Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 24075 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 33760 - Esas Yıl 2015





MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiTaraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün davalı avukatınca duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davalı ... vekili avukat.. geldi, karşı taraftan gelen olmadığından onun yokluğunda duruşmaya başlanılmış ve hazır bulunan avukatın sözlü açıklaması dinlenildikten sonra karar için başka güne bırakılmıştı. Bu kez temyiz dilekçesinin süresinde olduğu saptanarak dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.KARARDavacı avukat olduğunu, dava dışı Meditem .... Şti.'nin vekilliğini yaptığını, dava dışı ....’nin vekaleti ile davalı aleyhine icra takiplerinde bulunduğunu, davalı hakkında yapılan icra takiplerinin asıl alacak kısımları yönünden kesinleştiğini, icra takibi ile davalıdan alacağını tahsil edemeyen dava dışı müvekkili.....'nin davalı ile sulh olmak zorunda bırakıldığını, bu suretle karşı vekalet ücretinin ödenmediğini belirterek, karşı vekalet ücreti nedeniyle 146.639,88 TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsilini talep etmiştir. Davalı, davacı ile arasında vekalet ilişkisi bulunmadığını ileri sürerek, davanın reddini dilemiştir.Mahkemece, davanın kabulü ile; 146.639,88 TL vekalet ücret alacağın??n dava tarihinden itibaren başlayacak yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalının aşağıdaki bendin dışındaki sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.2-Davacı, dava dışı müvekkili ile davalının sulh olması nedeniyle tahsil edemediği karşı yan vekalet ücretinin tahsilini istemiş, davalı ise aralarında akdi ilişkinin olmadığını ileri sürerek davanın reddini savunmuş, mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.Dava, vekalet ücreti alacağının tahsili istemine ilişkin olup, davacı takip etmiş olduğu her bir icra takibi nedeniyle toplam 146.639,88 TL karşı yan vekalet ücreti alacağının tahsilini talep etmiştir. Mahkemece, Avukatlık Kanunu'nun 165. Maddesine göre sulh veya her ne suretle olursa olsun taraflar arasında anlaşma ile sonuçlanan ve takipsiz bırakılan işlerde her iki tarafın avukat ücretinin ödenmesi konusunda müteselsil borçlu sayılacakları hüküm altına alındığı ve bu sebeple davalının karşı yan vekalet ücretinden sorumlu olduğu gerekçesiyle, bilirkişi raporuna itibar edilmek suretiyle hüküm kurulduğu anlaşılmakta ise de, söz konusu raporda; her bir icra dosyası için vekalet ücreti alacağı tek tek belirtilmek suretiyle davacının toplam 142.433,14 TL vekalet ücreti alacağının olduğu tespit edilmiştir. Ne var ki, mahkemece söz konusu dosyalar için hükmedilen miktarın nasıl tespit edildiği anlaşılamadığı gibi, bilirkişi raporunda tespit edilen vekalet ücreti miktarının da hüküm altına alınan miktardan farklı olduğu görülmektedir. Oysa ki, Anayasanın 141/III maddesi gereğince mahkeme kararlarının gerekçeli olması gerektiği gibi, HMK’nun 297/2 ve 298/2 maddelerinde de, hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi ve kararın gerekçesi ile hüküm fıkrasının birbirine uyumlu olması gerektiği belirtilmiştir. O halde, mahkemece, az yukarıda açıklanan hususlar göz ardı edilerek, hüküm altına alınan miktarın nasıl tespit edildiği konusunda açık ve denetime elverişli gerekçe yazılmadan çelişki doğuracak şekilde hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir. SONUÇ: Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle davalının sair temyiz itirazlarının reddine, 2. bentte açıklanan nedenle temyiz olunan hükmün davalı yararına BOZULMASINA, 1350,00 TL duruşma avukatlık parasının davacıdan alınarak davalıya ödenmesine, HUMK’nun 440/1 maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 22/12/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.