MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiTaraflar arasındaki itirazın iptali-alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün davacı ve davalı avukatınca duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davalı .... vekili avukat .... ile davacı asil ... ve vekili avukat ....'in gelmiş olmalarıyla duruşmaya başlanılmış ve hazır bulunanların sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra karar için başka güne bırakılmıştı. Bu kez temyiz dilekçesinin süresinde olduğu saptanarak dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.KARARDavacı, Vergi Mahkemesi nezdinde 6 adet davanın açılması ve sonuna kadar takibi için net 120.000 TL vekalet ücreti üzerinden davalı ile 30/09/2009 tarihinde avukatlık ücret sözleşmesi düzenlediklerini, davalıya vekaleten Vergi Dairesi Müdürlüğü aleyhine 2009/1201-1202-1203-1204-1205 ve 1206 esas sayılı davaları açtığını, davalardan önemli bir kısmının kabul, bir kısmının ise redle sonuçlandığını, kararların temyizi üzerine Danıştay aşamasında iken, davalının Vergi Dairesine verdiği 08/04/2011 tarihli dilekçe ile 6111 sayılı Kanun'un 3. maddesi kapsamında vergi borç ve cezalarının yapılandırılmasını talep ederek açılmış olan tüm davalardan vazgeçtiğini bildirdiğini, bunun üzerine davalarda, "karar verilmesine yer olmadığına" şeklinde kararlar verildiğini, davalıya göndermiş olduğu 06/06/2012 tarihli ihtarla, haklı olarak feshettiği sözleşme gereğince bakiye 80.000 TL vekalet ücretinin ödenmesini talep ettiğini, davalının olumsuz cevabı üzerine 05/08/2011 tarihinde vekillik görevinden istifa ettiğini, işlemiş faiziyle birlikte 99.470 TL ücret alacağının tahsili için davalı aleyhine icra takibi başlattığını, ancak takibe de haksız olarak itiraz edildiğini ileri sürerek, itirazın iptaline, % 40 icra inkar tazminatının tahsiline karar verilmesini istemiş, iş bu dava ile birleşen Asliye Hukuk Mahkemesine ait 2012/396 esas sayılı davada da, aynı nedenlerle Vergi Dairesi tarafından düzenlenen yeni ödeme emirlerine karşı olarak sözleşme haricinde, Konya Vergi Mahkemesinin 2010/1653-1654-1655-1656 ve 1657 esas sayılı dosyaları üzerinden açmış olduğu davalar nedeniyle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere, AK'nun 164/4. Maddesine göre 5.000,00 TL, ayrıca davacı lehine takip etmiş olduğu toplam 11 adet dava nedeniyle AK'nun 164/son maddesi gereğince de dava başına 100,00 TL'den olmak üzere şimdilik 1100,00 TL vekalet ücreti alacağının davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.Davalı, Kanun'un verdiği haktan yararlanmak için davalardan feragat etmesi gerektiğinden, yapılan işlemin Kanun hükmünün yerine getirilmesi olduğunu, davacının bu durumda ücret talep edemeyeceğini, kaldı ki sözleşmenin de geçersiz olduğunu savunarak, davanın reddini dilemiştir.Mahkemece, bilirkişi raporu hükme esas alınmak suretiyle asıl davada, "30.09.2009 tarihli Avukatlık Hizmet Sözleşmesinin geçerli olduğu, 01.10.2009 tarihli feragatnamenin, bu sözleşmeyi geçersiz kılmayacağı, davacı avukatın tek taraflı istifasının haklı bir istifa olduğu, bu nedenle sözleşme gereğince bakiye vekalet ücreti alacağı ile KDV'sini talep edebileceği", birleşen davada ise, "davacı avukat tarafından hukuki yardım verilen ve ücret talebine konu olan dosyaların, taraflar arasında düzenlenmiş bulunan 30/09/2009 tarihli Avukatlık Hizmet Sözleşmesi kapsamı içinde değerlendirilemeyeceği, davacı avukatın hukuki yardım verdiği 5 adet