Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 29954 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 29326 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : İstanbul 2. Asliye Ticaret MahkemesiTARİHİ : 03/12/2012NUMARASI : 2011/358-2012/336Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün asıl ve birleşen davada davacı avukatınca duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davacı TOKİ vekili avukat D. Ç..geldi, karşı taraftan gelen olmadığından onun yokluğunda duruşmaya başlanılmış ve hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra karar için başka güne bırakılmıştı. Bu kez temyiz dilekçesinin süresinde olduğu saptanarak dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.KARARDavacı idare, davalı kooperatifin müracaatı üzerine dava dışı şahıslara ait Bağcılar ilçesindeki.. parseli .. yılında kamulaştırdıklarını ve akabinde 1991 yılında davalı adına devir ve tescil edildiğini, davalının, taşınmazların önceki malikleri tarafından tezyidi bedel davası açılması ve kamulaştırma bedelinin arttırılmasına karar verilmesi halinde arttırılan bedeli ödemeyi taahhüt ettiğini, önceki malik tarafından açılan tezyidi bedel davası sonunda 122.183.33 TL ödemek zorunda kaldıklarını ileri sürerek, bu miktarın ödeme tarihinden itibaren 6183 sayılı yasa uyarınca işleyecek faiziyle birlikte tahsilini istemiştir.Davalı, zamana??ımı süresinin dolduğunu, davalı idarenin kendi kusuruyla ödemeye sebebiyet verdiğini savunarak davanın reddini dilemiştir.Mahkemenin, davanın kabulüne dair 11.05.2009 tarih ve 2006/521 Esas 2009/305 Karar sayılı kararının, davacı ve davalı tarafından temyiz edilmesi üzerine “...Davalı kooperatifin talebi üzerine, dava dışı şahslara ait bazı taşınmazların davacı idare tarafından (davacı idareye devredilen Mülga Arsa Ofisi tarafından) kamulaştırılmasına karar verildiği, idare tarafından açılan dava sonunda kamulaştırmaya dayalı olarak taşınmazın idare adına tesciline karar verildiği, davacı idareninde 1988 tarihinde davalıya taşınmazı devir ettiği, bilahare eski maliklerin 2002 tarihinde tezyidi bedel davası açtığı ve yargılama sonunda arttırılan bedel ve masrafları olarak davacı idarenin toplam 122.183.33 TL yi eski malike ödediği anlaşılmakta olup, bu husus taraflar arasındada ihtilafsızdır. Mahkemece, davalının taahhütname ile, ileride açılacak tezyidi bedel davaları nedeniyle doğacak farkın ödenmesinin garanti edildiği sonucuna varılarak dava kabul edilmiştir. Hemen belirtmek gerekir ki, davalıdan alınan böyle bir taahhüt hukuki mahiyeti itibarıyla bir sorumsuzluk sözleşmesi niteliğindedir. Sözleşme serbestisi içerisinde düzenlenen bu sözleşmenin taraflarını bağlayacağı muhakkaktır. Ne var ki, böyle bir sözleşmeye dayanan davacının kendine düşen yükümlülükleri yerine getirmede kusursuz olması zorunludur. Zararın doğmasına veya artmasına kendi kusuru ile sebiyet veren tarafın sırf böyle bir sözleşmeye dayanarak rücu talebinde bulunması TMK'nun 2. maddesi kapsamında hukuken himaye edilemez. Kesinleşen tezyidi bedel ilamında, idarenin kamulaştırma evraklarının malike usulüne uygun olarak tebliğ edilmediği kabul edilerek hüküm kurulmuştur. Dosyadaki bilgi ve belgelerdende tarla vasfında iken kamulaştırılan taşınmazın, zaman içinde arsa haline dönüştüğü ve kamulaştırma bedelininde arsa vasfı esas alınarak belirlendiği anlaşılmaktadır. Davacı idare kamulaştırma oluru 1985 yılında alınan taşınmaza ilişkin kamulaştırma evraklarını malikine usulüne uygun tebliğ etmeyerek taşınmaz hakkında 2002 yılında tezyidi bedel davası açılmasına sebep olmuştur. Bu husus olayda davacı idareninde kusurlu olduğunu gösterir. Bu itibarla, davacının kamulaştırma işlemlerini azami özen ve dikkat göstererek ve