Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 34142 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 23279 - Esas Yıl 2015





.... vekili avukat ... ile ... vekili avukat ... aralarındaki dava hakkında .... Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 10.09.2013 tarih ve 2010/704 2013/560 sayılı hükmün Dairenin 01.04.2014 tarih ve 2013/33210 2014/9829 sayılı ilamıyla bozulmasına karar verilmişti. Süresi içinde davalı avukatınca kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla dosya incelendi, gereği konuşuldu. KARAR Davacı avukat olduğunu, davalının eşinin trafik kazasında vefat etmesi nedeniyle açılacak tazminat davalarını takip etmesi için 16.06.2009 tarihinde kendisine vekaletname verdiğini, 17.08.2009 tarihli yazılı ücret sözleşmesi yaptıklarını,bu vekaletnameye dayanarak .... Asliye Hukuk Mahkemesinin 2009/308 Esas sayılı dosyası ile de 90.000.00 TL değerinde manevi tazminat davası açtığını, .... Asliye Hukuk Mahkemesinin 2009/259 esas sayılı dosyası ile 90.000.00 TL değerinde maddi tazminat davası açtığını, tüm işleri yasalara uygun olarak takip ederken davalının hiçbir gerekçe göstermeden 03.09.2010 tarihinde kendisini haksız olarak azlettiğini, vekalet ücreti ve karşı vekalet ücreti olarak 63.140.00 TL alacağının bulunduğunu ileri sürerek şimdilik 10.000.00 TL'nın tahsiline ve davalının birleşen davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Davalı, eşinin trafik kazasında vefat etmesi nedeniyle açılacak tazminat davalarında kendilerini temsil etmesi amacıyla avukat olan davacıya vekalet verdiğini, ancak vekalet sözleşmesi yapmadığını, sözleşme yapıldığı iddia edilen 17.08.2009 tarihinde ağır depresyon rahatsızlığının olduğunu ve sözleşme yapma yetisinin bulunmadığını, ayrıca davacının takip ettiği .... Asliye Ceza Mahkemesinin 2009/83 esas sayılı dosyasına bir kez dahi katılmadığını ve işlerini takip etmediği için haklı olarak azlettiğini,herhangi bir ücret talep edemeyeceğini savunarak davanın reddini dilemiştir. Davalı, birleşen davasında da; davacının tarafından imzalandığını iddia ettiği avukatlık ücret sözleşmesinin geçersiz olduğunu ileri sürerek bu sözleşmenin iptaline karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece, azlin haklı olması nedeniyle davacının ücrete hak kazanamayacağı ve sözleşmenin haksız şart niteliğinde düzenlemeler içerdiği gerekçisiyle davacının davasının reddine, davalının birleşen davasının kabulü ile taraflar arasında imzalanan avukatlık ücret sözleşmesinin iptaline karar verilmiş, hükmün davacı(birleşen dosyanın davalısı) tarafından temyizi üzerine Dairemizin 01.04.2014 tarih ve 2013/33210 Esas 2014/9829 Karar sayılı kararı ile hükmün bozulmasına karar verilmiş, bu kez davalı (birleşen davacı) karar düzeltme isteminde bulunmuştur. 1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalının(Birleşen davacı) aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair karar düzeltme itirazlarının reddi gerekir. 2-Dava,taraflar arasındaki vekalet ilişkisi kapsamında verilen avukatlık hizmet bedelinin tahsili istemine ilişkindir. Avukatın, vekil olarak borçları Borçlar Kanununun 389 ve devamı maddelerinde gösterilmiş olup, vekil, adı geçen Kanunun 390. maddesine göre müvekkiline karşı vekaleti sadakat ve özen ile ifa etmekte yükümlüdür. Vekil, sadakat borcu gereği olarak müvekkilinin yararına olacak davranışlarda bulunmak, ona zarar verecek davranışlardan kaçınmak zorunluluğundadır. “Özen borcu” ile ilgili Avukatlık Kanununun 34. maddesinde mevcut olan, “Avukatlar, yüklendikleri görevleri, bu görevin kutsallığına yakışır bir şekilde özen, doğruluk ve onur içinde yerine getirmek ve avukatlık ünvanının gerektirdiği saygı ve güvene yakışır bir şekilde hareket etmekle yükümlüdürler.” Şeklindeki hüküm ise, avukatlık mesleğinin bir kamu hizmeti