Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 23065 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 8006 - Esas Yıl 2015





... ile ... vekili avukat ... aralarındaki dava hakkında ... Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 28.3.2013 gün ve 145-180 sayılı hükmün Dairemizin 16.10.2014 tarih ve 1947-33332 sayılı ilamıyla bozulmasına karar verilmişti. Süresi içinde taraflar avukatınca kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla dosya incelendi, gereği konuşuldu.K A R A RDavacı, davalı ile aralarında yazılı sözleşmeye dayanmayan vekalet ilişkisi bulunduğunu, alınan vekaletname uyarınca davalının bir kısım dava ve işlerini yürütmekteyken haksız şekilde azledildiğini ileri sürerek ödenmesi gereken bakiye ücret ve masraf alacaklarının ıslah ile birlikte 17.440,00 TL olarak davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.Davalı, azlin haklı, yapılması gereken ödemelerin de yazılı belge ile ödendiğinin sabit olduğunu savunarak davanın reddini dilemiştir.Mahkemece davanın kısmen kabulü ile 3.629,26 TL alacağın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline dair verilen karar, tarafların temyizi üzerine Dairemizin 16.10.2014 tarih, 2014/1947 esas-2014/33332 karar sayılı ilamı ile bozulmuş, bu kez her iki tarafça karar düzeltme isteminde bulunulmuştur.1- Dosyadaki yazılara, mahkeme kararında belirtilip Yargıtay ilamında benimsenen gerektirici sebeplere göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan ve HUMK.nun 440. maddesinde sayılan nedenlerden hiçbirine uygun olmayan sair karar düzeltme itirazlarının reddi gerekir.2- Dava, haksız azil nedeniyle ödenmeyen bakiye vekalet ücreti alacağı ve yargılama masraflarının tahsili istemine ilişkindir. Davacı, takip ettiği dava ve işlerde masrafların kendisi tarafından yapıldığını ileri sürmüş, davalı ise 7 adet makbuz ve belgeye dayanarak yapılması gereken masraf ve vekalet ücreti ödemelerinin fazlası ile yerine getirildiğini savunmuştur. Yargılama safahati boyunca pek çok bilirkişi raporu alınmış, mahkemece son rapora dayanılarak yazılı şekilde hüküm tesis edilmiş, Dairemizin bozma ilamı ile azlin haksız olduğu işaret edilerek hükme dayanak bilirkişi raporunda mükerrer hesaplama yapıldığı tespit edilmiş ve bu husus bozmaya dayanak kılınmıştır. Ne var ki, her iki tarafça karar düzeltme yoluna başvurulan ilamın; tarafların ileri sürdüğü hususlar ve aşamalardaki itirazları dikkate alındığında, yargılamanın daha fazla uzamasına engel olmak amacıyla, uyuşmazlığı ve mahkemece izlenmesi gereken yolu açıklamaya ihtiyaç duyduğu anlaşılmıştır.Avukatın, vekil olarak borçları Borçlar Kanununun 389 ve devamı maddelerinde gösterilmiş olup, vekil, adı geçen Kanunun 390. maddesine göre müvekkiline karşı vekaleti sadakat ve özen ile ifa etmekte yükümlüdür. Vekil, sadakat borcu gereği olarak müvekkilinin yararına olacak davranışlarda bulunmak, ona zarar verecek davranışlardan kaçınmak zorunluluğundadır. “Özen borcu” ile ilgili Avukatlık Kanununun 34. maddesinde mevcut olan, “Avukatlar, yüklendikleri görevleri, bu görevin kutsallığına yakışır bir şekilde özen, doğruluk ve onur içinde yerine getirmek ve avukatlık ünvanının gerektirdiği saygı ve güvene yakışır bir şekilde hareket etmekle yükümlüdürler.” şeklindeki hüküm ise, avukatlık mesleğinin bir kamu hizmeti olması nedeniyle, Borçlar Kanununun 390. maddesinde düzenlenen vekilin özen borcuna göre çok daha kapsamlı ve özel bir