MAHKEMESİ : İstanbul 2. Tüketici MahkemesiTARİHİ : 26/09/2013NUMARASI : 2011/308-2013/1509Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.KARARDavacı, davalı ile imzaladıkları 31.01.2003 tarihli sözleşme gereğince ...Yenişehir ... Evleri A5 Blok 3. kat 14 no.lu bağımsız bölümü 80.000 TL ya satın aldığını, sitenin ortak alanı olarak bilinen ve kendisine satılırken bu şekilde gösterilen sosyal alanlar ve otoparkların Ümraniye Belediyesi mülkiyetinde olan kamuya ait arazi üzerinde inşa edildiğini, satış esnasında tanıtımlarda, ilan ve broşürlerde ortak alanların siteye ait olduğunun gösterildiğini ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 1.000,00 TL bedel indirimi tazminat tutarının taşınmazın teslim tarihinden itibaren işleyecek en yüksek banka mevduat faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.Davalı, davanın reddini dilemiştir.Mahkemece davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.1-Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 2009/19-109 Esas ve 2009/123 Karar sayılı ilamında değinildiği üzere, 10.04.1992 tarih, 1991-7 Esas 1992-4 Karar Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı, hâkimin tefhim etmiş olduğu kısa kararla gerekçeli kararın uyum içinde olması gerektiğini öngörmektedir. Yargı erkinin görev ve yetkisi, Anayasa ile yasaları amaçlarına uygun olarak yorumlayıp uygulamak, keza İçtihadı Birleştirme Kararlarının bağlayıcılığını gözetmekten ibarettir. Kısa kararla gerekçeli karar arasındaki çelişkiye cevaz verilmemesinin amacı, kamunun mahkemelere olan güveninin sarsılmamasına yöneliktir. Tefhim edilen hüküm başka, gerekçeli karardaki hüküm başka ise bu durumun mahkemelere olan güveni sarsacağı tartışmasızdır. Öyle ki, İçtihadı Birleştirme Kararında bu konuya çok büyük bir önem verilmiş, çelişkinin varlığı tespit edildiği takdirde, başka hiçbir incelemeye gerek görülmeksizin ve tarafların bu konuyu temyiz sebebi yapıp yapmadıklarına bakılmaksızın kararın salt bu nedenle bozulması gerektiğine işaret edilmiştir. Ayrıca 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu' nun 297. maddesinde hüküm fıkrasında nelerin yer alacağı açıklanmış; 297. maddenin 2. fıkrası ile "Hükmün sonuç kısmında gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir" hükmü getirilmiştir.Somut uyuşmazlıkta, açıklanan yasal düzenleme gözetilmeyerek mahkemece, kısa kararda “....açık ayıp niteliğinde olduğu ve bir aylık ayıp ihbarının süresinde davalıya yapıldığına dair herhangi bir belge bulunmadığından davanın reddine” yazılmasına rağmen gerekçe kısmında “.....açık ayıp niteliğinde olduğu ve bir aylık ayıp ihbarının süresinde davalıya yapıldığına” şeklinde karar verildiği, böylece gerekçede tefhim edilen hükme aykırı hüküm kurularak gerekçe ile gerekçeli kararın hüküm fıkrası arasında çelişki oluşturulması nedeniyle 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu' nun 297. maddesi gereğince hükmün bozulmasını gerektirmiştir.2-Bozma nedenine göre, davacının temyiz itirazlarının incelenmesine bu aşamada gerek görülmemiştir.SONUÇ: Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, 2. bent gereğince davacının temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, HUMK’nun 440/1 maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 13.10.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.