olması nedeniyle, Borçlar Kanununun 390. maddesinde düzenlenen vekilin özen borcuna göre çok daha kapsamlı ve özel bir düzenlemedir. Buna göre avukat, üzerine aldığı işi özenle ve müvekkili yararına yürütüp sonuçlandırmakla görevli olduğu gibi, müvekkilinin kendisi hakkındaki güveninin sarsılmasına neden olacak tutum ve davranışlardan da titizlikle kaçınmak zorundadır. Aksi halde avukatına güveni kalmayan müvekkilin avukatını azletmesi halinde azlin haklı olduğunun kabulü gerekir. Gerçekten de avukat, görevini yerine getirirken gerekli özen ve dikkati göstermemiş, sadakatle vekaleti ifa etmemiş ise, müvekkilinin vekilini azli haklıdır. Avukatlık Kanununun, 174. maddesinde, “Avukatın azli halinde ücretin tamamı verilir. Şu kadar ki, avukat kusur veya ihmalinden dolayı azledilmiş ise ücretin ödenmesi gerekmez.” Hükmü mevcut olup, bu hükme göre azil işleminin haklı nedene dayandığının kanıtlanması halinde müvekkil avukata vekalet ücreti ödemekle yükümlü değildir. Buna karşılık haksız azil halinde ise avukat, hangi aşamada olursa olsun, üstlendiği işin tüm vekalet ücretini talep etme hakkına sahiptir. Bu açıklamalar ışığında dava konusu somut olaya bakılacak olursa; davacının,davalıya vekaleten iki ayrı tazminat davası ile Asliye Ceza mahkemesinin 2009/83 esas sayılı dava dosyasını takip ettiği,mevcut dosyaların yargılamalarının devamı sırasında davalı müvekkil tarafından davacı avukatın 03.09.2010 tarihinde azledildiği anlaşılmaktadır. Davalı, asıl davaya ilişkin savunmasında,azil sebebi olarak davacı avukat tarafından Asliye Ceza mahkemesinin 2009/83 esas sayılı dava dosyasının gerektiği gibi takip edilmediğini,bu nedenle davacı avukatın haklı olarak azledildiğini savunduğu anlaşılmaktadır. Davacı, vekaletten azlinin haksız olduğunu ileri sürerken, davalı ise azlin haklı olduğunu savunmuştur. O halde taraflar arasındaki öncelikli uyuşmazlık, azlin haklı olup olmadığı ile ilgili olup, ancak bunun sonucuna göre davalının vekalet ücreti ödemekle yükümlü olup olmadığı, yükümlü ise ödenmesi gereken ücretin miktarı belirlenebilecektir. Bu kapsamda yapılan incelemede,taraflar arasındaki sözleşmeye göre davacı avukat tarafından Asliye Ceza mahkemesinin 2009/83 esas sayılı dava dosyasının takibinin üstlenildiği,bu ceza dosyası kapsamında yapılan ilk duruşmaya davacı avukatın yetkilendirdiği bir avukatın katıldığı halde azil tarihine kadar yapılan sonraki iki duruşmaya davacı avukat veya yetkilendirdiği avukatın mazeretsiz olarak katılmadıkları tespit edilmiştir.Avukatlık Kanununun 34. maddesinde düzenlenmiş olan “avukatın özen borcu”nun, objektif sorumluluk olduğu göz önüne alındığında, basiretli bir avukatın mazeretsiz olarak duruşmaya katılmaması, üstelik bir süre sonra üçüncü duruşmada da aynı olayın tekrar etmesi, “özen borcu” konusundaki yükümlülüğün yerine getirilmediğinin açık bir göstergesidir. Davalı müvekkilin,davacı avukatına olan güveninin sarsıldığının, dolayısıyla azlin haklı olduğunun kabulü gerekir. Haklı azil halinde, müvekkil avukata vekalet ücreti ödemekle yükümlü olmadığından,mahkemenin asıl davaya ilişkin olarak azlin haklı olduğuna dair kararının yerinde olduğu olduğu anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca Asıl dava yönünden onama kararı verilmesi gerektiği ,bu kez yapılan inceleme ile anlaşılmakla davalının karar düzeltme talebinin kabulüne karar verilmesi gerekmiştir. SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalının (birleşen davacı) sair karar düzeltme isteğinin reddine, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle karar düzeltme talebinin kısmen kabulü ile Dairemizin 01.04.2014 tarih ve 2013/33210 Esas 2014/9829 Karar sayılı asıl davaya ilişkin bozma kararının kaldırılmasına,Asıl davaya ilişkin hükmün ONANMASINA, 23.11.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.