöneltilemeyeceğini, davacı ile diğer davalı şirket arasında yapılan sözleşmenin adi yazılı şekilde yapıldığından geçersiz olduğunu ve bu sözleşmeye kefaletinin olmadığını savunarak davanın usul ve esastan reddini dilemiştir. Davalı Şirket, davalı Belediyenin kat karşılığı inşaat sözleşmesindeki edimlerini yerine getirmediğini, Belediye tarafından hak edişlerinin ödenmemesinden dolayı borçlarını ödeyemediğini, davalı Belediyenin hissesine düşecek daireleri tamamlattıktan sonra aralarındaki sözleşmeyi haksız olarak feshettiğini, asıl sorumluluğun davalı Belediyede olduğunu, davacı ile arasındaki sözleşmenin geçerli ve yürürlükte olduğunu ileri sürerek davanın reddini dilemiştir. Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile 30.07.2011 tarihli Kozağaç Gedavet Konutları satış sözleşmesinin feshine, 125.000.00.TL sözleşme bedelinin davalılardan müştereken ve müteselsilen, 25.000.00.TL rayiç değer farkının davalı Boytaş A.Ş.' den olmak üzere toplam 150.000.00.TL' nın 80.000.00.TL' sına dava tarihinden, 70.000.00.TL' sına ıslah tarihinden yasal faiz işletilerek davalılardan tahsiline, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiş; hüküm, davacı ve davalı Meram Belediye Başkanlığı tarafından temyiz edilmiştir. 1-Davacının rayiç bedel yerine denkleştirici adalet ilkesine göre hesaplama yapılması yönündeki temyiz itirazı yönünden; Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davacının bu yöne ilişkin temyiz itirazının reddi gerekir. 2-Davacının avans faiz ile ilgili temyiz itirazı yönünden; Davacı alıcı ile sözleşme yapan yüklenici davalı şirketin tacir olması nedeniyle avans faizine hükmedilmesi gerekirken mahkemece, yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.3-Arsa sahibi olan davalı Meram Belediye Başkanlığının yaptığı ihale sonrasında ihaleyi kazanan yüklenici diğer davalı Boytaş Boyacıoğlu A.Ş. ile 20.06.2006 tarihinde kat 2013/28184 2014/9002Karşılığı inşaat yapım işi sözleşmesi imzaladığı, bu sözleşmeye göre, davalı Belediyenin arsası üzerine davalı şirket tarafından 512 daire inşa edileceği, bu dairelerden toplam 128 adedidin davalı Belediyeye kalan 384 adedidin de davalı şirkete ait olacağı, davalı şirketin 128 adet daireden başka 267.800.00.TL bedeli de ayrıca davalı Belediyeye ödeyeceği, 26 aylık inşaat süresi sonunda inşaatın 20.08.2008 tarihinde bitirileceği, bu süre içerisinde inşaat tamamlanamazsa günlük 400.00.TL ceza alınacağı ve bu cezanın 120 günü geçemeyeceği, 120 günün sonunda inşaatın halen tamamlanamaması halinde Belediye Encümeni tarafından takdir edilecek ceza ve gün ile inşaatın tamamlatılabileceği gibi yatırılan bedel ve teminat irat kaydedilerek sözleşmenin feshine Belediye Encümeninin yetkili olduğu, inşaatın hangi safhasında olursa olsun yüklenici şirketin sözleşmeye uymaması halinde Belediyenin ihtarı ve 10 günlük süre sonunda davalı belediyenin tek taraflı mukaveleyi feshedebileceği, tek taraflı fesih halinde yapılan inşaat bedelinden ve inşaat için alınan şantiyedeki malzemelerden yüklenici şirketin hiçbir hak talep edemeyeceği, inşaatın ilerleme seviyesine göre davalı şirkete verilecek dairelerin davalı şirkete yada şirketin göstereceği üçüncü kişilere tapudan davalı Belediye tarafından devredileceği, davalı yüklenici şirketin Kozağaç Gedavet Konutları satış sözleşmesi ile davacı alıcıya bağımsız bölüm sattığı, davalı Belediye Encümeninin 25.03.2009 tarihli karar ile davalı şirkete inşaatı tamamlamak için günlük cezai şartta uygulayarak 30.11.2009 tarihine kadar ek süre verdiği, davalı yüklenici