Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 24049 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 32576 - Esas Yıl 2015





MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiTaraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün davacı avukatınca duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde temyiz eden davacı ...Ş. vekili avukat....geldi. Karşı taraftan gelen olmadığından onun yokluğundan duruşmaya başlanılmış ve hazır bulunan avukatın sözlü açıklaması dinlenildikten sonra karar için başka güne bırakılmıştı. Bu kez temyiz dilekçesinin süresinde olduğu saptanarak dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.KARAR Davacı, davalının 18.9.2010 tarihli sözleşme ile kaptan pilot olarak çalışmaya başladığını, kendisine pilot eğitimi verdirilip harcama yapıldığını ancak davalının hiç bir haklı neden göstermeden ve sözleşmenin 10/c maddesindeki ihbar süresine itibar etmeden 4.7.2011 tarihli ihtar ile sözleşmeyi feshettiğini ileri sürerek, sözleşme gereğince hakkettiği tazminat tutarı 17.300 euronun tahsili için icra takibi yaptığını ileri sürerek haksız itirazın iptali ile % 40 inkar tazminatına karar verilmesini istemiştir. Davalı, davacı şirketin sözleşme gereğince yükümlülüklerin yerine getirmediğini, uçuş limitlerine uyulmadığını, sigorta ettirme yükümlülüğünün yerine getirilmediğini, lisans kaybı sigortasının yaptırılmadığını vb. nedenlerle sözleşmenin haklı olarak feshedildiğini savunmuştur.Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.Davalının 18.9.2010 tarihli sözleşme ile davacı şirkette pilot olarak göreve başladığı, 4.7.2011 tarihli ihtar ile sözleşmeyi feshettiğini davacıya bildirdiği anlaşılmaktadır. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, sözleşmenin davalı tarafından tek taraflı olarak feshedilmesinin haklı olup olmadığı ve imzalamış olduğu sözleşme hükümleri nedeniyle davacıya karşı borçlu olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. Mahkemece görüşüne başvurulan 24.10.2014 tarihli bilirkişi raporunda da açıklandığı üzere, davalının ileri sürdüğü olayların ve hususların haklı nedenle sözleşmeyi feshi gerektirmeyeceği bildirilmiş, mahkemece de, sözleşmenin 10/c maddesinde belirtilen şartın gerçekleşmesi için davalının sözleşmenin feshi için ihtarı ve işten ayrılışına müteakip sözleşmeye göre davacı şirketin 3 ay daha çalışması için davalıya öneride bulunması koşuluna bağlı olup davada bu koşul gerçekleşmediğinden davanın reddine karar verildiği anlaşılmaktadır. Taraflar arasındaki sözleşmenin " sözleşmenin sona erdirilmesi " başlıklı 10. Maddesinde tarafların sözleşmeye sona erdirmesindeki koşulların açıklandığı, 10/a maddesinde; " taraflardan herhangi biri karşı tarafın sözleşme hükümlerine riayet etmemesi halinde sözleşmeyi tek taraflı olarak feshedebilir " ve 10/c maddesinde de, " pilot işten ayrılmak istediği takdirde en az 2 ay önce işverene durumu yazı ile bildirmek suretiyle sözleşmeyi feshedebilir. 1 mart ile 30 eylül arası yaz aylarında uçuş programının aksaması olasılığına karşı şirket pilotun işten ayrılışını, pilotun yazılı müracaat tarihini takiben 3 ay geciktirebilir. Pilot buna riayet etmediği takdirde en son almış olduğu aylık ücret ve uçuş tazminatı toplam tutarının 3 katı euro karşılığı Türk lirası tazminat ödemeyi kabul ve taahhüt eder. Şirket de yukarıda belirtilen aynı şartı yerine getirmediği takdirde pilota aylık ücret ve uçuş tazminatı toplam tutarının 3 katı euro karşılığı Türk Lirası tazminat öder " düzenlemesinin getirildiği anlaşılmaktadır. O halde sözleşmenin 10/c maddesi ile, pilotun ve davalı şirketin haklı nedenler dışında sözleşmeye son vermek istemesi halinde 2 ay önceden bir bildirim şartının getirildiği, aksi halde sözleşmede öngörülen şekilde cezai şartla yükümlü olacağının kararlaştırıldığı anlaşılmaktadır. Mahkemenin gerekçesinin aksine, davacı şirketin pilotun bildiriminden itibaren işten ayrılışını 3 ay süre ile geciktirmesi uçuş programının aksaması ihtimali gözetilerek tamamıyle davacı şirketin insiyatifine bırakılmış bir hak olup yükümlülük olarak kabulüne imkan yoktur. O halde davacı şirketin fesih koşullarına uymayan davalıdan cezai şartı talebe hakkının bulunduğunun kabulü gerekir. Kural olarak, sözleşme serbestisi ilkeleri çerçevesinde taraflar ceza-i şart miktarını tayinde serbesttir. Ancak TBK. 182/son maddesi gereğince hâkim, aşırı gördüğü ceza koşulunu kendiliğinden indirir. Bu konuda tarafların talepte bulunmasına gerek yoktur. Hakim ceza koşulunun fahiş olup olmadığını değerlendirirken, tarafların ekonomik durumları, asil olarak borçlunun ödeme gücü; alacaklının, kendisine asıl borcun ifasındaki yararı ile ceza-i şart ödenmesi halindeki yararı arasında makul ve adil ölçü, sözleşmeye aykırı davranılmasından dolayı alacaklının uğradığı zarar, borçlunun borcunu yerine getirmemiş olması nedeniyle sağladığı menfaat, borçlunun kusur derecesi ölçü alınıp ceza-i şart miktarı hak, adalet ve nesafet kurallarına uygun olarak saptanmalıdır. Hakimin bu kuralları uygularken kullanacağı takdir hakkının Yargıtay denetimine elverişli olması gerekir. Aşırılığın belirlenmesinde ceza-i şart borcun yerine getirilmesi için davalı üzerinde bir baskı yaptığı da gözetilip böyle bir baskının ortadan kaldırılması sonucunu doğuracak şekilde aşırı indirimden kaçınmalıdır. Bu durumda yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda ceza-i şartın fahiş olup olmadığı, indirim gerekip gerekmediği, fahiş ise ne oranda indirim yapılması gerektiği saptanıp, sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve yanlış değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz edilen kararın temyiz eden davacı yararına BOZULMASINA, 1350,00 TL duruşma avukatlık parasının davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, HUMK’nun 440/1 maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 22/12/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.