Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 23264 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 11471 - Esas Yıl 2015





MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi (Tüketici Mahkemesi Sıfatıyla) Taraflar arasındaki ayıplı hizmet davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.KARAR Davacı, davalı bankadan konut kredisi kullandığını, davalı banka tarafından kendisinden haksız kesinti yapıldığını ileri sürerek, ıslahen toplam 2.360,00 TL'nin davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.Davalı, davanın reddini dilemiştir.Mahkemece, Davanın kabulü ile, 2.360,00TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiz ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir. 1-Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 2009/19-109 Esas ve 2009/123 Karar sayılı ilamında değinildiği üzere, 10.04.1992 tarih, 1991-7 Esas 1992-4 Karar Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı, hâkimin tefhim etmiş olduğu kısa kararla gerekçeli kararın uyum içinde olması gerektiğini öngörmektedir. Yargı erkinin görev ve yetkisi, Anayasa ile yasaları amaçlarına uygun olarak yorumlayıp uygulamak, keza İçtihadı Birleştirme Kararlarının bağlayıcılığını gözetmekten ibarettir. Kısa kararla gerekçeli karar ve hüküm arasındaki çelişkiye cevaz verilmemesinin amacı, kamunun mahkemelere olan güveninin sarsılmamasına yöneliktir. Tefhim edilen hüküm başka, gerekçeli karardaki hüküm veya gerekçe başka ise bu durumun mahkemelere olan güveni sarsacağı tartışmasızdır.Öyle ki, İçtihadı Birleştirme Kararında bu konuya çok büyük bir önem verilmiş, çelişkinin varlığı tespit edildiği takdirde, başka hiçbir incelemeye gerek görülmeksizin ve tarafların bu konuyu temyiz sebebi yapıp yapmadıklarına bakılmaksızın kararın salt bu nedenle bozulması gerektiğine işaret edilmiştir. Ayrıca 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 381, 388. ve 389. maddelerinde (yeni HMK 294,297) maddelerinde düzenlenmiş olup, hüküm fıkrasında nelerin yer alacağı açıklanmış; 388. maddesinin son fıkrası (yeni HMK 297/son) ile "Hüküm sonucu kısmında gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, istek sonuçlarından her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, mümkünse sıra numarası altında birer birer açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir" hükmü getirilmiştir.Somut uyuşmazlıkta, hükmün gerekçe kısmında, davalının haksız olarak tahsil ettiği 2.000,00TL'nin davacıya iadesi gerektiği belirtilmesine rağmen, hükümde 2.360,00 TL'nin davacıya iadesine karar verilmiş olması nedeniyle, hüküm ile gerekçe arasında çelişki oluşturulması, HUMK.'nun 388/son (yeni HMK 297/son) madde ve fıkrası gereğince hükmün bozulmasını gerektirmiştir.2-Bozma nedenine göre davalının temyiz itirazlarının incelenmesine gerek görülmemiştir.SONUÇ: Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenle hükmün BOZULMASINA, 2. bent gereğince davalının temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, peşin alınan 41,00 TL harcın istek halinde iadesine, HUMK’nun 440/III-2 maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 14/12/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.