Taraflar arasındaki alacak davasının bozma kararına uyularak yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.Davacı, kayınbiraderi olan davalının kiracısı olduğunu, davalının oturduğu daireyi kendisine satacağını söylemesi üzerine kiralanana değer kazandıracak imalatlar yaptığını, davalının anılan daireyi üçüncü şahsa sattığını, aldığı tespit raporuna göre daireye 4.340.000.000 TL tutarında harcama yaptığını ileri sürerek bu paranın tahsiline karar verilmesini istemiştir.Davalılar davanın reddini dilemişlerdir.Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş, davalının temyizi üzerine dairemizce bozulmuş, mahkemece bozmaya uyulduktan sonra bilirkişiden rapor ve ek rapor alınmak ve bu raporlara itibar edilmek suretiyle 2.683.200.000 TL üzerinden davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.1 - Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına ve bozmanın şümulü dışında kalarak kesinleşmiş olan cihetlere ait temyiz itirazlarının incelenmesi artık mümkün bulunmamasına göre davalının sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.2- Mahkemece, davanın kabulüne dair verilen karar davalının temyizi üzerine. Dairemizin 02.03.2004 gün ve 2003/12952 ve 2004/2426 karar sayılı ilamıyla bozulmuş, bozma ilamında da mahkemece yapılması gereken işin ve izlenecek yöntemin nelerden ibaret olduğu ayrıntılı bir şekilde açıklanmıştır. Hemen belirtelim ki, mahkemece bozmaya uyulmuş olmasına rağmen, bozma gerekleri yerine getirilmemiştir. Bozma ilamında izlenecek yöntemin ne olduğu belirtildiği halde, bu ilkelere göre değerlendirme yapmayan bilirkişilerin görüşlerine itibar edilerek hüküm kurulamaz.O halde mahkemece, öncelikle taşınmazın tapu kaydı ve üçüncü kişiye satışının gerçekleştirildiği akit tablosu getirtilmeli ve taşınmazın hangi tarihte ne miktar bedele satıldığı belirlenmeli, bu tarihte taşınmazın davacı tarafından yapıldığı kabul edilen faydalı giderlerle birlikte gerçek değeri ile faydalı giderler dikkate alınmaksızın taşınmazın çıplak gerçek değeri belirlenmeli, bu şekilde elde edilecek değerler arasında bir fark meydana geldiğinde, bunlar birbirine oranlanmalı, bu oran satış bedeline uygulanarak davacının faydalı giderler için yaptığı masraflar satış bedeline uygulanarak davacının faydalı giderler için yaptığı masrafın sattş bedeline yanarna miktarı bulunmalı, bulunacak bu miktardan davacının payına düşecek kısma hükme-dilmelidir.Örneğin; taşınmazın çıplak değeri 5.000.000.000 TL faydalı giderle birlikte değeri 6.250.000.000 TL ise bunların birbirine oranı 5.000.000.000/6.250.000.000 TL=0,8'dir. Taşınmaz satış bedelinin de 6.000.000.000 TL olduğunu kabul edersek bu oran bu bedele 6.000.000.000x0,8=4.800.000.000 TL bulunur. Davalıya isabet etmesi gereken miktar bu 4.800.000.000 TL olup, 6.000.000.000 - 4.800.000.000 TL = 1.200.000.000 TL davalının haksız iktisabıdır. Eğer faydalı giderlerin yapılmış olması hali ile yapılmamış olması halinde belirlenen değerler arasında bir fark olmadığının anlaşılması durumunda, faydalı giderlerin satış değerine etkisinin olmadığı, dolayısıyla davalının sebepsiz zenginleşmesinin bulunmadığı gerekçesiyle daya reddedilmelidir. Mahkemece, bu yöntem izlenmeden daha önceki bozma ilamında açıklanan ilkelere uymayan bilirkişi raporuna itibar edilerek hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.Sonuç: Yukarıda 1. bentte belirtilen nedenle davalının diğer temyiz itirazlarının reddine, 2. bentte açıklanan nedenle temyiz olunan kararın davalı yararına (BOZULMASINA), peşin harcın istek halinde iadesine, 21.03.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi.