Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 3999 - Karar Yıl 2008 / Esas No : 13186 - Esas Yıl 2007





Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda, ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı-karşı davacı avukaönca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.Davacı, davalıdan dört adet çek karşılığında toplam 2.965.000.000 TL alacaklı olduğunu, çeklerin karşılıksız çıkması nedeniyle Ayvalık Asliye Hukuk Mahkemesi'nde açmış olduğu davada, alacağının faizi ile birlikte tahsiline karar verildiğini, ne var ki 30.09.1995 tarihinde alacağını faizi ile birlikte tahsil ettiği halde enflasyon, döviz kurları vs. gibi ekonomik değerlerdeki artış nedeniyle zarara uğradığını ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere, şimdilik 55.000.000.000 TL munzam zararının yasal faizi ile birlikte ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.Davalı, dava ve takibin, davacının usuli işlemleri gecikmeli olarak ve yanlış yapmasından dolayı uzadığını, kendisinin herhangi bir kusuru bulunmadığını savunarak davanın reddini dilemi??, karşı dava ile de, kendisinin davacıdan alacaklı olduğunu belirterek, 8.000.000.000 TL maddi, 5.000.000.000 TL manevi tazminatın yasal faizi ile birlikte tahsilini talep etmiştir. Mahkemece, kısa kararda, "davacı-karşı davalının davasının kısmen kabulüne, 18.000.000.000 TL'nin dava tarihinden itibaren yasal faizi ile davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazla talebin reddine, davalı-karşı davacının davasının reddine" gerekçeli kararda ise, asıl dava yönünden aynı şekilde, karşı dava yönünden ise, "davalı-karşı davacının davasının açılmamış sayılmasına" şeklinde hüküm kurulmuş, karar davalı-karşı davacı tarafından temyiz edilmiştir.1- HUMK'nın 381. maddesi gereğince mahkeme, hazır olan tarafların iddia ve savunmalarını dinledikten sonra yargılamanın sona erdiğini bildirerek kararını tefhim eder. Kararın tefhimi en az, aynı Yasa'nın 388. maddesinde belirtilen hüküm sonucunun duruşma tutanağına geçirilerek okunması suretiyle olur. HUMK'nın 388/son maddesi gereğince de istek sonuçlanndan her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenilen borç ve tanınan hakların, mümkünse sıra numarası altında birer birer, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir. Yine aynı Kanun'un 389. maddesinde de hüküm kısmında iki tarafa yükletilen hak ve borçların tereddüde yer vermeyecek şekilde belirtilmesi zorunluluğu tekrarlanmıştır. Aynı maddenin son fıkrası gereğince de zorunlu nedenlerle yalnız hüküm sonucunun tefhim edildiği hallerde, gerekçeli kararın sonradan belli bir süre içinde yazılması mümkündür. Bu gibi hallerde de HUMK'nın 388. maddesine uygun olarak tarafların hak ve yükümlülüklerini açıkça gösteren kısa karar ile daha sonra yazılan gerekçeli kararın birbirine uygun olması zorunludur. Esasen kısa kararı yazıp, tefhim etmekle davadan elini çekmiş olan hakimin artık bu karannı değiştirmesine yasal olanak da yoktur. Öte yandan, kısa kararla gerekçeli kararın birbirinden farklı olması yargılamanın aleniyeti, kararların alenen tefhim olunmasına ilişkin Anayasa'nın 141. maddesi ile HUMK'nın yukarıda değinilen buyurucu nitelikteki maddelerine de aykırı bir durum yaratır. Aynca bu husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hakime yükletilmiş bir görevdir.Temyize konu davada, karşı dava yönünden, kısa kararda "davalı-karşı davacının davasının reddine" şeklinde hüküm kurulmasına rağmen, gerekçeli kararda ise, "davalı-karşı davacının davasının açılmamış sayılmasına" şeklinde hüküm kurulmuş olması, az yukarıda açıklanan kısa kararla gerekçeli kararın birbirine uygun olması gerektiğine ilişkin ilke ve yasa hükümlerine aykın olup, kararın bozulmasını gerekörir. Mahkemece 10.04.1992 tarih ve 1991/7 Esas 1992/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında da benimsendiği gibi, kısa karar ile bağlı kalınmadan, ancak kısa karar ile gerekçeli karar arasındaki çelişki giderilecek şekilde yeniden bir karar verilmesi için hükmün bozulması gerekmiştir.2- Bozma nedenine göre davalının diğer temyiz itirazlarının incelenmesine gerek görülmemiştir.Sonuç: Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle temyiz edilen hükmün (BOZULMASINA), 2. bent gereğince davalının diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 24.03.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi.