Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 551 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 6117 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ :Ticaret MahkemesiTaraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün davacı avukatınca duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davacı vekili avukat ... ile davalı vekili avukat ...'in gelmiş olmalarıyla duruşmaya başlanılmış ve hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra karar için başka güne bırakılmıştı. Bu kez temyiz dilekçesinin süresinde olduğu saptanarak dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.KARARDavacı, emlak komisyoncusu olduğunu, davalı ile imzaladıkları 17.05.2010 tarihli Satın Alma/Kiralama İçin Yer Görme Formu gereğince davalıya 61 ve 161 no.lu daireleri gösterdiğini, davalının daha sonra 161 no.lu dairenin maliki ile irtibata geçerek daireyi kendi adına satın almayıp, % 50 hissedarı olduğu .... adına satın aldığını, tellallık sözleşmesi gereği dairenin sözleşme tarihinden itibaren 1 yıl içinde davalının kendisi ya da ortağı bulunduğu şirket tarafından satın alınması halinde davalının % 6+ KDV cezai şart ödemesi kararlaştırıldığını, davalının ödeme yapmaması üzerine icra takibi başlattığını, davalının takibe haksız yere itiraz ettiğini ileri sürerek, itirazın iptali ile takibin devamına, % 40 icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.Davalı, dava konusu yer görme formunun bir sözleşme olmayıp, ön form niteliğinde olduğunu, dava konusu taşınmazı satın alan ....nin imza yetkilisinin kendisi olmadığını, formda yazılı ikinci adresin sonradan yazılıp yazılmadığı üzerinde durulması gerektiğini savunarak davanın reddini dilemiştir.2014/6117 2015/551Mahkemece, bilirkişi raporu esas alınmak suretiyle davacının alacağına dayanak gösterdiği yer gösterme formunun tellallık sözleşmesi kapsamında olmadığı, bu formun tek taraflı bir taahhüt içerdiği, davacının tellallık sözleşmesi gereğince, ücret karşılığında akdin yapılması imkanını hazırladığı veya taşınmaz satım sözleşmesinin icrasına bir ücret karşılığında aracılık ettiğinin ispatlanamadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.Davacı, tellallık sözleşmesi gereği kararlaştırılan cezai şartın tahsili için başlattığı takibe vaki itirazın iptali istemi ile eldeki davayı açmıştır. Mahkemece her ne kadar davaya dayanak yer gösterme formunun tellallık sözleşmesi kapsamında olmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş ise de; davacının dayandığı, davacı emlakçı ile davalı arasında imzalanan 17.05.2010 tarihli “Satın Alma/Kiralama İçin Yer Görme Formu” başlıklı sözleşme 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 520.( Eski BK.404.) maddesindeki şartlara uygun geçerli bir tellallık sözleşmesidir. Belge içeriğine göre davaya konu taşınmazın davacıya gösterildiği, 31.12.2010 tarihli resmi senet içeriğine göre de dava konusu taşınmazın davalının hissedarı olduğu ...... tarafından satın alındığı anlaşılmaktadır. Davacı ile davalı arasında imzalanan 17.05.2010 tarihli “Satın Alma/Kiralama İçin Yer Görme Formu” adı altındaki sözleşme incelendiğinde, alıcının gördüğü gayrimenkulü şahsı, ortağı veya çalışanı bulunduğu şirket, şirket ortakları, kan ve sıhri hısımlarının vs. sözleşme tarihinden itibaren 1 yıl içerisinde satın alması halinde satış bedeli üzerinden %3 komisyon + KDV komisyon bedeli ödeyeceğinin kararlaştırıldığı ve taraflarca imza altına alındığı anlaşılmaktadır. Davalının, davacı komisyoncuyu devre dışı bırakarak, ortağı bulunduğu şirketin taşınmazı satın almış olması nedeniyle sözleşmede öngörülen ve dava konusu yapılan satış bedelinin %6 + KDV'si oranında satış bedelinin %3’ü davalı alıcı tarafından ödemesi gereken tellallık ücreti olup, davalının alıcı sıfatıyla sözleşme gereğince üstlendiği ücreti ödemekle yükümlü olduğunda duraksama olmamalıdır. Bunun dışında satış bedelinin geri kalan %3’ü oranındaki kısmının ise cezai şart niteliğinde bulunduğunun kabulü gereklidir. Tellallık sözleşmesi, tellal ile bu sözleşmeyi imzalayan kişi arasında hak ve borç doğuran bir sözleşmedir. Öyle olunca davalı, şartların gerçekleşmesi halinde, davacıya karşı sözleşme ile yükümlendiği ücretten sorumludur. Hal böyle olunca, mahkemece yapılacak iş, sözleşme geçerli kabul edilmek suretiyle, davacının tüm istek kalemlerinin değerlendirilmesi, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 182/son.( 2014/6117 2015/551Eski BK.nun 161/son) maddesi gereğince tenkisi gerektirecek bir durum varsa bu hususun da değerlendirilmesi ve hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, yanlış değerlendirmeyle yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan kararın davacı yararına BOZULMASINA, 1100,00 TL duruşma avukatlık parasının davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, HUMK’nun 440/1 maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 19.01.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.