Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 32970 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 28044 - Esas Yıl 2015





MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiTaraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.KARARDavacı, 13.5.2013 günü davalı şirkete ait hastanede, diğer davalı doktorun kontrolünde sezeryan ameliyatıyla doğum yaptığını, ameliyat sonrası ağrı ve kanaması olduğunu, davalı doktorun antibiyotik verip gönderdiğini, başka bir hastanede muayene olduğunda, ultrasonda plesenta parçası kalması nedeniyle bu sıkıntıyı yaşadığını ve ameliyat eden doktora gitmesinin söylendiğini, davalı doktora gittiğinde ise yapılan muayenede plesenta parçası olmadığının beyan edildiğini, bu durumun bir süre devam ettiğini, en son üniversite hastanesine başvurarak plesenta parçalarının temizlenmesi için operasyon geçirdiğini ve tedavi gördüğünü, tüm bu sıkıntıların davalı doktorun işini özenle yapmaması ve şikayetlerinin dikkate alınmaması nedeniyle meydana geldiğini bildirerek yaşadığı sağlık sorunları nedeniyle 1000 TL maddi, 25.000 TL manevi tazminatın faizi ile tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalılar, davanın reddini dilemiştir. Mahkemece davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir. Davacı, davalı şirkete ait hastanede, diğer davalı doktor tarafından gerçekleştirilen sezeryan ameliyatı ile yaptığı doğum sonrası ağrı ve kanamaları olduğunu, davalı doktor tarafından ilaçlı tedavi uygulandığını ancak şikayetlerinin geçmediğini, başka bir hastanede ultrasonla muayene olması sonucu, plesenta parçaları kaldığının bildirildiğini ve bu konuda, davalı doktora başvurması üzerine doktorun muayene ettiğini ve ilaçlı tedaviye devam ettiğini ancak şikayetlerinin sürüp gittiğini, en son dava dışı üniversite hastanesinde operasyon geçirerek plesanta parçalarının temizlenip tedavi gördüğünü bildirerek davalıların işini gerektiği gibi dikkat ve özenle yapmaması sonucu uğradığı zararın tahsili için eldeki davayı açmıştır. Mahkemece alınan Adli Tıp Kurumu raporunda; olayın komplikasyon sınırları içinde kaldığı hekim hatasından kaynaklanmadığı, bu nedenle davalı doktora tıbbi bir kusur izafe edilmeyeceği belirlenmiş, mahkemece bu rapor esas alınarak davanın reddine karar verilmiştir. Davanın temeli vekillik sözleşmesi olup, özen borcuna aykırılığa dayandırılmıştır.(BK 386-390)(TBK 502.506) Vekil, vekalet görevine konu işi görürken yöneldiği sonucun elde edilmemesinden sorumlu değil ise de, bu sonuca ulaşmak için gösterdiği çabanın, yaptığı iş ve işlemlerin, davranışların özenli olmayışından doğan zararlardan dolayı sorumludur.Mesleki iş gören Vekil özenle davranma zorunda olup, en hafif kusurundan bile sorumludur (BK 321/1 md)(TBK 400). O nedenle doktor ve hastanenin meslek alanı içinde olan bütün kusurları hafifte olsa sorumluluğun unsuru olarak kabul edilmelidir. Vekil, hastanın zarar görmemesi için, mesleki tüm şartları yerine getirmek, hastanın durumunu tıbbi açıdan zamanında ve gecikmeksizin saptayıp, somut durumunun gerektirdiği önlemleri eksiksiz bir şekilde almak, uygun tedaviyi de yine gecikmeden belirleyip uygulamak zorundadır. Asgari düzeyde dahi olsa bir tereddüt doğuran durumlarda, bu tereddütü ortadan kaldıracak araştırmaları yapmak ve bu arada da koruyucu tedbirleri almakla yükümlüdür. Çeşitli tedavi yöntemleri arasında bir seçim yapılırken, hastanın ve hastalığın özellikleri göz önünde tutulmak, onu risk altına sokacak tutum ve davranışlardan kaçınmak ve en emin yol seçilmek gerekir. Gerçekten de müvekkil (hasta) mesleki bir iş gören vekilden, tedavinin bütün aşamalarında titiz bir ihtimam ve dikkat beklemek hakkına sahiptir. Gereken özen görevini göstermeyen vekil, BK 394/1(TBK 510) maddesi hükmü uyarınca, vekaleti gereği gibi ifa etmemiş sayılmalıdır. Bu genel açıklamalardan sonra somut olaya bakılacak olursa; mahkemece Adli Tıp Kurumu raporu esas alınarak hüküm verilmiş ise de davacının ameliyat sonrası şikayetlerinin değerlendirilmesi yönünden davalı doktorun teşhis ve tedavi anlamında yeterli özen ve dikkati gösterip göstermediği hususlarında yeterli açıklamayı içermemektedir. Bu nedenle mahkemece, üniversitelerin tıp fakültelerinde görevli konusunda uzman öğretim görevlilerinden oluşturulacak bilirkişi heyetinden taraf ve yargı denetimine açık rapor aldırılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde eksik inceleme ile hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir. SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenle kararın davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan 27,70 TL harcın istek halinde iadesine, HUMK’nun 440/1 maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 12/11/2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.