Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 319 - Karar Yıl 2017 / Esas No : 13415 - Esas Yıl 2015





MAHKEMESİ :Tüketici MahkemesiTaraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde taraflar avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.KARARDavacı, eşi.....'ın .... 12. Sulh Hukuk Mahkemesinin 02.11.2012 tarihli kararı ile kısıtlandığını ve kendisinin vasi olarak atandığını, davalı banka ile eşi arasında tüketici kredisi sözleşmesi imzalandığını öğrendiğini, davalı bankanın kısıtlı eşine önce ihtarname gönderdiğini, sonra da hakkında icra takibi başlattığını, icra takibinin itirazı üzerine durduğunu, davalı bankanın en son eşinin malulen emekli maaşı olarak toplu şekilde yatmış olan 5.423,71 TL'yi çektiğini, İ.İ.K.'nun 83. maddesi uyarınca emekli maaşının tamamının haczinin mümkün olmadığını ve eşinin kısıtlı olması nedeniyle kredi sözleşmesinin geçerli olmadığını, eşinin emekli maaşının tamamına el konulduğunu öğrenince intihara teşebbüs ettiğini ve ölümden döndüğünü, bu nedenle manevi olarak da zarar gördüklerini ileri sürerek davalı banka ile kısıtlı.... arasında imzalanan 05.12.012 tarihli ve 6.065,00 TL tutarlı kredi sözleşmesinin iptalini,....'ın hesabından çekilen 5.423,71 TL'nin ticari faizi ile ve 20.000 TL manevi tazminatın davalıdan tahsilini istemiştir. Davalı, davanın reddini dilemiştir. Mahkemece, davacının sözleşmenin iptaline ilişkin davasının kabulü ile 05/12/2012 tarih ve 6.065,00-TL tutarlı tüketici kredisi sözleşmesinin iptaline, davacının istirdat davasının kabulü ile 5.423,71-TL'nin avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline ve davacının manevi tazminat isteminin reddine karar verilmiş; hüküm, taraflarca temyiz edilmiştir.1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davacının temyiz itirazlarının reddi gerekir.2-Dava, bipolar duygudurum bozukluğu tanısı konulması üzerine mahkeme kararı ile kısıtlanan....'ın vesayet altına alındıktan sonra imzaladığı kredi sözleşmesinin iptali ile maaşından davalı banka tarafından kesilen miktarın iadesi talebine ilişkindir. Dosyanın incelenmesinde, kısıtlı ....'ın 02.11.2012 tarihli Mahkeme kararı ile kısıtlanmasına karar verildiği, kısıtlının kullandığı dava konusu tüketici kredi sözleşmesi tarihinin 05.12.2012 olduğu, kısıtlının intihar teşebbüsü sonrası eşi olan davacının 12.02.2014 tarihinde kollukça alınan beyanında eşi....'in kendisinden habersiz 6.000,00 TL kredi çektiğini, kredinin ödemelerini düzenli şekilde yaptıklarını, ancak kısa bir süre sonra maddi sıkıntı içine gerdiklerini ve ödemeleri aksattıklarını ifade ettiği anlaşılmaktadır. Kural olarak tam ehliyetsiz kişilerin hukuki işlemleri hükümsüzdür.(TMK md.15) Ancak bu kuralın istisnaları vardır. Bunlardan biri TMK.’nun 2.maddesinde de öngörülen dürüstlük kuralıdır. Buna göre, “Herkes haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz”. TMK.’nun 15.maddesinde hükme bağlanan kuralın istisnalarından biri de,T.B.K.nun 65.maddesi hükmüdür. T.B.K.nun 114/2.maddesi yollamasıyla sözleşmeye aykırılık hallerinde de uygulanması mümkün olan T.B.K.nun 65.maddesi uyarınca hakkaniyet elverdiği takdirde tam ehliyetsiz olan kişi diğer tarafın batıl hukuki işlemin hüküm ifade ettiğine güveni nedeniyle oluşan zararından sorumludur. TMK.nun 452/2.maddesinde ise, “vesayet altındaki kişinin fiil ehliyetine haiz olduğu hususunda diğer tarafı yanıltmış olması halinde onun bu yüzden uğradığı zarardan sorumlu olacağı" öngörülmüştür. Buna göre kendisini ehil bir kişi gibi gösterip hukuki işlem yapan ve bu suretle karşı tarafı zarara uğratan ehliyetsiz kişinin bu zarardan sorumlu olacağının kabulü gerekir. Kanun, tam ehliyetsizlerin yaptıkları hukuki işlemleri batıl sayarken bu gibi kimseleri korumak, kendi menfaatlerine aykırı işlemleri yaparak 3. kişilerce sömürülmelerine engel olmak amacını gütmüştür. Bu tehlikenin ortadan kalktığı normal bir insanla eşdeğer tarzda hareket ettiği durumlarda, hukuki muamelenin hükümsüzlüğünü ileri sürmek hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olacağından kanun bunu himaye etmez. 09.03.1955 gün 22/2.Sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da belirtildiği gibi, mümeyyiz olmayan kimse temyiz kudretini haiz olsa idi aynı surette hareket edecek, yani normal bir insan dahi aynı tarzda muamelede bulunabilecek idiyse ehliyetsiz olduğundan bahisle muamelenin hükümsüzlüğünü ileri sürememelidir. Somut olayda, davacının eşi olan kısıtlı.... tam ehliyetli kişilerin dahi her zaman yararlanma olanağı bulamadığı tüketici kredisinden yararlanmış ve bu suretle bir menfaat elde etmiştir. Davalı bankanın ödeme talebine kadar tam ehliyetli biri gibi hareket edebilen kısıtlı, borcun ifası istendiğinde ehliyetsizliğini ileri sürerek ifadan kaçınması hakkın kötüye kullanılmasını teşkil ettiği, TMK. 2.maddesi uyarınca bu durumun hukuk düzeni tarafından da korunmayacağı açıktır. Öte yandan kısıtlının, imzalanan kredi sözleşmesine ek rehin sözleşmesi ve taahhütname ile virman-takas mahsup talimatı gereği davalı bankadan kullandığı kredinin teminatı olarak banka nezdinde bulunan tüm alacakları, mevduat ve bloke hesapları üzerinde hapis, mahsup ve takas etme yetkisini davalı bankaya verdiği de açıktır. Bu durumda Mahkemece, davacının, eşi olan kısıtlının kullandığı kredi sözleşmesinin iptali ve yapılan kesintilerin iadesi yönündeki davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı gerekçelerle yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.SONUÇ: Yukarıda 1 nolu bentte açıklanan nedenlerle davacının temyiz itirazlarının reddine, 2 nolu bentte açıklanan nedenlerle açıklanan nedenlerle temyiz olunan kararın davalı yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde davalıya iadesine, HUMK’nun 440/1 maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 19/01/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.