dosya için Avukatlık Kanun'unun 164/4 maddesi gereğince talep edebileceği vekalet ücreti alacağının 2.750 TL olduğu, Avukatlık Kanununun 164/son maddesi gereğince ise vekalet ücreti talep edilemeyeceği" kabul edilerek, asıl davada, îcra Müdürlüğü'nün 2011/11626 esas sayılı icra takibindeki itirazın kısmen iptali ile takibin 98.000 TL asıl alacak, 1.176 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 99.176 TL üzerinden devamına, asıl alacağın % 40'ı olan 39.200 TL icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline, birleşen davanın ise kısmen kabulüne, 2.750 TL’nin davalıdan tahsil edilerek davacıya ödenmesine karar verilmiş; hüküm, taraflarca temyiz edilmiştir.1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle, davacı avukatın, davalıya vekaleten takip etmiş olduğu vergi mahkemelerinde görülen (gerek asıl, gerekse birleşen davaya konu olan) davalarda, davalı şirketin 6111 sayılı Yasa'dan faydalanması üzerine "konusu kalmayan istemler hakkında karar verilmesine yer olmadığına" şeklinde kararlar verilmiş olması karşısında, davacının Avukatlık Kanunu'nun 164/son maddesi gereğince karşı taraf (yasal) vekalet ücreti talep edemeyeceğinin anlaşılmasına göre davacının tüm, davalının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.2-Asıl ve birleşen dava, avukatlık sözleşmesi gereğince vekalet ücreti alacağının tahsili istemine ilişkin olup, asıl dava yönünden taraflar arasında Vergi Mahkemesinde açılacak olan 6 adet dava ile ilgili "Avukatlık Hizmet Sözleşmesi" başlıklı 30.9.2009 tarihli sözleşmenin imzalandığı, davacı avukat tarafından Vergi Mahkemesinde açılan, 2009/1201-1202-1203-1204-1205 ve 1206 esas sayılı davaların 8.7.2010 tarihinde karara bağlandığı, davalar temyiz aşamasında iken, 25.2.2011 tarihinde kabul edilen 6111 sayılı Kanun'dan yararlanmak için davacı tarafından Selçuk Vergi Dairesine 8.4.2011 tarihinde başvuruda bulunulduğu, bunun üzerine söz konusu davalarda 6111 sayılı yasadan yararlanılmış olması nedeniyle, "konusu kalmayan istem hakkında karar verilmesine yer olmadığına" şeklinde hükümler kurulduğu, davacı avukat tarafından, 30.0.2009 tarihli sözleşmede öngörülen 120.00,00 TL'lik akdi vekalet ücretinin, daha önceden ödenmiş olan 40.000 TL'lik kısmının mahsubundan sonra kalan bakiye 80.000 TL'lik ücret alacağının ödenmesi için 6.6.2011 tarihinde davalıya ihtar gönderildiği ve sözleşmenin feshedildiğinin bildirildiği, davalının itirazı üzerine 5.8.2011 tarihli ihtarla vekalet görevinden istifa edildiği ve 9.8.2011 tarihinde de KDV dahil 98.000 TL vekalet ücreti alacağının tahsili istemiyle takip başlatıldığı anlaşılmaktadır.25.2.2011 tarihinde kabul edilen 6111 sayılı yasa gereğince vergi ve cezaların yapılandırılması için, açılmış olan davalardan vazgeçilmesi ön koşul olup, davalı da, davacı avukat tarafından kendisine vekaleten Vergi Mahkemelerinde açılmış olan davalardan, söz konusu bu Kanun'dan yararlanabilmek amacıyla vazgeçtiğini bildirmiş, bu şekilde Kanun'un öngördüğü mutlak ön koşulu yerine getirmiştir. Davalının, önceden öngörülmesi mümkün olmayan, Devlet politikası gereğince kabul edilmiş olan söz konusu Kanun'un getirdiği mutlak ön koşulu yerine getirmesi yasal bir zorunluluk olduğundan, bu durumun, yasaya uygun davranarak davalardan vazgeçen davalı aleyhine sonuç doğurması kabul edilemez. Başka bir ifade ile böyle bir durumun, avukata tüm ücret alacağını talep hakkı veren bir haklı istifa nedeni olarak kabulü mümkün