süresinde yapsa idi dahi açılacak tezyidi bedel davası nedeniyle bir fark doğup doğmayacağı belirlenerek sonuca gidilmesi zorunludur. Böyle olunca mahkemece, olayda davacı idarenin de müterafik kusurlu olduğu, verilen taahhütnamenin davacı idarenin kusurunu bertaraf etmeyeceği kabul edilerek, bu ilkeler ışığında bilirkişi incelemesi yaptırıldıktan sonra davacının takdir ve tayin edilecek kusuru oranında bedelden indirimine karar verilmesi gerektiğinden...” bahisle Dairemizin 12.06.2010 tarih ve 2009/13310 Esas 2010/10453 Karar sayılı ilamı ile hükmün davalı yararına bozulması üzerine, mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda; bu kez davacının olayda tam kusurlu olduğu kabul edilerek davanın reddine karar verilmiş; hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.1-Dosyadaki yazılara, kararın bozmaya uygun olmasına, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.2-Mahkemenin 11.05.2009 tarih ve 2006/521 Esas 2009/305 Karar sayılı kararının “...Kesinleşen tezyidi bedel ilamında, idarenin kamulaştırma evraklarının malike usulüne uygun olarak tebliğ edilmediği kabul edilerek hüküm kurulmuştur. Dosyadaki bilgi ve belgelerdende tarla vasfında iken kamulaştırılan taşınmazın, zaman içinde arsa haline dönüştüğü ve kamulaştırma bedelininde arsa vasfı esas alınarak belirlendiği anlaşılmaktadır. Davacı idare kamulaştırma oluru 1985 yılında alınan taşınmaza ilişkin kamulaştırma evraklarını malikine usulüne uygun tebliğ etmeyerek taşınmaz hakkında 2002 yılında tezyidi bedel davası açılmasına sebep olmuştur. Bu husus olayda davacı idareninde kusurlu olduğunu 2013/29326-2014/29954Gösterir. Bu itibarla, davacının kamulaştırma işlemlerini azami özen ve dikkat göstererek ve süresinde yapsa idi dahi açılacak tezyidi bedel davası nedeniyle bir fark doğup doğmayacağı belirlenerek sonuca gidilmesi zorunludur. Böyle olunca mahkemece, olayda davacı idarenin de müterafik kusurlu olduğu, verilen taahhütnamenin davacı idarenin kusurunu bertaraf etmeyeceği kabul edilerek, bu ilkeler ışığında bilirkişi incelemesi yaptırıldıktan sonra davacının takdir ve tayin edilecek kusuru oranında bedelden indirimine karar verilmesi gerektiği...” yönünde Dairemizin 12.06.2010 tarih ve 2009/13310 Esas 2010/10453 Karar sayılı ilamı ile davalı yararına bozulması üzerine, mahkemece bozma ilamına uyulmasına karar verilmiştir. Bozma ilamına uyulmakla taraflar lehine usuli kazanılmış hak doğar ve mahkemece bozmanın gereklerinin aynen yerine getirilmesi zorunludur. Bozma ilamında açıkta tarafların müterafik kusurlu bulunduğu belirtildiğine ve mahkemece de bu karara uyulduğuna göre davacının artık tam kusurlu olduğundan söz edilemez. Hal böyle olunca, davacının da olayda kusurunun bulunduğu kabul edilerek ve aynı konuda açılan ve kesinleşen emsal dava dosyalarında taahhütname olduğu hallerde davacı idarenin % 50 kusurlu bulunduğu gözetilerek, taahhütname olan eldeki dosyalarda davacı idarenin kusurunun, dosya kapsamına, hak ve nasafete, emsal kararlara uygun olarak %50 oranında kusurlu bulunduğu kabul edilerek sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken, usulü kazanılmış hak ilkesini de gözardı ederek davacıya tüm kusurun verilerek davanın reddine karar vermiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir. SONUÇ: Yukarıda 1.bentte açıklanan nedenle davacının sair temyiz itirazlarının reddine, 2. bentte açıklanan nedenlerle hükmün davacı yararına BOZULMASINA, 1100,00 TL duruşma avukatlık parasının davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, peşin alınan 48,60 TL. temyiz harcının istek halinde iadesine, HUMK’nun 440/1 maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 1.10.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.