Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 23028 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 12879 - Esas Yıl 2015





MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiTaraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde taraflar avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.KARARDavacı, davalının çeşitli tarihlerde şirket hesabından para çekerek kullandığını, davalının dava tarihine kadar şirket hesabından kullandığı para miktarı toplamının 58.820,00 TL olduğunu, davalının almış olduğu bu paralara karşılık bugüne kadar herhangi bir ödeme yapmadığını belirterek fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak kaydı ile 58.820,00 TL alacağın dava tarihinden itibaren hesaplanacak yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı, davacı ile tüm hesapları görüp mutabık kalarak 14.01.2011 tarihinde ibralaştığını, davacının alacağı ile ilgili hiçbir açıklık bulunmadığını, davalıdan borç almasının söz konusu olmadığını ileri sürerek davanın reddini dilemiştir.Mahkemece, Davanın kısmen kabulü ile 26.528,26 TL alacağın dava tarihi olan 19.04.2013 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiş; hüküm, davacı ve davalı tarafından temyiz edilmiştir. 1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davacının tüm temyiz itirazlarının reddi gerekir. 2-Davacı, davalıya muhtelif tarihlerde banka havalesi ile 58.820,00 TL borç para gönderdiklerini ileri sürerek alacağın tahsilini istemiş, davalı ise davacı şirketlerde çalıştığını, borç almadığını, davalı şirketle 14.01.2011 tarihinde ibralaştıklarını savunmuştur. Mahkemece kısmen kabul kararı verilmiştir. Somut olayda; davacının 2010 ve 2011 yıllarına ait yevmiye defterinin kapanış tasdikinin yapılmamış olmasından dolayı... hükümlerine göre sahibi lehine kesin delil olma vasfına haiz olmadığı bilirkişi raporu ile belirlenmesine rağmen mahkemece bu defter ve kayıtlar üzerinden davacı şirketin alacağının varlığı belirlenerek kısmen kabul kararı verilmişse de, yapılan bu değerlendirme ve inceleme hatalı olup özellikle davacı kayıtlarının delil mahiyeti bulunmadığı, bunun dışında taraflar arasında düzenlenen 14.01.2011 tarihli ibranamede de bu tarihten önceki her türlü havaleler yönünden davalı ibra edilmiş olduğuna göre, bu hususlar gözönüne alınarak, ibra tarihinden geriye doğru alacak iddiası yönünden davanın reddi gerekirken kısmen kabul kararı verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.3-Yukarıdaki 2. bentte yer alan açıklamalar ışığında 14.01.2011 ibra tarihinden sonra davacı tarafından gönderilen havaleler yönünden ise, Yerleşik içtihatlar doğrultusunda havalelerin ödeme vasıtası olduğu, var olan bir borcun ödendiğini gösterdiği karinesinin yer aldığı ve bu karinenin aksini havaleyi gönderen şahsın ispat etmesi gerektiği, bu konuda Türk Borçlar Kanunun ilgili hükümleri dikkate alınarak, davacının elindeki belgelerin borç vermeye yönelik olup olmadığı tartışılıp, tarafların iddia ve savunmaları değerlendirilmek suretiyle sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile davanın kısmen kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.SONUÇ: Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle davacının tüm temyiz itirazlarının reddine, 2. ve 3. bentte açıklanan nedenlerle temyiz olunan kararın davalı yararına BOZULMASINA, peşin alınan 453,04 TL harcın istek halinde davalıya iadesine, 1,50 TL harcın davacıdan alınmasına, HUMK’nun 440/1 maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 08/12/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.