MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiTaraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.KARARDavacı, davalı ile kardeş olduklarını, babalarının, sağlığında davalı ile birlikte çalıştığını, babalarının ölümünden sonra işyerinin davalıda kaldığını, davalının babadan kalan işyerini işlettiği için anlaşma gereği diğer mirasçılara ödeme yapacağını taahhüt ettiğini, murisin ölüm tarihi olan 18.05.2008'de dükkanın sermaye değerinin 65.000,00 TL kabul edilerek her bir hissedara isabet eden 13.000,00 TL nın davalı tarafından ödendiğini, ancak 2011 yılından bu yana ticari faizini ödemediğini ve bu kadar süre parayı kendi nezdinde tutarak kullandığını, 09.10.2009 tarihli anlaşma gereği bu tarihten bu yana talep edilen işlemiş 4.140,00 TL ticari faizin davalıdan tahsiline, alacağına ticari faiz işletilmesine karar verilmesini istemiş, ıslah dilekçesiyle davayı belirsiz alacak davası olarak ıslah etmiştir.Davalı, davaya cevap vermemiştir.Mahkemece, bilirkişi raporu esas alınmak suretiyle belirsiz alacak davasının kısmen kabulü ile 2.151,50 TL nın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir. 1-Davacı, yapılan anlaşma gereğince davalı kardeşinin babadan kalma işyerini işletmesi nedeni ile dükkanın sermaye değerinden her bir mirasçının payına düşen değerinin ödendiğini, ancak ticari faizinin ödenmediğini ileri sürerek eldeki davayı açmış, delil olarak da 09.10.2009 tarihli “ANLAŞMA” başlıklı belgeye dayanmıştır. 09.10.2009 tarihli anlaşmanın 1. maddesine göre davalının 2010 yılının 6. ayından sonra hissedarlara olan borcunu en geç 1 yıl içinde, yani 2011 yılının 6. ayına kadar ödeyeceğini, 13. maddesine göre de ödemenin platin sac fiyatına endeksleneceği düzenlenmiştir. Davalının yapılan anlaşmaya göre hissedarlara düşen 13.000,00 TL yı ödediği davacının kabulünde olduğu gibi, bu husus davacı tarafından sunulan 25.4.2013 tarihli banka dekontu ve serbest meslek makbuzundan da anlaşılmaktadır. 6098 sayılı TBK 131. maddesine göre(818 sayılı BK 113. maddesi) “Asıl borç ifa ya da diğer bir sebeple sona erdiği takdirde, rehin, kefalet, faiz ve ceza koşulu gibi buna bağlı hak ve borçlar da sona ermiş olur. İşlemiş faizin ve ceza koşulunun ifasını isteme hakkı sözleşmeyle veya ifa anına kadar yapılacak bir bildirimle saklı tutulmuş ise ya da durum ve koşullardan saklı tutulduğu anlaşılmaktaysa, bu faizler ve ceza koşulu istenebilir.” Davacı tarafından sunulan ve taraflarca imzalanan anlaşma metninde davacının faiz isteme hakkını saklı tuttuğuna ilişkin bir düzenleme bulunmadığı gibi, davacının ödemeyi alırken faiz hakkını saklı tuttuğuna dair bir itiraz kaydı da mevcut değildir. Hal böyle olunca mahkemece, anılan madde hükmü gereğince davanın reddine karar verilmesi gerekirken, aksine düşüncelerle yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir. 2-Bozma nedenine göre davalının diğer temyiz itirazlarının incelenmesine bu aşamada gerek görülmemiştir.SONUÇ: Yukarıda 1 nolu bentte açıklanan nedenlerle temyiz olunan kararın davalı yararına BOZULMASINA, 2 nolu bentte açıklanan nedenlerle diğer temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, HUMK’nun 440/III-2 maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 09.03.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.