şirket ile yapı ve arsa sahibi olan davalı Belediye arasında 07.10.2009 tarihinde yapılan ek sözleşme ile yüklenicinin çalışmalardaki ağırlığı Belediyeye verilecek 128 daire üzerinde yoğunlaştırılacağının kararlaştırıldığı, davalı Belediye Encümeninin 07.07.2010 tarihli kararı ile de davalı yükleniciye günlük cezai şart karşılığında 30.05.2011 tarihine kadar ek süre verildiği, davalı Belediyenin 15.07.2011 tarihli ihtarname ile sözleşmeye uygun davranarak inşaatı tamamlaması için yükleniciye 10 günlük süre verdiği ve 17.08.2011 tarihinde davalı Belediye Encümeni tarafından davalı yüklenici ile yaptıkları kat karşılığı inşaat yapım işi sözleşmesini feshettiği, sözleşme süresi içerisinde davalı Belediyenin davalı yüklenici şirket veya bu şirketin davalı Belediyenin gösterdiği üçüncü kişilere toplam 180 adet bağımsız bölümün tapudan ferağının verildiği, davalı şirketin sözleşmenin haksız feshedildiğinin tespiti yönünde davalı Belediyeye karşı açtığı davanın Konya 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 29.0.2013 tarih ve 2011/409 Esas 2013/141 Karar sayılı kararı ile reddine karar verildiği ve verilen kararın temyizi üzerine Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 25.12.2013 tarih ve 2013/7291 Esas 2013/8326 Karar sayılı ilamı ile onandığı dosya kapsamı ile sabittir. Her ne kadar mahkemece, davalı şirketin Gedavet Konutları projesinin davalı M.. B.. desteği ile yapıldığını kamuoyuna duyurduğu, davalı Belediyenin buna ses çıkarmadığı gibi projeyi tamamen benimseyerek ve sahiplenerek Belediyenin tüm imkanlarını seferber ettiği, projeyi Belediyeye ait bilboardlarda, çöp kamyonlarında, Belediyenin her türlü yayın organlarında halka 2013/28184 2014/9002Duyurduğu, projenin kısa sürede tamamlanacağı sözünü verdiği, tüm katalog ve broşürlerde Belediyenin isim ve logosunun kullanıldığı, bunun da ötesinde davalı Belediyenin bir kısım alıcılara kat irtifakını doğrudan devrederek tapunun da devredileceği yönünde davacı alıcıda haklı bir güven oluşturduğu gerekçesi ile davacı alıcı ile davalı yüklenici şirket arasında yapılan satış sözleşmesinden doğan davacı zararından güven sorumluluğu gereğince davalı Belediyenin de sorumlu olduğuna karar verilmiş ise de; sözleşmenin nisbiliği ilkesi gereğince sözleşmeler ancak taraflarını bağlar. Davalı Belediye, davalı yüklenici şirket ile davacı alıcı arasında imzalanan konut satış sözleşmesinde taraf değildir. Satış sözleşmesinin tarafı olmayan davalı Belediyenin, davalı yüklenici şirketin kusurundan dolayı davacı alıcının doğan zararından sorumluluğu söz konusu olamaz. Bu yöndeki zararın tazmini talebinde davalı Belediyeye husumet düşmez. O halde mahkemece, davalı Belediye Başkanlığı yönünden açılan davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken az yukarıda yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bozmayı gerektirir. 4-Bozma nedenine göre davacı ile davalı Belediyenin diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir. SONUÇ: Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenle davacının denkleştirici adalet ilkesinin uygulanmasına yönelik temyiz itirazının reddine, 2. bent gereğince davacı yararına, 3. bent gereğince davalı Belediye Başkanlığı yararına, hükmün BOZULMASINA, 4. bentte açıklanan nedenle temyiz eden davacı ve davalı Belediyenin diğer temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, 1.100,00 TL duruşma avukatlık parasının davacıdan alınarak davalılara ödenmesine, peşin alınan 2.566,25 TL. temyiz harcının istek halinde iadesine, HUMK’nun 440/1 maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 27.03.2014 gününde oyçokluğu ile karar verildi.MUHALEFET ŞERHİDairemizce, verilen kararın bozulmasına ilişkin dairemizin çoğunluğu ile aramızdaki uyuşmazlık davalı Belediyenin dava konusu olunan alacaktan sorumlu olup olmayacağı hususunda toplanmaktadır. Dairenin Davacıya teslim edilmediği konusunda bir uyuşmazlık bulunmamaktadır.Bozma kararında ve yerel mahkeme kararında özetlendiği için maddi olayın burada tekrarına gerek görülmemiştir. Sadece somut olay ve uyuşmazlığa gerektiğinde değinilecektir. Davacı, tüketici-alıcı olup, davalı B. – satıcı'dan satın almış olduğu (9) nolu bağımsız bölümün, diğer davalı Belediyece sözleşmenin feshi nedeniyle tesliminin mümkün olmadığını, diğer bir deyişle sözleşmenin ifasının imkansız hale geldiğini ileri sürerek taminat isteminde bulunmuş ve Mahkemece de ödenen satış bedelinin her iki davalıdan, rayiç değer farkı olan 83.000,00 TL'nin ise B.'dan tahsiline karar verilmiştir. Dairemizin sayın çoğunluğu tarafından Belediyenin sözleşmenin tarafı olmadığı, bu sebeple sorumlu olmayacağından bahisle karar bozulmuştur. Değerli çoğunluğun bu görüşüne katılmak mümkün değildir. Şöyleki; Borcun Muhtelif kaynakları bulunmaktadır. Bunlar arasında sözleşme ilişkisi, haksız fiiller, sebepsiz zenğinleşme ve yasal düzenlemeler mevcut olup, Sözleşme ilişkisi borcun kaynakları arasında önemli bir yer tutmakta ve özel kanunlarda da Borçlar Kanunu dışında muhtelif sözleşme ilişkileri düzenlenmektedir. Öte yandan, 4077 Sayılı Yasa da tüketici hukuku alanında düzenlemelere yer vermiştir. Anılan Yasa'nın hem sözleşme ilişkisini düzenlediği, hem de sözleşme ilişkisi olmasa dahi sorumluluk yüklediği haller bulunmaktadır. Örneğin, araç satımında ayıp halinde satıcı yanında hem üretici hem ithalatçı, bayi,acente, ithalatçı müteselsilen sorumludurlar. Hukukumuzda da, sözleşme serbestisi ilkesi düzenlenmiş, gerek yasal olarak gerekse uygulamada benimsenmiştir. Doktrinde de bu konuda ayrık düşünce mevcut değildir. Sözleşme özgürlüğü, sözleşmenin kurulması ve koşullarının belirlenmesinde kişilerin özgür iradeleriyle karar verebilme serbestisini ifade eder. Buna göre, sözleşme dediğimiz, borç kaynağı ancak kişinin kendi serbest iradesi varsa hak yada borç doğurabilir. Sözleşme özgürlüğünün istisnaları da mevcut olup, tekel konumunda bulunanların sözleşme yapmama özgürlüğüne sahip olmadıkları gibi, 4077 Sayılı Yasa'nın 5. maddesinde olduğu hallerde satıştan kaçınılamaz. (teşhir edilen bir malın üzerinde numunedir veya satılıktır ibaresi bulunmaması halinde satıştan kaçınılamaz. Hizmet sağlamada haklı bir sebep olmaksızın satıştan kaçınılamayacağı gibi, aksine bir teamül, ticari örf veya adet yoksa, satıcı bir mal veya hizmetin satışını o mal veya hizmetin kendisi tarafından belirlenen miktar, sayı veya ebat gibi koşullarla satın alınmasını, yada başka bir mal veya hizmetin de alınması koşuluyla satın alınması da yasaklanmıştır.) Yine şufa hakkı da sözleşme özgürlüğünün bir itinasıdır. Öte yandan sözleşmesin kurulmasında iradenin açıklanmasında hangi etmenlerin etkili olduğu da önemlidir. Örneğin satın alınmak istenen malın kalitesi, fiatı teslim süresi, veb. Birçok etken bulunmaktadır. Satın alınan malın üreticisi ve servis ve bakım hizmetleri, araç ise, 2. el fiatları, gibi pek çok faktör etkilemektedir.Borçlar Kanunu'nun benimsemiş olduğu liberal hukuk felsefesinin ve bunun en önemli aracı olan sözleşme özgülüğünün gerçekleştirilmesi için, sözleşme yapmaya girişen tarafların iradelerinin serbestçe