MAHKEMESİ :Tüketici MahkemesiTaraflar arasındaki istirdat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.KARARDavacılar, murisleri...'in davalı bankadan 07.07.2005 tarihinde konut kredisi kullandığını, sözleşmenin 10. Maddesine göre davalı banka alacağın tamamen tahsil edileceği tarihe kadar hayat sigortası yaptırma ve yenileme yükümlülüğü bulunduğunu ilk dönem sigortanın yapılarak vadesiz hesaptan police bedelinin ödendiğini, yine ikinci dönem hayat sigortasının 20.10.2006 tarihinde kredi borçlusuna hiçbir bildirim yapılmadan banka tarafından düzenlendiğini pirim borcunun otomatik olarak tahsil edildiğini, murisin 09.11.2012 tarihinde vefat ettiğini ve kalan kredi borcunun noter ihtaratı cekilerek müvekkilimden talep edildiğini müvekkillerinin bakiye kredi borcunu ödediklerini yapılan araştırmada 20.10.2007 tarihinden itibaren hayat sigortasının yenilenmendiğini tespit ettiklerini, bu nedenle bankanın kusurlu olduğunu fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 5.000,00 TL nin vefat tarihinden itibaren işleyecek ticari temerrüt faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacılara miras payları oranında verilmesine karar verilmesini istemişlerdir. Davalı, davanın reddini dilemiştir.Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir. Davacıların murisinin davalı bankadan tüketici kredisi kullandığı, 09.11.2012 tarihinde öldüğü, bedelin faiziyle davacılar tarafından bankaya ödendiği uyuşmazlık konusu değildir.Taraflar arasındaki uyuşmazlık, kredi borçlusunun ilerleyen yıllarda hayat sigortası ile sigortalanmaması hususunda davalı kusurunun bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır. 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Yasada kredinin sigorta teminatı altına alınmasıyla ilgili tarafları bağlayıcı bir düzenleme bulunmadığı için uygulamada bankalar tarafından kredi verilmesi, yapılması isteğe bağlı sigortaların yaptırılması şartına bağlanmakta, bu sigortaları yaptırmayan tüketicilere kredi kullandırılmamaktadır. Esasen kredi borcunu teminat altına alan hayat sigortasının yaptırılmasında hem tüketicinin hem de bankanın menfaati olduğu için taraflar sözleşme hükümlerine göre bu edimi yerine getirmektedirler. O yüzden kredi sözleşmelerinde bankaya getirilen sigorta yaptırma yükümlülüğüne ilişkin hükümler haksız şart olarak değerlendirilmemiştir. Buna karşın olayda uygulama yeri olmayan 28.05.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6502 sayılı TKHKna göre artık kredi verilmesi sigorta yaptırılması şartına bağlanamayacaktır. Yeni düzenlemeye göre tüketicinin açık talebi olmaksızın kredi ile ilgili sigorta yaptırılamayacağı, zorunlu sigortalarda veya tüketicinin sigorta yaptırmak istemesi halinde ise istediği sigorta şirketi ile imzaladığı poliçenin kredi veren tarafından kabul edileceği öngörülmüştür. (6502 sk m.29 ve m.38). Fakat bilgilendirme yükümlülüğü konusunda 4077 sayılı Yasanın 10. maddesinde düzenlenen tüketici kredilerinde böyle bir hüküm olmamasına karşın yeni yasanın 31/4. maddesiyle tüketici kredisi sözleşmelerinde özel düzenleme yer almaktadır. 