Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 22976 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 19839 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : Datça Asliye Hukuk MahkemesiTARİHİ : 28/03/2013NUMARASI : 2012/24-2013/147Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün davalılar avukatınca duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davalılar vekiliavukat C.. A.. geldi, karşı taraftan gelen olmadığından onun yokluğunda duruşmaya başlanılmış ve hazır bulunan avukatın sözlü açıklaması dinlenildikten sonra karar için başka güne bırakılmıştı. Bu kez temyiz dilekçesinin süresinde olduğu saptanarak dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.KARARDavacı, davalılarla yapmış olduğu 26.02.1998 tarihli sözleşme uyarınca, Muğla ili Datça ilçesi .. ada ..parsel, .. ada 6,9,10 ve ... parsellerde davalıların murisleri adına kayıtlı taşınmazların mirasçı olarak davalılara intikal işlemleri, belediye ve maliyedeki resmi işlemler ile bu taşınmazların satışı ile ilgili işlemleri yapmak üzere her bir davalı için 45.000 DM bedel karşılığında davalıların kendisini yetkilendirdiklerini, ... ada ... parselle ilgili belediye, maliye ve tapu sicil müdürlüğünden gerekli harcı yatırarak intikallerini sağladığını,bu taşınmazın satışı için müşteri bulduğunu, T.. D.. Temsilciliği ile satış sözleşmesinin yapıldığını, .. ada .. parselin de intikallerini yaptırdığını, ... ada 6-10 ve .. parsellerle ilgili öneri planları çizdirerek Datça Belediye Başkanlığı'na sunduğunu, Özel Çevre Koruma Başkanlığı ile Datça Belediye Başkanlığı ile yazışmalar yaptığını, üzerine düşen edimlerini yerine getirdiğini, ancak sözleşme gereğince davalıların ödenmesi gereken ücretleri ödemediklerini ileri sürerek asıl ve birleşen davalarda toplam 180.000 DM alacağının dava tarihinden faizi ile tahsiline karar verilmesini istemiştir. Davalılar, davacının talebinin fahiş olduğunu ve güvenirlilik nedeniyle davacıyı azlettiklerini, sadece bir veya iki parselin satıldığını, ivazlar arası açık nispetsizlik bulunduğunu savunarak davanın reddini dilemişlerdir. Mahkemece bozma ilamına uyularak,asıl ve birleşen davaların kabulü ile her bir dava yönünden 45.000 DM alacağın 3095 Sayılı Yasa 4/a maddesi gereğince dava tarihinden itibaren devlet bankalarının o yabancı para ile açılmış 1 yıl mevduat hesabına ödediği en yüksek faiz oranı ile birlikte tahsiline karar verilmiş; hüküm, asıl ve birleşen dava davalıları tarafından temyiz edilmiştir. 1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalıların aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazlarının reddi gerekir. 2-Davacı bu ve birleşen davalar ile, 26.02.1998 tarihli sözleşmeden kaynaklanan ücretinin tahsilini istemiş, davalılar ise sözleşmedeki imzalarını kabul ettiklerini ancak, davacının talebinin fahiş ve ivazlar arası açık nispetsizlik bulunduğunu savunmuşlardır.Mahkemece,alınan bilirkişi raporuna itibar edilmeyerek sözleşmede her ne sebeple olursa olsun davacının vekillikten azledilmesi halinde sözleşmede belirtilen ücretin ödeneceğinin davalılarınca taahhüt edildiği bu nedenle sözleşmede belirtilen bedellerin tamamının ödenmesi gerektiği gerekçesiyle davanın sözleşmede belirtilen miktarın tamamı üzerinden kabulüne karar verilmiştir. Taraflar arasındaki ilişki, vekalet sözleşmesine dayanmaktadır. 26.02.1998 tarihli sözleşmenin 3.paragrafında,"... yukarıda belirtilen vekalet ücretini intikal işlemleri tamamlanıp satış aşamasına geldiğinde ve satıldığında alacağımız satış bedelinden öncelikle taahhüt ederiz." hükmünün kararlaştırılmış olduğu görülmektedir. Sözleşmenin bu hükmünden anlaşılması gereken, davacının vekil sıfatıyla davalılar adına belirlenen taşınmazların intikal işlemleri tamamlanıp satış aşamasına geldiğinde ve satıldığında vekil davacıya yaptığı işin karşılığının taahhüt edilmesidir. Yani somut olarak davacının davalılar adına yaptığı işin sonucu olarak karşılığını alacağı taahhüt edilmiştir.Bu tespitten sonra olaya bakılacak olursa; dosya kapsamı ve alınan bilirkişi raporunda,dava tarihleri itibariyle, sözleşme kapsamında bulunan .. ada.. parsel ve .. ada ..parselin satışının gerçekleştiği, davacının bu satışlarda davalıların vekili olarak görev yaptığı anlaşılmaktadır. Bilirkişi raporunda dava tarihi itibariyle, İ.. A.. yönünden ödenmesi gereken ücretin 4.755,06 TL, davalı Ö.. Ş.. yönünden 4.755,06 TL, davalı İ.. A.. yönünden 4.755,06 TL ve davalı E.. A.. yönünden 4.755,06 TL olduğu belirtilmiştir. Hesaplama şekil ve yöntemi sözleşme ile somut olaya uygun düşmektedir. Açıklanan nedenlerle mahkemenin sözleşmede her ne sebeple olursa olsun davacının vekillikten azledilmesi halinde sözleşmede belirtilen ücretin davacıya ödeneceğinin davalılarınca taahhüt edildiği yönündeki gerekçesi isabetli olmamıştır. Çünkü aksinin kabulü davacının sebepsiz zenginleşmesi sonucunu da doğuracaktır. Kaldı ki davalıların davacıyı azil gerekçesi somut olgulara dayanmayıp, davacının vekil olarak hiçbir satış işlemini gerçekleştirmediği iddiası da ileri sürülmemiştir. Hal böyle olunca taraflar ve Yargıtay denetimine uygun düşen bilirkişi raporu doğrultusunda davanın kısmen kabulüne karar verilmesi gerekirken yanlış değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir. SONUÇ:Yukarıda açıklanan 1.bent gereğince davalıların diğer temyiz itirazlarının reddine, 2.Bent gereğince temyiz olunan kararın temyiz eden davalılar yararına BOZULMASINA, 1100,00 TL duruşma avukatlık parasının davacıdan alınarak davalılara ödenmesine, peşin alınan 814,00 TL. temyiz harcının istek halinde iadesine, HUMK’nun 440/1 maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 7.7.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.