oluşmasını ister. İradesinin sakatlandığını ileri süren taraf bundan dolayı bir zarara uğramamış olsa dahi sözleşmeyi iptal etme hakkına sahiptir. Nitekim hilenin varlığı halinde sözleşmenin iptali istenebilmektedir. Sözleşmenin kurulmasında etken olan nedenlerin gerçeğe uygun olmadığının anlaşılması durumunda sözleşmeden dönülmesi yanında uğranılan zararın da istenebileceği kuşkusuzdur. Sözleşme geçerli ise her türlü zararın istenebileceği, gerçersiz ise, tarafların verdiklerini iade alabilecekleri yerleşik uygulamalarla kabul edilmiştir. Diğer taraftan genel anlamıyla güven, hayatın bir çok alanında mevcut olan psikolojik ve sosyolojik bir olgudur. Ancak edim yükümlülüklerinden bağımsız borç ilişkilerinin dayanağını oluşturan güven esası, psikolojik "içsel anlamda bir güven olgusunu" değil, normatif anlamda korunmaya değer olan güveni yani, "normatif güveni" ifade eder. Normatif güven, kanunu ifadesini Türk Medeni Kanunu'nun 2.maddesinin 1. fıkrasında bulur. Buna göre,"Herkes haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır." Kurulmuş bir sözleşmenin yorumlanması ve tamamlanması, dürüstlük kuralı ve güven esası doğrultusunda gerçekleştirilmektedir. Bu hallerde hukuk mantığı ve hakkaniyet düşüncesinin yöneldiği ortak nokta, aralarında belli ölçüde güven ilişkisi kurulmuş bulunan kimselerin bu güven ilişkisine dayanan beklentilerinin, yani haklı güvenlerinin korunması anlayışlarıdır. ( Sözleşme Görüşmelerindeki Kusurlu Davranıştan Doğan Sorumluluk, Dr. Huriye Reyhan Demircioğlu, 2009 Baskı sh. 134-146) Güven esasıyla ilgili olarak Hukuk Genel Kurulu'ndan geçen Gazipaşa Belediyesinin taraf olduğu dava dosyalarında da, açıklama yapılmış Hukuk Genel Kurulu büyük çoğunlukla güven esasıyla davalı belediyeyi de sorumlu tutmuştur. (YHGK. 4.5.2011 tarih ve 2011/13-56 esas ve 2011/264 karar), Genel Kurul Bozma ilamında; "sonuç olarak, davalı Gazipaşa Belediye Başkanlığı'nın kendi adına kayıtlı bulunan arsaya ortağı olduğu diğer davalı Gazipaşa turizm İnşaat ve Ticaret Limited şirketi tarafından yapımı kararlaştırılan dava konusu devre mülk için davalı alıcıya haklı bir güven verdiği ve oluşan bu güven duygusu nedeniyle devre mülkün teslim edilememesinden kaynaklanan davacı zararından davalı Belediyenin de sorumlu bulunduğu her türlü duraksamadan uzaktır." denilmiştir. Öte yandan, yine tüketicilerin Yapı Endüstrisi şirketinin inşaatı tamamlamadan iflası nedeniyle sözleşmelerin iptali ile bedellerin iadesi yönünde açmış oldukları davalarda da, Davalı arsa sahibi TOKİ'nin sorumluluğu diğer gerekçeler yanında güven esası baz alınarak kabul edilmiş ve TOKİ sorumlu tutulmuştur. (Dairemizin 13.6.2013 gün ve 1844-16036 , 5.3.2013 gün ve 2012/19219 esas, 2013/5142 karar, 26.1.2012 gün 2011/16549 esas 2012/1177 karar vb. Emsal kararlar.) Görüldüğü üzere, güven esası muhtelif kararlarda işlenmiş ve sorumluluğun kaynağı olarak gösterilmiştir. Bu güven esası, sözleşme öncesi görüşmelerde de ( culpa ın Contrahendo) sorumluluğun kaynağı olarak doktrinde ve kimi zaman Yargıtay kararlarında işlenmektedir. Öte yandan, 4077 Sayılı Yasa'nın 1. maddesi, "Bu kanunun amacının, kamu yararına uygun olarak tüketicinin sağlık ve güvenliği ile ekonomik çıkarlarının koruyucu, aydınlatıcı, eğitici, zararlarını tazmin edici , çevresel tehlikelerden korunmasını sağlayıcı önlemleri almak ve tüketicilerin kendilerini koruyucu girişimlerini özendirmek ve bu konudaki politikaların oluşturulmasında gönüllü örgütlenmelerini teşvik etmeye ilişkin hususları düzenlemektir." denilerek Tüketicinin korunması