Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 27510 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 25987 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : İzmir 3. Asliye Hukuk MahkemesiTARİHİ : 04/07/2013NUMARASI : 2012/45-2013/371Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün davalı avukatınca duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davalı vekili avukat E.. M.. ile davacı asil Ö.. E..'nın gelmiş olmalarıyla duruşmaya başlanılmış ve hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra karar için başka güne bırakılmıştı. Bu kez temyiz dilekçesinin süresinde olduğu saptanarak dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.KARARDavacı avukat, davalının vekili sıfatı ile icra ve dava dosyalarını takip ettiğini, davalının İzmir 9. İcra Müdürlüğü’nün 2010/11122 Esas sayılı dosyasında borçluya ait hacizli gayrimenkulün 2. satışı sırasında tarafına bilgi vermeden başka bir avukatı vekil olarak atadığını, 02.12.2011 tarihli ihtarname ile başka bir avukatın dosyaya atanmasına muvafakat etmediğini bildirdiğini ve vekalet ücretinin ödenmesini istediğini, 19.12.2011 tarihinde davalı tarafından haksız azledildiğini yasal ve karşı yan vekalet ücretinin davalıdan tahsili için başlatılan icra takibine de haksız itiraz edildiğini ileri sürerek itirazın iptaline ve %40 icra inkar tazminatının tahsiline karar verilmesini istemiştir.Davalı, azlin haklı olduğunu, alacaklısı olduğu 100.000-TL’lik çekin tahsili için davacı avukatla anlaştığını, ancak çok hasta olduğu için çekin bankaya ibraz edilmesi ve tahsili amacıyla davacının bilgisi dahilinde dava dışı F.. T..’a ciro edildiğini, F.. T..’un bu çeke dayanarak aleyhine takip başlattığını, davacı avukatın durumu bilmesine rağmen hiçbirşey yapmadığı gibi C.Savcılığında aleyhine tanıklıkta bulunduğunu, düzenli bilgi vermediğini, ilk satıştan kendisini haberdar etmediğini, 2. Satışa avukatın gelmediğini, davalının vekalet ücretine hak kazanmadığını savunarak davanın reddini dilemiştir.Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile, davalının İzmir 9. İcra Müdürlüğü’nün 2011/11367 takip sayılı dosyasında bulunan 02.01.2012 günlü itirazının asıl alacak 32.129,74 TL’lik kısmının iptali ile takibin bu miktar üzerinden takip tarihinden itibaren %9 yıllık yasal faizi ile birlikte devamına, davacının fazlaya ilişkin istemlerinin reddine, davanın mahiyeti gereği asıl alacak davalı yanca bilinebilir durumda olmadığından ayrıca davalı yan itirazında kısmen haklı çıktığından davacının icra inkar tazminatı talebinin reddine karar verilmiş; hüküm, taraflarca temyiz edilmiştir.1-Avukatın, vekil olarak borçları, Borçlar Kanunu’nun 389. ve devamı maddelerinde gösterilmiş olup, vekil, adı geçen Kanunun 390. maddesine göre müvekkiline karşı vekaleti sadakat ve özen ile ifa etmekte yükümlüdür. Vekil, sadakat borcu gereği olarak müvekkilinin yararına olacak davranışlarda bulunmak, ona zarar verecek davranışlardan kaçınmak zorunluluğundadır. “Özen borcu” ile ilgili Avukatlık Kanunu’nun 34. maddesinde mevcut olan, “Avukatlar, yüklendikleri görevleri, bu görevin kutsallığına yakışır bir şekilde özen, doğruluk ve onur içinde yerine getirmek ve avukatlık ünvanının gerektirdiği saygı ve güvene yakışır bir şekilde hareket etmekle yükümlüdürler.” şeklindeki hüküm ise, avukatlık mesleğinin bir kamu hizmeti olması nedeniyle, Borçlar Kanunu’nun 390. maddesinde düzenlenen vekilin özen borcuna göre çok daha kapsamlı ve özel bir düzenlemedir. Buna göre avukat, üzerine aldığı işi özenle ve müvekkili yararına yürütüp sonuçlandırmakla görevli olduğu gibi, müvekkilinin kendisi hakkındaki güveninin sarsılmasına neden olacak tutum ve davranışlardan da titizlikle kaçınmak zorundadır. Aksi halde avukatına güveni kalmayan müvekkilin avukatını azletmesi halinde azlin haklı olduğunun kabulü gerekir. Gerçekten de avukat, görevini yerine getirirken gerekli özen ve dikkati göstermemiş, sadakatle vekaleti ifa etmemiş ise, müvekkilinin vekilini azli haklıdır. Avukatlık Kanunu’nun, 174. maddesinde, “Avukatın azli halinde ücretin tamamı verilir. Şu kadar ki, avukat kusur veya ihmalinden dolayı azledilmiş ise ücretin ödenmesi gerekmez.” hükmü mevcut olup, bu hükme göre azil işleminin haklı nedene dayandığının kanıtlanması halinde müvekkil avukata vekalet ücreti ödemekle yükümlü değildir. Avukat bu durumda ancak azil tarihi itibariyle sonuçlanıp, kesinleşen işlerden dolayı vekalet ücreti talep edebilir. Buna karşılık haksız azil halinde ise avukat, hangi aşamada olursa olsun, üstlendiği işin tüm vekalet ücretini talep etme hakkına sahiptir.Bu açıklamalardan sonra dava konusu olaya bakılacak olursa; davacının 13.10.2010 tarihli vekaletname ile davalının vekillik görevini üstlendiği ve 19.12.2011 tarihli azilnamede belirtilen nedenlerle azledildiği anlaşılmaktadır. Taraflar arasındaki öncelikli uyuşmazlık, azlin haklı olup olmadığı noktasında olup, ancak bunun sonucuna göre davalının vekalet ücreti ödemekle yükümlü olup olmadığına karar verilebilecektir. Mahkemece, 30.04.2013 tarihli bilirkişi raporu hükme esas alınarak davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Mahkemece itibar edilen bilirkişi raporunda, azlin haklı nedene dayanıp dayanmadığı konusunda taktirin mahkemeye ait olduğu mütalaa edilmiştir. Ne var ki mahkemece, davalının azilnamede ve cevap dilekçesinde belirttiği azil nedenleri hakkında bir değerlendirme yapılmadığı gibi, sadece bilirkişi raporu doğrultusunda hüküm kurulduğu belirtilerek gerekçesi açıklanmadan davacı hakkında vekalet ücretine hükmedilmiştir. Bu durumda mahkemece, davalının takibe konu çekle ilgili menfi tespit davası açtığı İzmir 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2011/855 Esas-2012/126 Karar sayılı dava dosyası ve ekleri de incelenmek suretiyle davalının azilnamede ve cevap dilekçesinde ileri sürdüğü azil nedenlerinin tartışılarak azlin haklı olup olmadığının değerlendirilmesi ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir. 2-Bozma nedenine göre davacının temyiz itirazlarının incelenmesine gerek görülmemiştir.SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte gösterilen nedenle temyiz olunan kararın temyiz eden davalı lehine BOZULMASINA, (2) nolu bentte gösterilen nedenle davacının temyiz itirazlarının incelenmesine bu aşamada yer olmadığına, 1100,00 TL duruşma avukatlık parasının davacıdan alınarak davalıya ödenmesine, peşin alınan 24,30 TL. temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, HUMK’nun 440/III-2 maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 18.09.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.