Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 8646 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 43377 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ :Sulh Hukuk MahkemesiTaraflar arasındaki menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde taraflar avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.KARAR Davacı, davalının ikrazat sözleşmesine dayalı olarak aleyhinde başlattığı icra takibinde alacak ve işlemiş faiz miktarının hukuka aykırı olduğunu ileri sürerek, davalıya 6711,80 TL borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini istemiştir.Davalı, davanın reddini dilemiştir.Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, davacı ve davalı tarafından temyiz edilmiştir. 1-Yargıtay Hukuk Genel Kurulu' nun 2009/19-109 Esas ve 2009/123 Karar sayılı ilamında değinildiği üzere, 10.04.1992 tarih, 1991-7 Esas 1992-4 Karar Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı, hâkimin tefhim etmiş olduğu kısa kararla gerekçeli kararın uyum içinde olması gerektiğini öngörmektedir. Yargı erkinin görev ve yetkisi, Anayasa ile yasaları amaçlarına uygun olarak yorumlayıp uygulamak, keza İçtihadı Birleştirme Kararlarının bağlayıcılığını gözetmekten ibarettir. Kısa kararla gerekçeli karar arasındaki çelişkiye cevaz verilmemesinin amacı, kamunun mahkemelere olan güveninin sarsılmamasına yöneliktir. Tefhim edilen hüküm başka, gerekçeli karardaki hüküm başka ise bu durumun mahkemelere olan güveni sarsacağı tartışmasızdır. Öyle ki, İçtihadı Birleştirme Kararında bu konuya çok büyük bir önem verilmiş, çelişkinin varlığı tespit edildiği takdirde, başka hiçbir incelemeye gerek görülmeksizin ve tarafların bu konuyu temyiz sebebi yapıp yapmadıklarına bakılmaksızın kararın salt bu nedenle bozulması gerektiğine işaret edilmiştir. Ayrıca 6100 sayılı HMK'nın 297. maddesinde; hükmün, tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri kapsayacağı, hükmün sonuç kısmında ise, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesinin gerektiği düzenlenmiştir. Somut uyuşmazlıkta, mahkeme 15.05.2013 tarihli celsesinde yargılamayı bitirmiş ve kısa kararda davanın kabulü ile davacının dava tarihi itibariyle Ankara 15.icra müd.ait 2005/12441 esas sayılı dosyaya borçlu olmadığının tespiti ile 3.05.2012 tarihli bilirkişi raporunda belirtilen 6711,80 TL nin ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline ,karar verildiği, gerekçeli kararda ise davanın kısmen kabulüne ,davacının dava tarihi itibariyle Ankara 15.icra müd.ait 2005/12441 esas sayılı dosyaya borçlu olmadığının tespitine,5773,44 TL den 573,44 TL nin 24.01.2008,400,000 TL nin 21.02.2008, 400,000 TL nin 22.04.2008, 400,000 TL nin 3.12.2010, 400,000 TL nin 25.1.2011, 400,000 TL nin 30.03.2011, 400,000 TL nin 1.06.2011, 400,000 TL nin 27.07.2011, 400,000 TL nin 25.03.2008, 400,000 TL nin 26.05.2008, 400,000 TL nin 23.12.2010 400,000 TL nin 1.03.2011, 400,000 TL nin 26.04.2011, 400,000 TL nin 27.06.2011tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmiş olup, böylece yukarıda açıklanan yasal düzenleme gözetilmeyerek kısa karar ile gerekçeli kararın hüküm fıkrası arasında aykırılık oluşturulduğu anlaşılmakla HMK' nun 297/son madde ve fıkrası gereğince hükmün bozulması gerekmiştir. 2-Bozma nedenine göre davacı ve davalının sair temyiz itirazlarının incelenmesine gerek görülmemiştir. SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentlerde açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı ve davalının sair temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, 18.03.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.