MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiTaraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün davacı avukatınca duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davalı vekili avukat ... geldi, karşı taraftan gelen olmadığından onun yokluğunda duruşmaya başlanılmış ve hazır bulunan avukatın sözlü açıklaması dinlenildikten sonra karar için başka güne bırakılmıştı. Bu kez temyiz dilekçesinin süresinde olduğu saptanarak dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.KARARDavacılar, davalı aleyhine .... Asliye Hukuk Mahkemesinin 2005/51 esas, 2005/456 karar sayılı dosyası üzerinden açmış oldukları davanın 27.07.2005 tarihinde kısmen kabul edilerek, 259.120.441,200 TL’nin dava tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalılardan tahsiline karar verildiğini, kararın Fatih 1. İcra Müdürlüğünün 2005/5593 E sayılı dosyası ile icraya konulduğunu, faiziyle birlikte toplam 1.041.239,70 TL’yi davalıdan tahsil ettiklerini, davalının kötü niyetle davayı uzatması nedeniyle dokuz sene sonra alacaklarını alabildiklerini, aradan geçen zaman süresince ülke ekonomisindeki bozulmalar sonucu büyük zarara uğradıklarını, davalıya güvenerek iyi niyetle verdikleri paraların getirisinden yoksun kaldıklarını, uğramış oldukları zararın ödetilmesi için davalıya gönderdikleri ihtarın ise sonuçsuz kaldığını ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 300.000,00 TL zararlarının 12.11.1998 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini istemişlerdir. Davalı, Bodrum 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin ilamına göre kendisinden alınmasına karar verilen paraların icraya konularak davacılar tarafından tahsil edildiğini, ödemede bir kusurunun bulunmadığını savunarak, davanın reddini dilemiştir. 2012/3415-2013/460Mahkemece, 7.3.1011 havale tarihli bilirkişi raporu gereğince davanın reddine karar verilmiş, hüküm, davacılar tarafından temyiz edilmiştir. Dava, munzam zarar tazminatının tahsili istemine ilişkin olup, uyuşmazlığın çözümü için "munzam zarar" kavramı üzerinde durmak gereklidir. Gerçekten, borçlunun temerrüdü sonucu para borcunun vadesinde ödenmemesi halinde oluşan zararın kural olarak temerrüt faiziyle karşılanacağı varsayılmıştır. Ne var ki, alacaklının bu yüzden uğradığı zararın her zaman temerrüt faiziyle karşılanamayacağı düşünülerek Borçlar Kanunun l05. maddesinin birinci fıkrası ile "alacaklının duçar olduğu zarar, geçmiş günler faizinden fazla olduğu surette borçlu kendisine hiçbir kusur isnat edilemeyeceğini ispat etmedikçe bu zararı dahi tazmin ile mükelleftir" hükmü getirilmiştir. Bu hükme göre alacaklı faizi aşan zararını isteme hakkına sahiptir.Yasada geçmiş günler faizini aşan zararın türü ve niteliği konusunda bir açıklık yoksa da, buradaki zararın hukukumuzdaki müspet zarar tanımlamasıyla eşdeğer olduğu kuşkusuzdur. Buna göre, borçlu temerrüde düşmeden borcunu ödemiş olsa idi, alacaklının mal varlığının kazanacağı durum ile temerrüt sonucunda oluşan durum arasındaki fark; temerrüt faizi ile karşılanamayan zarar olarak tanımlanabilir. Böyle bir zarar, her somut olayın özelliğinden kaynaklanabilir.Munzam zarar alacaklısı, öncelikle temerrüde uğrayan asıl alacağın varlığını, bu alacağının geç ifa edilmesinden dolayı faizle karşılanamayan zararını ve miktarını, zarar ile borçlu temerrüdü arasındaki uygun illiyet bağını ispat etmek durumundadır. Borçlu ancak temerrüdündeki kusursuzluğunu kanıtlamakla sorumluluktan kurtulabilir.Munzam zarar temerrüt ile oluşmaya başlayan asıl borcun ifasına kadar geçecek zaman içinde artarak devam eden yeni bir borçtur. Asıl borcun kaynağı haksız fiil, nedensiz zenginleşme veya sözleşme olduğu halde bu borcun hukuki sebebi asıl alacağın temerrüde uğraması gibi hukuka aykırılıktır. O nedenle, asıl alacak ve temerrüt faizleri yönünden icra takibi yapması ve dava açılması sırasında onlarla birlikte istenilmemiş olması veya bu zarar hakkının saklı tutulmamış olması davanın görülmesine engel değildir. Zaman aşımı süresi içinde her zaman bu yöne ilişkin dava açılabilir. Somut olayda, davacılar tarafından Bodrum 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2005/51 esas sayılı dosyası üzerinden açılan davada tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde ise tazminat talep edilmiş, mahkemece tapu iptali tescil 2012/3415-2013/460isteğinin reddine, tazminat isteminin kısmen kabulü ile 2.257,540 Alman Markının 27.12.1997 tarihi itibariyle TL karşılığı olan 259.120,44 TL nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş, söz konusu bu ilamın takibe konulduğu Fatih 1. İcra Müdürlüğünün 2005/5593 Esas sayılı takip dosyası ile de, alacak faiziyle birlikte 1.041.239,70 TL olarak tahsil edilmiştir. Mahkemece davacıların faizi aşan munzam zararlarının mevcut olup olmadığının tespiti için alınan 7.3.2011 havale tarihli bilirkişi kurulu raporunda, davacıların munzam zararlarının bulunmadığı belirtilmişse de, davalılar söz konusu bu rapora itiraz etmişlerdir. Mahkemece bilirkişi kurulundan ek rapor alınmadan, davacıların itirazları karşılanmadan hüküm kurulmuş olması isabetsizdir. O halde mahkemece, davacıların faizi aşan munzam zararlarının mevcut olup olmadığı konusunda bilirkişi kurulundan ek rapor, ya da konusunda uzman üç kişilik bilirkişi kurulundan, nedenlerini açıklayıcı, taraf, mahkeme ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alınarak, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz edilen kararın temyiz eden davacılar yararına BOZULMASINA, peşin alınan 18.40 TL. temyiz harcının istek halinde iadesine, HUMK’nun 440/1 maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 15.1.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.