MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiTaraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün taraflar avukatınca duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davalı ... vekili avukat ... geldi. Karşı taraftan gelen olmadığından onun yokluğunda duruşmaya başlanılmış ve hazır bulunan avukatın sözlü açıklaması dinlenildikten sonra karar için başka güne bırakılmıştı. Bu kez temyiz dilekçesinin süresinde olduğu saptanarak dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.KARARDavacı, avukat olduğunu, davalı banka ile yaptığı sözleşme görüşmeleri sonucunda bireysel kredilerinin takibi için vekaletname verildiğini, tevdi edilen alacak dosyalarının işleme konulduğunu ve bir kısmının da tahsil edildiğini, davalı tarafa da ödemeler yapıldığını, dava ve icra dosyaları derdest iken ... noterliği’nin 16.11.2005 gün ve 94209 yevmiye sayılı ihtarnamesiyle azledildiğini, akabinde kendisinin de ... Noterliği’nin 23.12.2005 gün ve 43477 yev. Sayılı ihtarnamesiyle yasal vekalet ücreti olan 110.574.54 TL’yi istemesine rağmen ödenmediğini, azlin haksız olması nedeniyle dava dilekçesine ekli listede icra takip dosyaları nedeniyle de hakettiği ücretten fazlası saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10.000-TL’nin azil tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsilini istemiş; 17.6.2008 tarihli ıslah dilekçesiyle de talebini 131.800,94-TL’ye çıkartmıştır. Davalı, davacıyla aralarında 8.6.2005 tarihinde vekalet sözleşmesi imzalandığını ve takip dosyalarının 2005 yılı Haziran ayından itibaren davacıya tevdi edildiğini, sözleşme uyarınca takip ve dava dosyalarının YTS (Yasal Takip Sistemi) adı verilen bir sistemle takip edildiğini, bu sistem gereği, yasal vekalet ücretlerinin dosyanın kapatılma aşamasında otomatik olarak davalının avans hesabına gönderildiğini, ayrıca takip dosyalarının 2005 yılının haziran ayında verilmesine karşın özellikle ... İcra Müdürlüğü'nde açılan takip dosyalarının sürüncemede bırakıldığını, davalının bu nedenle haklı olarak azledildiğini savunarak davanın reddini dilemiştir. Mahkemece, davanın kabulüne dair kararın davalı tarafından temyiz edilmesi üzerine Dairemizin 22.03.2010 gün, 2009/14358 Esas, 2010/3641 Karar sayılı ilamı ile bozulduğu, bozmaya uyularak yapılan yargılama sonunda davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine, 10.000,00 TL'nin 16/11/2005 tarihinden itibaren işleyecek, 29.270,00 TL'nin 17/06/2008 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiş; hüküm, taraflarca temyiz edilmiştir. 1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davacının tüm, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.2-Avukatın, vekil olarak borçları Türk Borçlar Kanunu'nun 505. (Mülga Borçlar Kanunu’nun 389.) ve devamı maddelerinde düzenlenmiş olup, vekil, adı geçen Kanunu'nun 506. maddesine göre müvekkiline karşı vekaleti sadakat ve özenle ifa etmekte yükümlüdür. Vekil, sadakat borcu gereği olarak müvekkilinin yararına olacak davranışlarda bulunmak, ona zarar verecek davranışlardan kaçınmak zorunluluğundadır. “Özen borcu” ile ilgili Avukatlık Kanunu'nun 34. maddesinde mevcut olan, “Avukatlar, yüklendikleri görevleri, bu görevin kutsallığına yakışır bir şekilde özen, doğruluk ve onur içinde yerine getirmek ve avukatlık ünvanının gerektirdiği saygı ve güvene yakışır bir şekilde hareket etmekle yükümlüdürler.” şeklindeki hüküm ise, avukatlık mesleğinin bir kamu hizmeti olması nedeniyle, Türk Borçlar Kanunu'nun 506. (Mülga Borçlar Kanunu'nun 390.) maddesinde düzenlenen vekilin özen borcuna göre çok daha kapsamlı ve özel bir düzenlemedir. Buna göre avukat, üzerine aldığı işi özenle ve müvekkili yararına yürütüp sonuçlandırmakla görevli olduğu gibi, müvekkilinin kendisi hakkındaki güveninin sarsılmasına neden olacak tutum ve davranışlardan da titizlikle kaçınmak zorundadır. Aksi halde avukatına güveni kalmayan müvekkilin avukatını azletmesi halinde azlin haklı olduğunun kabulü gerekir. Gerçekten de avukat, görevini yerine getirirken gerekli özen ve dikkati göstermemiş, sadakatle vekaleti ifa etmemiş ise, müvekkilinin vekilini azli haklıdır. Avukatlık Kanunu'nun, 174. maddesinde, “Avukatın azli halinde ücretin tamamı verilir. Şu kadar ki, avukat kusur veya ihmalinden dolayı azledilmiş ise ücretin ödenmesi gerekmez.” hükmü mevcut olup, bu hükme göre azil işleminin haklı nedene dayandığının kanıtlanması halinde müvekkil avukata vekalet ücreti ödemekle yükümlü değildir. Dairemizin kökleşmiş içtihatlarına göre haklı azil halinde ancak azil tarihi itibariyle sonuçlanıp kesinleşen işlerden dolayı vekalet ücreti talep edilebilir. Zira vekalet ilişkisi bir bütün olup azil, taraflar arasındaki tüm dava ve takiplere sirayet edeceğinden, azlin haklı olduğunun kabul edilmesi halinde, davacının azil tarihi itibariyle sonuçlanıp kesinleşmeyen işlerden dolayı vekalet ücreti talep edebilmesi mümkün değildir. Buna karşılık haksız azil halinde ise avukat, hangi aşamada olursa olsun, üstlendiği işin tüm vekalet ücretini talep etme hakkına sahiptir. Somut olayda; mahkemece davacının haklı nedenlerle azledildiği kabul edilmiştir. Bu durumda yukarıda açıklanan ilkeler ışığında davacı sadece ancak azil nedeni olmayan ve azil tarihi itibariyle sonuçlanıp kesinleşen işlerden dolayı vekalet ücretine hak kazanmıştır. Hal böyle olunca mahkemece bilirkişi heyetinden bu konuda ek rapor aldırılarak hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yanlış değerlendirme ile sarfedilen emek ve mesai nazara alınarak vekalet ücretine hükmedilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.SONUÇ: Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle davacının tüm, davalının sair temyiz itirazlarının reddine, 2. bent gereğince kararın temyiz eden davalı yararına BOZULMASINA, peşin alınan 1.185,30 TL. temyiz harcının istek halinde davacıya, 671,00 TL harcın davalıya iadesine, HUMK’nun 440/1 maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 05/11/2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.