Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 23708 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 31932 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiTaraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün taraflar avukatınca duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davalı ....vekili avukat ... ile davacı ...'ın gelmeleriyle duruşmaya başlanılmış ve hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra karar için başka güne bırakılmıştı. Bu kez temyiz dilekçesinin süresinde olduğu saptanarak dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.KARARDavacı, 2005 yılında dava dışı .... ile yapmış olduğu vekalet sözleşmesi gereğince, adı geçen şirkete ait dava ve icra dosyalarını takip ettiğini, dava dışı şirketin, 2007 yılında davalı şirkete satıldığını, 2009 yılı Aralık ayında da tüzel kişiliğinin sona erdiğini, taraflar arasındaki e mail yazışmalarından anlaşılacağı üzere, talebine rağmen davalı tarafından kendisine vekaletname verilmediğini, bu nedenle davalı şirkete devreden dosyaları takip olanağının kalmadığını, bir kısım dosyalara ilişkin vekalet ücretlerinin hiç ödenmediği gibi, diğer bir kısım dosyalara ilişkin ise bakiye ücretlerinin ödenmediğini ileri sürerek, dava dilekçesinde ayrı ayrı belirtmiş olduğu, gerek sözleşme gerekse mahrum kaldığı karşı taraf vekalet ücreti alacakları ile, 10.000 TL bulunduğu yerden ayrılma tazminatı, 192 TL masraf alacağı ve 10.000 TL de manevi tazminatın, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere, faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini istemiştir. Davalı, davacı avukat ile aralarında ücret sözleşmesi bulunmadığını, davacının dava dışı şirketin vekili olarak görevini gereği gibi yerine getirmediğini, dosyaların tahsil edilemediği gibi, tahsil aşamasına da getirilemediğini, talep edilen ücretlerin de haksız ve fahiş olduğunu, davacının kendilerinden ücret talep edemeyeceğini savunarak, davanın reddini dilemiştir. Mahkemece, davanın kısmen kabulüne, sözleşme gereğince ödemesi yapılan bakiye avukatlık ücretleri yönünden 176.674,23 TL, ödemesi hiç yapılmayan avukatlık ücretleri yönünden 15.634 TL, .... İcra dosyalarına ait vekalet ücreti olarak 8.890,96 TL, masraf alacağı olarak 192,60 TL olmak üzere toplam 201.391,79 TL’nin davalıdan tahsil edilerek davacıya verilmesine karar verilmiş, hüküm, taraflarca temyiz edilmiştir. 1-6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 513. (Mülga Borçlar Kanunu’nun 397.) maddesi gereğince, kural olarak vekalet sözleşmesi, vekilin veya vekalet verenin ölümü ile kendiliğinden sona erer. Bu husus Mülga Borçlar Kanunu’nun 397. Maddesinde, “….vekalet, gerek vekilin gerek müvekkilin ölümüyle ve ehliyetinin zevali veya iflası ile nihayet bulur.” şeklinde belirtilmişken, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 513. Maddesinde de “…sözleşme, vekilin veya vekalet verenin ölümü ile, ehliyetini kaybetmesi ya da iflası ile kendiliğinden sona ermiş olur. Bu hüküm, taraflardan birinin tüzel kişi olması durumunda, bu tüzel kişiliğin sona ermesinde de uygulanır.” şeklinde belirtilmiştir. Görüldüğü üzere, müvekkilin bir gerçek kişi olması halinde, onun ölümü ile vekalet sözleşmesi kendiliğinden sona erdiği gibi, müvekkilin bir tüzel kişi olması halinde de, tüzel kişiliğin sona ermesi ile birlikte vekalet sözleşmesi de kendiliğinden sona ermiş olur. Dava konusu olayda da, davacı avukatın vekili olduğu dava dışı ....’nin, tüm aktif ve pasifi ile birlikte davalı şirket tarafından devralınması üzerine tüzel kişiliğinin sona erdiği, dolayısıyla davacı ile olan vekalet sözleşmesinin de kendiliğinden son bulduğu anlaşılmaktadır. Dava dışı şirketin tüm aktif ve pasifleriyle birlikte davalı şirkete devredilmiş olması karşısında, davalı şirket kural olarak bu şirketin tüm borçlarından ve bu arada davacı ile yapılan vekalet sözleşmesinden doğan ücret ve diğer borçlardan da, külli halefiyet gereğince sorumludur. Bu nedenle dava konusu olayda davacının, dava dışı şirketle arasındaki sözleşme gereğince, şirketin tüzel kişiliğinin sona erdiği tarih itibariyle muaccel olmuş olan ücret alacaklarının tamamından davalının tümüyle sorumlu olduğunun kabulü gerekir. Ne var ki vekalet sözleşmesinin, temelde güvene dayalı bir sözleşme olduğu dikkate alındığında, davalı şirketin davacı ile değil, başka bir avukatla çalışmak istemesi, bu nedenle ona vekalet vermemiş olması, avukatın azli niteliğinde olmadığı gibi, Avukatlık Kanunu’nda düzenlenen haksız azlin sonuçlarını da doğurmamalıdır. Bu nedenle dava dışı şirketin tüzel kişiliğinin sona erme tarihi itibariyle, davacının takip etmiş olup da, henüz ücretinin muaccel olmadığı devam eden dosyalar yönünden tam bir ücret isteyemeyeceği, ancak bu dosyalar yönünden sarf etmiş olduğu emek ve mesaisine, hak ve nesafete göre belirlenecek bir ücrete hak kazandığı kabul edilmelidir. O halde mahkemece, az yukarda açıklanan hususlar ile davacı ile dava dışı şirket arasındaki sözleşme hükümleri birlikte değerlendirilerek, davacının, vekalet ilişkisinin sona erdiği tarih itibariyle muaccel olan ve olmayan ücretleri tespit edilip, talep edebileceği vekalet ücretlerinin takdir ve tespit edilmesi ve bunun sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, bu yönde bir inceleme ve değerlendirme yapılmadan yazılı şekilde karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir. 2-Bozma nedenine göre, tarafların diğer temyiz itirazlarının incelenmesine bu aşamada gerek görülmemiştir.SONUÇ : 1. bentte açıklanan nedenlerle, temyiz edilen hükmün taraflar yararına BOZULMASINA, 2. bent gereğince tarafların diğer temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, 1100,00 TL duruşma avukatlık parasının davacıdan alınarak davalıya ödenmesine, peşin alınan 3.440,00 TL. temyiz harcının davalıya, 25,20 TL harcın davacıya iadesine, 09/07/2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.