MAHKEMESİ :Ticaret MahkemesiTaraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacılar avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.KARARDavacılar, 22.10.1985 doğumlu ...' ın normalin üstünde bir zekaya sahip olduğunu ve ileri derecede kimya bilgisinin olduğunu, 12.10.2004 tarihinde evde kimya çalışmaları sırasında siyanür zehirlenmesine maruz kalması üzerine acilen davalı şirkete ait özel hastaneye kaldırıldığını, burada kendileri tarafından siyanür zehirlenmesi olduğu söylenmesi üzerine acilen müdahale edildiğini 5 saat ...' nın komada kaldığını sonradan şuurunun açıldığını ve 2 gün sonra MR ve tomografi çekilmeden beyninde hiçbir hasar olmadığı sadece psikolojik tedavi önerilerek davalılar tarafından taburcu edildiğini, psikolojik tedavi için dava dışı ...ne yatırıldığını burada durumunun daha da ağırlaşması üzerine dava dışı ...' ne götürüldüğünü, yapılan tetkikler sonucunda konuşma ve yürüme zorluğunun beyin hasarından dolayı oluştuğunu, ...' da sekonder parkinsonizm hastalığının geliştiğinin bildirildiğini, bu hastalığın toksik zehirlenmeye bağlı olarak yoğun bakım sırasında siyanür antidotları kullanılması gerekirken kullanılmaması, oksijen çadırına alınması gerekirken alınmaması yani uygulanan yanlış tedavi sonucu oluştuğunu ...' ın halen tedavisinin yurtdışında sürdürüldüğünü, tedavi için bir çok gider yapıldığını, iş gücü kaybının oluştuğunu, ... ile birlikte davacı olan anne ve babanında gerek maddi gerekse manevi yönden çok zor sıkıntılar yaşadıklarını ileri sürerek davacı ... için 100.000.00.TL maddi ve 150.000.00.TL manevi tazminat ile davacı anne ve baba içinde ayrı ayrı 100.000.00.TL manevi tazminatın davalılardan tahsiline karar verilmesini istemiştir.Davalılar, davanın reddini dilemişlerdir. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacılar tarafından temyiz edilmiştir. 1-Dava, teşhis ve tedavi hizmetini üstlenen doktor ve özel hastanenin sorumluluğuna ilişkin olup, bir davada dayanılan olguları hukuksal açıdan nitelendirmek ve uygulanacak yasa hükümlerini arayıp bulmak hâkimin doğrudan görevidir. ( 1086 sayılı HUMK. 76.md., 6100 sayılı HMK. 33.md.) Davanın temelini vekillik sözleşmesi oluşturmaktadır. Dava, davalı hastane ve doktorların vekillik sözleşmesinden kaynaklanan özen borcuna aykırılık olgusuna dayanmaktadır. (Dava tarihi olan 12.10.2005 tarihi itibariyle yürürlükte olan 818 sayılı B.K. 386, 390. md.). Vekil, iş görürken yöneldiği sonucun elde edilmemesinden değil de, bu sonuca ulaşmak için yaptığı uğraşların özenle görülmemesinden sorumludur. Vekilin sorumluluğu, genel olarak işçinin sorumluluğuna ilişkin kurallara bağlıdır ( B.K. 390/II ). Vekil, işçi gibi özenle davranmak zorunda olup, hafif kusurundan bile sorumludur ( B.K. 321/1 md. ). O nedenle doktorun meslek alanı içinde olan bütün kusurları ( hafif de olsa ) sorumluluğun unsuru olarak kabul edilmelidir. Doktorlar, hastalarının zarar görmemesi için yalnız mesleki değil, genel hayat tecrübelerine göre herkese yüklenebilecek dikkat ve özeni göstermek zorundadır. Doktor, tıbbi çalışmalarda bulunurken, bazı mesleki şartları yerine getirmek, hastanın durumuna değer vermek, tıp biliminin kurallarını gözetip uygulamak, tedaviyi her türlü tedbirlerini alarak yapmak zorundadır. Doktor, ufak bir tereddüt gösteren durumlarda, bu tereddütü ortadan