MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiTaraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün davacılar avukatınca duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davacılar vekili avukat ... ile davalı Işıklar ... Vekili avukat . .. gelmiş olmalarıyla duruşmaya başlanılmış ve hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra karar için başka güne bırakılmıştı. Bu kez temyiz dilekçesinin süresinde olduğu saptanarak dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.KARARDavacılar, davacı ...'ın davalı şirkete ait olan Özel Kavaklıdere Umut Hastanesi Kalp Damar Cerrahi kliniğine başvurusu sonucu doktorların anjiyo yapılması gerektiğini söylemeleri üzerine anjiyo yapıldığını, anjiyo sonucu 3 damarın tıkalı olduğunun söylenerek bypass ameliyatı olması gerektiğinin söylendiğini, 04.03.2011'de davacının ameliyata alındığını, ancak ameliyat sırasında tıbbi müdahale hatası sonucu “koter yanığı ve fournier gangreni” oluştuğunu, 4 gün hastanede yattıktan sonra 08.03.2011'de taburcu olduğunu, taburcu olmadan 1 gün önce iltihap ve akıntının belli olup durumu doktorlara iletmelerine rağmen doktorların oluşan durumun pek önemli olmadığını, “....” isimli kremi kullanmasını ve sırtüstü yatmasını önerdiklerini, taburcu olduktan sonra yaraların artması üzerine davalı hastaneye tekrar başvurduğunu, hastanede 1 gün yattıktan sonra plastik cerrahi bölümü olmadığı gerekçesiyle hastanın plastik cerrahi bölümü olan bir hastaneye götürülmesinini söylendiğini, hastanın acilen Ankara Üniversitesi İbn-i Sina Hastanesi'ne götürüldüğünü, burada hemen ameliyata alındığını, bypass ameliyatı nedeniyle genel anestezi uygulanmadığını ve solunum cihazına bağlanarak 6 gün yoğun bakımda tutulduğunu, ameliyatla birlikte bağırsaklarının dışarı alındığını, halen bu vaziyette olup, dışkısının tıbbi torbaya akıtılarak boşaltımını giderebildiğini, koter yanığı nedeniyle 5 ameliyat daha geçirdiğini, 5. ameliyatında testislerin bulunduğu yerin derisi söndürülerek kasıklarına dikildiğini, yara bakımının halen devam ettiğini, eşi .... her gün 2-3 kez boşaltım için takılan torbaları değiştirmek zorunda kalıp, pansuman yaptığını, boşaltım için bağırsağa takılan torbanın bazen patlayıp koku yaydığını, şu anda bakıma muhtaç ve yatalak vaziyette olduğunu ileri sürerek, davacı Mustafa için 10.000,00 TL maddi tazminat ile, 150.000,00 TL manevi tazminatın; davacı Sultan için 50.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.Davalı, 04.3.2011 tarihli ameliyatın başarılı geçtiğini, ameliyat sırasında ve sonrasında herhangi bir sıkıntı yaşanmadığını, komplikasyonu olmayan hastanın sağlıklı bir şekilde 08.03.2011'de taburcu olduğunu, bu durumun hasta dosyası içeriğiyle de sabit olduğunu, koter yanığının operasyondan sonra oluşabilecek bir yara olmadığını, yatmaya bağlı olarak oluşan ve sonrasında enfeksiyon kapan “bası yarası”ndan hastaneyi sorumlu tutmanın haksızlık olduğunu, davacının vücudunda bası yarası oluştuğunu ve iş bu yaranın enfeksiyon kaptığını savunarak, davanın reddini dilemiştir.Mahkemece, davalı hastanenin tetkik ve muayenesinin tıbbi kurallara uygun olduğu, meydana gelen hastalığın hastane ile ilgisi olmayan hastane dışı faktörlerden kaynaklandığı, Adli Tıp raporunun yeterli olduğu, başka yeni rapor alınmasına gerek olmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacılar tarafından temyiz edilmiştir.1-Davacılar, davalı şirkete ait Özel Kavaklıdere Umut Hastanesi Kalp Damar Cerrahi Kliniğinde gerçekleştirilen bypass ameliyatı sırasında tıbbi müdahale hatası sonucu “koter yanığı ve fournier gangreni” oluştuğunu, bu nedenle bir çok kez ameliyat olmak zorunda kaldığını ve ameliyat sebebiyle bağırsaklarının dışarı alındığını, dışkısının tıbbi torbaya