değildir. Kaldı ki olayda, davalının Kanun'un öngördüğü haktan yararlanması, sözleşmenin (V).maddesinde avukat yönünden haklı fesih nedenleri olarak sayılan, "iş sahibinin, avukatın rızası olmadan davanın veya alacağın takibinden kısmen veya tamamen vazgeçmesi veya bir başkasına devretmesi", "karşı taraf ile sulh olması" veya "karşı tarafı ibra etmesi" hallerinden biri olarak da değerlendirilemez. Bu itibarla davacının, sözleşmeyi haklı olarak feshettiğinden söz etmek mümkün değildir. Esasen davacı avukatın, söz konusu davaların takibi konusunda üstlenmiş olduğu hukuki yardım, davalının Kanun'dan yararlanmak için 8.4.2011 tarihinde yaptığı başvuru ve bunun üzerine verilen "karar verilmesine yer olmadığına" şeklindeki hükümler nedeniyle sona ermiş olup, vekalet konusu işin bu şekilde sona ermesinden sonra, davacı tarafından 6.6.2011 tarihli ihtarla sözleşmenin feshedilmiş olması ve 5.8.2011 tarihli ihtarla da vekaletten istifa edilmiş olması, sonuca etkili değildir.O halde, mahkemenin kabulünün aksine, davacı avukatın haklı olarak vekaletten istifa ettiğinin ve sözleşmede öngörülen tüm vekalet ücretine hak kazandığının kabulüne olanak bulunmamaktadır. Bununla beraber, vekalet görevinin başladığı tarihten, davalı tarafından yasadan yararlanmak için yapılan müracaat üzerine, söz konusu davalarda "karar verilmesine yer olmadığına" şeklinde verilen hüküm tarihlerine kadarki süre içinde davacı avukatın davalıya sağladığı hukuki yardım nedeniyle sarf etmiş olduğu emek ve mesaiye karşılık hak ve nesafete uygun bir avukatlık ücretinin Ödenmesi gerektiği de kabul edilmelidir. Bu itibarla mahkemece, davacı avukatın, davalının vekili sıfatıyla bu süre içinde sarf etmiş olduğu emek ve mesaisi değerlendirilerek, 40.000 TL vekalet ücretinin ödenmiş olması da göz önünde bulundurulmak suretiyle, hak ve nesafete göre alması gereken akdi vekalet ücreti tespit edilip, sonucuna göre bir hüküm kurulması gerekirken, yazılı şekilde sözleşmede kararlaştırılan vekalet ücretinden davalının tümüyle sorumlu tutulmuş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.3-İcra ve İflas Kanunu'nun 67.maddesinin 2.fıkrası gereğince, takibe itiraz eden borçlu aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilebilmesi için, alacağın likit ve muayyen olması gereklidir. Alacağın gerçek miktarı belli, sabit veya borçlu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurlar bilinmekte ya da bilinmesi gerekmekte ise, borçlu tarafından borcun tutarının tahkik ve tayini mümkün ise; başka bir ifadeyle borçlu yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda ise, alacağın likit ve muayyen olduğunun kabulü gerekir. Somut olayda ise, davacının hak etmiş olduğu alacağın tespiti yargılamayı gerektirdiğinden, takip konusu alacağın likit ve muayyen olduğundan söz etmek mümkün değildir. O halde somut olayda icra inkar tazminatının koşulları oluşmadığından, davacının bu yöndeki talebinin reddine karar verilmesi gerekirken, mahkemece bu yöndeki talebin kabulüne karar verilmiş olması da, usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.SONUÇ: 1.bent gereğince davacının tüm, davalının diğer temyiz itirazlarının reddine, 2. ve 3. bentte açıklanan nedenlerle temyiz edilen hükmün davalı yararına BOZULMASINA, 1350,00 TL duruşma avukatlık parasının davacıdan alınarak davalıya ödenmesine, peşin alınan harcın istek halinde davacı ve davalıya iadesine, 17/11/2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.