kaldıracak araştırmalar yapmak ve bu arada koruyucu tedbirler almakla yükümlüdür. Çeşitli tedavi yöntemleri arasında seçim yaparken, hastanın ve hastalığın özellikleri göz önünde tutulmalı, onu risk altına sokacak tutum ve davranışlardan kaçınmalı ve en emin yolu tercih etmelidir ( Bkz. Tandoğan, Borçlar Hukuk Özel Borç İlişkileri, Cild, Ank.1982, Sh.236 vd). Gerçektende mesleki bir işgören; doktor olan vekilden ona güvenen müvekkil titiz bir ihtimam ve dikkat göstermesini beklemekte haklıdır. Titiz bir özen göstermeyen vekil, B.K. 394/1 uyarınca vekaleti gereği gibi ifa etmemiş sayılmalıdır. Her ne kadar mahkemece, davalılar hakkında Kartal Cumhuriyet Başsavcılığı' nın 2005/33699 Esas sayılı ceza soruşturması sırasında alınan Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Dairesi' nin 14.08.2008 tarihli raporu ile .... Sulh Ceza Mahkemesi' nin 2009/593 Esas ve 2011/1293 Karar sayılı beraat kararı ve ceza dava dosyası içindeki Yüksek Sağlık Şurası' nın 24-25.02.2011 tarihli raporu da dikkate alınarak davalıların herhangi bir kusur ve ihmallerinin bulunmadığı, uygulanan tedavinin tıbben uygun olduğu gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş ise de; B.K. 53. maddesi hükmü uyarınca hukuk hâkimi, ceza mahkemesinde verilen beraat kararı ile bağlı değil ise de mahkûmiyet kararı ve tespit edilen maddi olgularla bağlıdır. Davalı hekimler ..., ... ve ... hakkında, .... Sulh Ceza Mahkemesi' nin 2009/593 Esas sayılı ceza dosyasında taksirle yaralanmaya neden olma suçundan yapılan yargılama sonucunda alınan ... ve Yüksek Sağlık Şurası raporları sonrasında ... Sulh Ceza Mahkemesi' nin 20.11.2011 tarih ve 2009/593 Esas 2011/1293 Karar sayılı kararı ile sanıkların ayrı ayrı beraatlerine karar verilmiş, hüküm Yargıtay 12. Ceza Dairesi' nin 06.03.2013 tarih ve 2012/29159 Esas 2013/5353 Karar sayılı ilamı ile zamanaşımının gerçekleşmesi nedeniyle kamu davası ortadan kaldırılmıştır. Esasa ilişkin hüküm mahiyeti arz etmeyen zamanaşımından ortadan kaldırma kararının somut olayda bağlayıcılığının olmayacağı açıktır. O halde mahkemece yapılacak iş, ceza dosyasında alınan raporlara karşı davacıların itirazları da dikkate alınarak Üniversitelerin ana bilim dallarından seçilecek aralarında nöroloji uzmanının da bulunduğu, konularında uzman doktorlardan oluşturulacak bir bilirkişi kuruluna dosya tevdi edilerek, davalıların açıklanan hukuki konum ve sorumlulukları, dosyada mevcut delillerle birlikte bir bütün olarak değerlendirilip, tıbbın gerek ve kurallarına göre olayda davalıların sorumluluğunu gerektirecek ihmal ve hata bulunup bulunmadığını gösteren, nedenlerini açıklayıcı, taraf, mahkeme ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alınmak suretiyle hasıl olacak sonuca uygun bir karar verilmesinden ibarettir. Mahkemece, değinilen bu yön gözardı edilerek yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırıdır. Bozmayı gerektirir. 2-Bozma nedenine göre, davacıların diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.SONUÇ: Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle hükmün davacılar yararına BOZULMASINA, 2. bent gereğince davacıların diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, HUMK’nun 440/1 maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 23.03.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.