akıtılarak boşaltımının sağlandığını ileri sürerek maddi ve manevi tazminat istemi ile eldeki davayı açmışlardır. Dava, teşhis ve tedavi hizmetini üstlenen özel hastanenin sorumluluğuna ilişkin olup, bir davada dayanılan olguları hukuksal açıdan nitelendirmek ve uygulanacak yasa hükümlerini arayıp bulmak hâkimin doğrudan görevidir. (1086 sayılı HUMK. 76. md.; 6100 sayılı HMK. 33. md.). Dava, davalı hastanenin vekillik sözleşmesinden kaynaklanan özen borcuna aykırılık olgusuna dayanmaktadır ( B.K. 386, 390 md ). Vekil, iş görürken yöneldiği sonucun elde edilmemesinden değil de, bu sonuca ulaşmak için yaptığı uğraşların özenle görülmemesinden sorumludur. Vekilin sorumluluğu, genel olarak işçinin sorumluluğuna ilişkin kurallara bağlıdır (B.K. 390/II ). Vekil, işçi gibi özenle davranmak zorunda olup, hafif kusurundan bile sorumludur (B.K. 321/1 md). O nedenle doktorun meslek alanı içinde olan bütün kusurları (hafif de olsa) sorumluluğun unsuru olarak kabul edilmelidir. Doktorlar, hastalarının zarar görmemesi için yalnız mesleki değil, genel hayat tecrübelerine göre herkese yüklenebilecek dikkat ve özeni göstermek zorundadır. Doktor, tıbbi çalışmalarda bulunurken, bazı mesleki şartları yerine getirmek, hastanın durumuna değer vermek, tıp biliminin kurallarını gözetip uygulamak, tedaviyi her türlü tedbirlerini alarak yapmak zorundadır. Doktor, ufak bir tereddüt gösteren durumlarda, bu tereddütü ortadan kaldıracak araştırmalar yapmak ve bu arada koruyucu tedbirler almakla yükümlüdür. Çeşitli tedavi yöntemleri arasında seçim yaparken, hastanın ve hastalığın özellikleri göz önünde tutulmalı, onu risk altına sokacak tutum ve davranışlardan kaçınmalı ve en emin yolu tercih etmelidir (Bkz. Tandoğan, Borçlar Hukuk Özel Borç İlişkileri, Cild, Ank.1982, Sh.236 vd). Gerçekten de mesleki bir işgören doktor olan vekilden, ona güvenen müvekkil titiz bir ihtimam ve dikkat göstermesini beklemekte haklıdır. Gerekli özeni göstermeyen vekil, B.K. 394/1 uyarınca vekaleti gereği gibi ifa etmemiş sayılmalıdır.Somut olaya baktığımız da, davacı davalı şirkete ait hastanede ameliyat edilmiş, ameliyat sonrasında dekübitis ülseri yaşamaya başlamıştır. Dosyada mevcut Adli Tıp 2. İhtisas Kurulu raporunda özetle “...bu ameliyatlarda kanama kontrolü amacıyla elektrokoter kullanıldığı, nadir de olsa hastalarda elektrokoter ile yanıkları meydana geldiğinin tıbben bilindiği, ancak hastada elektrokoter ile yanık oluştuğununa dair herhangi bir tıbbi belge bulunmadığı, davacıda gelişen ve genişleyen bu yaraya anaerop mikrobun neden olduğu, ....yapılan bypass ameliyatı ve kayıtlara göre davacının takip ve tedavisinin tıp kurallarına uygun olduğu cihetle davalı hekim ve yardımcı sağlık personeline atfedilebilecek ihmal ya da kusur tespit edilmediği” belirtilmiştir. Mevcut rapor karara esas alınabilecek derecede yeterli bir tespit ve değerlendirmeye dayanmamaktadır. Hal böyle olunca mahkemece Üniversite hastanelerinde görev yapan, içlerinde kalp ve damar cerrahisi uzmanı da olan dava konusu hususlara ilişkin konusunda uzman hekimlerden oluşan yeni bir bilirkişi heyeti oluşturulmak suretiyle, gerekli inceleme ve araştırma yapılarak sonucuna uygun karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.2-Bozma nedenine göre, davacının diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.SONUÇ: Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle hükmün davacı yararına BOZULMASINA, 2. bent gereğince davacının diğer temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, 1100,00 TL duruşma avukatlık parasının davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, HUMK’nun 440/1 maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 2.3.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.