MAHKEMESİ : Adana 5. Asliye Hukuk MahkemesiTARİHİ : 08/11/2012NUMARASI : 2012/44-2012/473Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.KARARDavacı Sağlık Bakanlığı, Adana Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesinin ilaçlama ve temizlik işleri için davalı şirketle hizmet sözleşmesi imzalandığını, davalı firmanın çalıştırmış oldukları işçilerden M.. A..’ın, kıdem, ihbar tazminatı ve benzeri işçilik alacakları nedeniyle, kendileri ve davalı aleyhine iş mahkemesinde açmış olduğu davanın kabul edilerek kesinleştiğini, başlatılan icra takibi üzerine 13.419,48 TL ödeme yapmak zorunda kaldıklarını, oysa ki sözleşme hükümlerine göre tüm işçilik alacaklarından davalının sorumlu olduğunu ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere, 13.419,48 TL’nin ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir. Davalı, davanın reddini dilemiştir. Mahkemece, alınan bilirkişi raporu hükme esas alınarak, “davalının, davacı tarafından ödenen bedelin yarısından sorumlu olduğu” benimsenmek suretiyle, davanın kısmen kabulüne, 6.709,74 TL’nin ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir. Dava, asıl işveren davacı Bakanlığın, davalı şirket tarafından çalıştırılan işçinin açmış olduğu dava sonrasında ödemek zorunda kaldığı miktarın rücuen tahsili istemine ilişkindir. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, dava dışı işçiye ödenen alacak ve tazminatlardan hangi tarafın ne oranda sorumlu olacağına ilişkindir. 4857 sayılı İş Kanununun 2. maddesinin 6. fıkrasında, “Bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerinde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ve bu iş için görevlendirdiği işçilerini sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran diğer işveren ile iş aldığı işveren arasında kurulan ilişkiye asıl işveren-alt işveren ilişkisi denir. Bu ilişkide asıl işveren, alt işverenin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak bu Kanundan, iş sözleşmesinden veya alt işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerinden alt işveren ile birlikte sorumludur.” şeklinde düzenlenen, asıl ve alt işverenin kanundan kaynaklanan birlikte sorumlulukları, iş hukuku kapsamında işçiye karşı geçerlidir. Somut olayda olduğu gibi, asıl ve alt işverenin kendi aralarındaki iç ilişkide meydan gelen uyuşmazlığın ise Borçlar Kanunu kapsamında sözleşme hukukunun ilke ve esaslarına göre çözümlenmesi gereklidir. Bu nedenle uyuşmazlığın çözümünde öncelikle taraflar arasındaki sözleşme ve sözleşme eki olan şartname hükümleri dikkate alınarak bir sonuca gidilmelidir. Sözleşmenin eki olan ve davalı şirket yetkilisi tarafından imzalanan “….Malzemeli Temlik Hizmeti ve Hastane Destek Hizmeti Teknik Şartnamesi”nin 7.maddesinin son fıkrasında, “işçilerin işe alınması, işten çıkarılması neticesinde doğabilecek tüm yükümlülükler, iş kazaları sonucunda meydana gelecek olan sorumluluklar, sigorta prim sorunu, Çalışma Bakanlığı mevzuatı ile ilgili tüm sorumluluklar yüklenici firmaya ait olacaktır. Bu konuda idaremiz taraf ve muhatap değildir” hükmü bulunmakta olup, davalı serbest iradesiyle imzaladığı sözleşmenin eki niteliğindeki şartnamenin bu hükmü ile bağlı olduğundan, açık ve tereddüte yer vermeyen bu düzenleme karşısında davacı Bakanlığın, İş Kanunundan kaynaklanan birlikte sorumluluğunun gereği olarak, dava dışı işçiye ödemek zorunda kaldığı alacak ve tazminatların tamamını, davalı yükleniciden rücuen tahsilini talep edebileceğinin kabulü gerekir. O halde mahkemece, davacı Bakanlığın ödemek zorunda kaldığı, dava dışı işçinin davalı yanında çalıştığı döneme tekabül eden alacak ve tazminatların tamamının davalıdan rücuen tahsiline karar verilmesi gerekirken, değinilen bu husus göz ardı edilerek yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz edilen kararın davacı yararına BOZULMASINA, 25.2.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.