MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiTaraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün davacı avukatınca duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davacı vekili avukat ... geldi. Karşı taraftan gelen olmadığından onun yokluğunda duruşmaya başlanılmış ve hazır bulunan avukatın sözlü açıklaması dinlenildikten sonra karar için başka güne bırakılmıştı. Bu kez temyiz dilekçesinin süresinde olduğu saptanarak dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.KARAR Davacı, dünürü olan davalıya taşınmazlarını satması için vekaletname verdiğini, davalının bu vekaletnameye dayanarak iki ayrı taşınmazı sattığını ancak almış olduğu bedeli ödemediğini ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, dava değeri belirlenemediğinden tahmini 150.000,00 TL lik alacağının şimdilik 40.000 TL'sinin yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir. Davalı, taşınmazları sattığının doğru olduğunu, taşınmazın birini 35.000 TL'ye sattığını, bunun 31.950,00 TL'lik kısmını kabul ettiğini, geri kalan kısmını harcamalara ödediğini, diğer taşınmazı 53.000 TL'ye sattığını ve davacıya elden ödediğini savunarak, davanın reddini dilemiştir. Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile, 31.950,00 TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.Taraflar arasındaki hukuki ilişki vekalet akdinden kaynaklanmaktadır. Borçlar Kanununun 392. (6098 Sayılı Türk Borçlar Kanununun 508)maddesi hükmünce, vekil yaptığı iş sırasında vekil edeninin üzerine geçen bütün haklarını ödeme, vekil edeninin adına veya yararına yaptığı tüm işlerden dolayı hesap verme zorunluluğundadır. Vekil olan davalı, davacıya karşı taşınmazların satış bedelinden sorumludur. Buradaki ödemeye ilişkin ispat yükümlülüğü, vekil olan davalıya düşmektedir. Davalı, bedelin bir kısmını gerekli harcamalarda kullandığını belirtmiş, bir kısmını da elden ödediğini savunmuştur. Davalı bu iddiasını tanık dinletmek suretiyle ispatlamak istemiş; mahkemece de tarafların yakın akraba olmaları gerekçe gösterilerek tanıkla ispatın mümkün olduğu değerlendirilmiştir. Oysa, HMK 203. md (HUMK 293. md) de hangi hallerde tanık dinlenebileceği açık olarak sayılmış olup, dünürler bu kategori içinde bulunmamaktadır. Hal böyle olunca, vekilin hesap verme yükümlülüğü de gözetilmek suretiyle, davalının diğer tüm delillerinin değerlendirilmesi, sonucuna göre hüküm tesisi gerekirken, yanlış değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün davacı yararına BOZULMASINA, 1350,00 TL duruşma avukatlık parasının davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, peşin alınan 27,70 TL harcın istek halinde iadesine, HUMK’nun 440/1 maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 14/12/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.