4077 sayılı Yasanın m.10/B maddesinde konut finansman kredilerinde olduğu gibi genel olarak tüm tüketici sözleşmelerinin kurulması öncesinde ve kurulması sırasında tüketicinin bilgilendirilmesi yükümlülüğünün düzenlendiği bütün hallerde amaç, taraflar arasındaki dengesiz durumu gidermek ve tüketicinin de bilgilendirilmiş bir şekilde sözleşme kurmasına imkân tanımaktır. Zaten Tüketicinin Korunması hakkındaki Kanunun varlık nedeni muazzam örgütlülüğe sahip banka ve sigorta gibi dev kurumlarla imzalanan sözleşmelerde birey olarak zayıf konumdaki tüketiciyi korumaktır. (4077/1. madde) Dolayısıyla banka kredi sözleşmesinde hayat sigortası talep edecekse riziko konusunda tüketiciyi aydınlatmalıdır.Böyle bir uyuşmazlıkta sözleşme ile hangi tarafa veya taraflara hangi yükümlülüklerin getirildiği ve diğer idari düzenlemeler üzerinde önemle durulmalıdır. Kredinin verildiği tarihte yürürlükte olan “Bireysel Kredilerde Bağlantılı Sigortalar uygulama Esasları Yönetmeliği”nin “İhtiyari sigortalar” başlıklı 6. maddesinde “Kredi ile bağlantılı olarak yapılacak ihtiyari sigortalarda, kredi ilgilisinin menfaatinin sigorta edilmesi, sigorta sözleşmesi ile sunulan teminatların kredi konusu ve kredi kullananın ihtiyaçları ile uyumlu olması esastır. “Bilgilendirme yükümlülüğü” başlıklı 7. maddesinde “(1) Kredi ile bağlantılı olarak yapılacak sigortalar konusunda, kredi sözleşmesi yapılmadan önce, kredi kuruluşu tarafından kredi kullanana bilgi verilir. Söz konusu bilginin verilmesine ilişkin usul ve esaslar Müsteşarlıkça tespit edilir. (2) Kredi kuruluşunun aracı olduğu kredi bağlantılı sigorta sözleşmelerine ilişkin bilgilendirme yazılı olarak yapılır. Kredi kullanan tarafından imzalanan bilgi formunun bir örneği kredi kuruluşu veya şirket tarafından saklanır. (3) Ancak, kişilerin fiziki olarak karşı karşıya gelmesinin söz konusu olmadığı hallerde veya işin mahiyetinin gerektirdiği durumlarda elektronik ortamda veya ilgilinin bilgi formuna erişimini mümkün kılan benzeri araçlarla bilgilendirme yapılabilir. Bu durumda, ispat yükümlülüğü kredi kuruluşuna aittir. (4) Kredi kuruluşunun aracı olduğu kredi bağlantılı sigortalarda verilecek olan bilgi formunun şekil ve asgari içeriği Müsteşarlıkça tespit edilir. (5) Şirket, kredi kuruluşunun bu Yönetmelik kapsamındaki bilgilendirme yükümlülüğünü gereği gibi yerine getirmesini temin etmek üzere her türlü tedbiri alır. (6) Kredi kuruluşunun aracı olduğu kredi bağlantılı sigortalarda 28/10/2007 tarihli ve 26684 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Sigorta Sözleşmelerinde Bilgilendirmeye İlişkin Yönetmelik kapsamında düzenlenen Bilgilendirme Formları verilmez. (7) Kredi kuruluşunun aracı olmadığı poliçelerde Sigorta Sözleşmelerinde Bilgilendirmeye İlişkin Yönetmelik kapsamında işlem tesis edilir.” hükümleri yer almaktadır. Sözleşmenin imzalandığı tarihte tüketicinin ölümü halinde eş ve çocuklarını koruyacak şekilde kredi borcunun sigortalanması konusunda bilgilendirme yapmaması hukuken korunamaz. Banka kredi hakkında bilgilendirme yükümlülüğünün yapıldığını ispat etmek zorundadır. Olayda davalı bankanın bu yönde bilgilendirmeyi yapmadığı açıktır. Bu nedenle tüketiciyi sigorta konusunda bilgilendirmediği için bankanın az da olsa kusurlu olduğu kabul edilmelidir. Dairemizin 01.07.2013 T. 2013/8602-18042, Y. 13 HD. 9.4.2015 T. 2015/1534-11329 sayılı kararları ile YHGK’nın 23.12.2009 gün ve 2009/13-433-2009/580, yine YHGK 2013/13-1592 esas sayılı dosyalarında aynı ilkeler benimsenmiştir. Hal böyle olunca kredi borcunun teminat altına alınması için sigorta poliçesi düzenlenmemesinde Bankanın da müterafik kusuru üzerinde durularak ve gerekirse bu hususta uzman bilirkişilerden taraf, mahkeme ve yargıtay denetimine elverişli bir rapor alınıp, TMK 2. maddesinde düzenlenen dürüstlük kurallarına göre zararın paylaştırılması gerekirken; yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün davacı yararına BOZULMASINA, 07/09/2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.