amaçlanmıştır. Elbette tüketici korunurken, tarafların yarar dengeleri de zedelenmemelidir. Bir diğer düzenleme de, Ticari Reklam ve İlanlarla ilgili 16. madde ve bu Yasa uyarınca hazırlanan Ticari Reklam ve İlanlara ilişkin ilkeler ve Uygulama Esaslarına Dair Yönetmelik olup, 5. maddesinin (a) fıkrasında, Reklamlar yasalara, genel ahlaka uygun, doğru ve dürüst olmalıdır. Bu düzenlemenin yanında reklamlarla ilgili pek çok düzenleme mevcuttur. Tüm bu açıklamalardan sonra somut olaya dönülecek olursa; Mahkemenin kararında da vurgulandığı üzere, Belediyenin güvencesi altında yapıldığı izlenimi vererek ve alıcılarda bu algıyı uyandıracak şekilde ve bu doğrultuda ilan, reklam, kampanca, büroşür gibi enstürmanların kullanıldığı, böylelikle tüketicilerin kamunun (Belediyenin) güvencesi altında bir konut edinme iradesine etki ettiği, davalı belediyenin 2007 tarihinde başlayan ve yoğun bir şekilde Belediyenin güvencesi altında olduğu izlenimini uyandıran reklam, ilan, büroşürler nedeniyle B. 'a gerekli ihtarı, sözleşmelerin kurulmasından çok sonra 29.6.2009 ve 11.11.2011 tarihli ihtarlarla bildirdiği, ilk ihtarın son ödeme tarihinden birkaç ay öncesi, 2. ihtarın ise, ödemeler tamamlandıktan sonra çekildiği, kat karşılığı inşaat sözleşmesi uyarınca arsa sahibi olan Belediyenin akdi sorumluluğu sözkonusu değilse de, az yukarıda açıklanan nedenlerle, gerek özel yasa olan 4077 Sayılı Yasa'nın ilgili hükümleri, gerekse BK.nun sorumluluğa ilişkin hükümleri nazara alındığında sözüedilen proje nedeniyle Belediyenin de projeye güvence verdiğinin, bu haliyle davacının ifa edilmeyen sözleşme uyarınca zarar kalemlerini isteyebileceği, mahkemenin bu yöndeki değerlendirmesinin doğru olduğunu, düşündüğümüzden, kararın husumet yönünden bozulmasına ilişkin sayın çoğunluğu kararına katılamıyoruz.
Bilmeniz halinde fark yaratacak kararlar
Hizmet tespiti davasında ispat kuralları - Araştırılması gereken hususlar
Taraflar arasındaki “hizmet tespiti” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Kadıköy 3. İş Mahkemesince davanın “kabulüne” dair verilen 14.12.2011 gün ve 2011/398-2011/1062 sayılı kararın incelenmesi davalı SGK vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 10.Hukuk Dairesinin 29.12.2011 gün v
Davalının adresi bilinmiyorsa ne yapmak lazım ? Uydurma bir adres mi yazlı ya da boş mu bırakılmalı?
Taraflar arasındaki sıra cetveline itiraz davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın açılmamış sayılmasına yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.- K A R A R -Davacı ve
Ortak velayet düzenlemesinin mümkün olduğu-Uluslararası antlaşmaların uygulanması
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı baba tarafından temyiz edilmekle, evrak okunup gereği düşünüldü :Taraflar İngiliz vatandaşıdır. Davacı baba, evlilik dışı doğan 24/10/2003 doğumlu o
Yargıtay
Yargıtay Karar Arama
Yargıtay Hukuk Dairesi Kararları Arama
Yargıtay Ceza Dairesi Kararları Arama
Yargıtay Karar Arama Nasıl Yapılır ?
Yargıtay Daire Bilgileri İle Dosya Sorgulama
Yargıtay Yerel Mahkeme Bilgileri İle Dosya Sorgulama
Yargıtay Kanunu
Yargıtay İş Bölümü
Yargıtay Haberleri
Karar Arama
Yargıtay Kararları
Yargıtay Hukuk Dairesi Kararları
Yargıtay Ceza Dairesi Kararları
BAM Kararları
Danıştay Kararları
Anayasa Mahkemesi Kararları
Uyuşmazlık MAhkemesi Kararları
Karar Arama Nasıl Yapılır?
Emsal Karar ve Emsal Karar Arama Nedir?
Yargıtay Karar Arama Nasıl Yapılır?
BAM Karar Arama Nasıl Yapılır?
Danıştay Karar Arama Nasıl Yapılır?
Anayasa Mahkemesi Karar Arama Nasıl Yapılır?