düzenlemedir. Buna göre avukat, üzerine aldığı işi özenle ve müvekkili yararına yürütüp sonuçlandırmakla görevli olduğu gibi, müvekkilinin kendisi hakkındaki güveninin sarsılmasına neden olacak tutum ve davranışlardan da titizlikle kaçınmak zorundadır. Aksi halde avukatına güveni kalmayan müvekkilin avukatını azletmesi halinde azlin haklı olduğunun kabulü gerekir. Gerçekten de avukat, görevini yerine getirirken gerekli özen ve dikkati göstermemiş, sadakatle vekaleti ifa etmemiş ise, müvekkilinin vekilini azli haklıdır. Avukatlık Kanununun, 174. maddesinde, “Avukatın azli halinde ücretin tamamı verilir. Şu kadar ki, avukat kusur veya ihmalinden dolayı azledilmiş ise ücretin ödenmesi gerekmez.” Hükmü mevcut olup, bu hükme göre azil işleminin haklı nedene dayandığının kanıtlanması halinde müvekkil avukata vekalet ücreti ödemekle yükümlü değildir. Avukat bu durumda ancak azil tarihi itibariyle sonuçlanıp, kesinleşen işlerden dolayı vekalet ücreti talep edebilir. Buna karşılık haksız azil halinde ise avukat, hangi aşamada olursa olsun, üstlendiği işin tüm vekalet ücretini talep etme hakkına sahiptir. Somut olayda, davalının azlin haklı olduğu yönündeki savunmasının yerinde olmadığı mahkemenin kabulünde olduğu gibi, bozma ilamımızda da bu kabulün dosyadaki delillere göre doğru olduğu belirtilmiştir. Bu halde haksız azile dayalı olarak davacı vekilin isteyebileceği alacağın ne olduğu tam olarak saptanmalıdır. Vekalet ücreti, sözleşmesel vekalet ücreti ve karşı yan da denilen yasal vekalet ücretinden ibaret olup, haksız azil halinde vekil, takip ettiği dava ve işler yönünden, varsa ücret sözleşmesindeki, ücrete ilişkin taraflar arasında sözleşme mevcut değil ise Avukatlık Kanunun 164. maddesi çerçevesinde belirlenecek sözleşmesel vekalet ücreti ile takip edilen işlere göre avukatlık asgari ücret tarifesi uyarınca hesaplanacak yasal vekalet ücretlerinin tümünü isteyebilir. Mahkemece öncelikle bu değerin tam olarak tespit edilmesi tespit olunan bu alacak kalemine, davalı tarafça yargılama masraflarının kendisi tarafından yapıldığının savunulmamasına, bilirkişinin 27.10.2010 tarihli raporu ile davacı vekilce toplam 7.889,00 TL masraf yapılmış olduğuna ilişkin dosya içeriğine uygun tespitine davacının 9.6.2011 tarihli beyanı ile de belirttiği üzere itirazının da bulunmasına göre, 7.889,00 TL masraf alacağının eklenmesi, bu bedelden davalı tarafça sunulan belgeler ile masraf ve vekalet ücretine mahsuben yapıldığı ispatlanan 16.885,00 TL ödemenin ve tahsil olunup da davacının uhdesinde kalan 580,69 TL nin düşülmesi, varılacak sonuca göre karar verilmesi gerekir. Kararın bu gerekçelerle bozulmasına karar verilmesi gerekirken zuhulen yazılı şekilde bozulduğu karar düzeltme incelemesinde anlaşılmış olup, değişik gerekçe ile hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir. 3- Bozma nedenine göre davacının ikinci bent kapsamı dışında kalan sair itirazlarının incelenmesine bu aşamada gerek görülmemiştir.SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davalının ikinci bent kapsamı dışında kalan sair itirazlarının reddine, ikinci bentte açıklanan nedenlerle Dairemizin 16.10.2014 tarih, 2014/1947 esas-2014/33332 karar sayılı bozma ilamının kaldırılmasına ve hükmün yazılı gerekçeler ile her iki taraf lehine BOZULMASINA, üçüncü bentte açıklanan nedenle davacının sair itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, 2.7.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.