Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 22749 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 32872 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiTaraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün davalı avukatınca duruşmalı, davacı avukatınca duruşmasız olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davacı vekili avukat ... geldi. Karşı taraftan gelen olmadığından onun yokluğunda duruşmaya başlanılmış ve hazır bulunan avukatın sözlü açıklaması dinlenildikten sonra karar için başka güne bırakılmıştı. Bu kez temyiz dilekçesinin süresinde olduğu saptanarak dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.KARARDavacı, avukat olduğunu, davalının 18.12.2006 tarihinden itibaren vekilliğini yapmaya başladığını, 150.000.00.TL bedelli senedin icra yoluyla tahsili yönünde davalı ile 04.06.2007 tarihinde yazılı sözleşme yaptığını, bu sözleşmeye göre, 30.000.00.TL' dan aşağı olmamak üzere toplam alacağın %20' sinin vekalet ücreti olarak ödeneceğini, vekil olarak masraf ve harçları kendisi yatırdığında müvekkili davalının derhal kendisine ödeyeceğini, kısmi tahsilatlardan öncelikle vekalet ücreti ve o ana kadar ödenmemiş masraf varsa bu miktarların kendisi tarafından mahsup edileceğini, takibe konu alacakla doğrudan yada dolaylı olarak ilgili tüm dava ve işler için ayrıca vekalet ücreti ödeneceğini, işin tüm giderlerinin iş sahibi tarafından karşılanacağını, iş sahibi tarafından şimdilik giderler için avans verilmediğini, 07.09.2007 tarihinde senedin faizi ile birlikte tahsili için 260.256.16.TL üzerinden kambiyo senedine mahsus haciz yolu ile takip yaptığını ayrıca dava dışı borçlu tarafından açılan menfitesit davasında davalı vekili olarak görev yaptığını, takip ve dava devam ederken 30.04.2009 tarihinde davalının haksız olarak kendisini azlettiğini, icra dosyası ile menfi tespit davasından doğan akdi ve karşı yan vekalet ücretleri ile icra dosyasından yaptığı 1.316.50.TL harç masrafının kendisine ödenmesinin gerektiğini, icra dosyasına yatan toplam 16.622.40.TL' yı 15.11.2007 tarihinde vekalet ücreti ve masraf yönünden yazılı vekalet sözleşmesi ve Avukatlık Kanunu gereğince uhdesinde tuttuğunu ve alacağından mahsup ettiğini ileri sürerek şimdilik 48.316.50.TL' nın, yargılama sırasında verdiği ıslah dilekçesi ile talebini artırarak toplam 69.654.53.TL'nın davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir. Davalı, hile ile imzalatılan sözleşmedeki boşlukların davacı tarafından sonradan doldurulduğunu, gerek sözleşmenin imzalanmasından önce gerekse de sözleşmenin imzalanmasından sonra davacının kendisinden masraf adı altında çok yüksek miktarlarda para almasına rağmen makbuz vermediğini, kendisinden aldığı paraları nerelerde kullandığını açıklamadığını, avans olarak alınan paralardan artan bedellerin iade edilmediği gibi icra dosyasından 1.316.50.TL harç parasının talep edildiğini ayrıca icra dosyasından 15.11.2007 tarihinde tahsil ettiği 16.622.40.TL hakkında herhangi bir bilginin verilmediğini, işlemler bitmeden vekalet ücretinin hak edilemeyeceğini ve hapis hakkının kullanılamayacağını bu nedenlerle yaptğı azlin haklı olduğunu savunarak davanın reddini dilemiştir. Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile 48.316.50.TL' nın davalıdan tahsiline karar verilmiş; hüküm, taraflarca temyiz edilmiştir. 1-Avukatın, vekil olarak borçları dava tarihi olan 30.05.2012 tarihinde yürürlükte bulunan 818 sayılı Borçlar Kanunu' nun 389 ve devamı (6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu' nun 505 ve devamı) maddelerinde gösterilmiş olup, vekil, adı geçen Kanunun 390. (TBK.' nun 506.) maddesine göre müvekkiline karşı vekaleti sadakat ve özen ile ifa etmekte yükümlüdür. Vekil, sadakat borcu gereği olarak müvekkilinin yararına olacak davranışlarda bulunmak, ona zarar verecek davranışlardan kaçınmak zorunluluğundadır. “Özen borcu” ile ilgili Avukatlık Kanununun 34. maddesinde mevcut olan, “Avukatlar, yüklendikleri görevleri, bu görevin kutsallığına yakışır bir şekilde özen, doğruluk ve onur içinde yerine getirmek ve avukatlık ünvanının gerektirdiği saygı ve güvene yakışır bir şekilde hareket etmekle yükümlüdürler.” şeklindeki hüküm ise, avukatlık mesleğinin bir kamu hizmeti olması nedeniyle, Borçlar Kanununun 390. maddesinde düzenlenen vekilin özen borcuna göre çok daha kapsamlı ve özel bir düzenlemedir. Buna göre avukat, üzerine aldığı işi özenle ve müvekkili yararına yürütüp sonuçlandırmakla görevli olduğu gibi, müvekkilinin kendisi hakkındaki güveninin sarsılmasına neden olacak tutum ve davranışlardan da titizlikle kaçınmak zorundadır. Aksi halde avukatına güveni kalmayan müvekkilin avukatını azletmesi halinde azlin haklı olduğunun kabulü gerekir. Gerçekten de avukat, görevini yerine getirirken gerekli özen ve dikkati göstermemiş, sadakatle vekaleti ifa etmemiş ise, müvekkilinin vekilini azli haklıdır. Avukatlık Kanununun, 174. maddesinde, “Avukatın azli halinde ücretin tamamı verilir. Şu kadar ki, avukat kusur veya ihmalinden dolayı azledilmiş ise ücretin ödenmesi gerekmez.” hükmü mevcut olup, bu hükme göre azil işleminin haklı nedene dayandığının kanıtlanması halinde müvekkil avukata vekalet ücreti ödemekle yükümlü değildir. Avukat bu durumda ancak azil tarihi itibariyle sonuçlanıp, kesinleşen işlerden dolayı vekalet ücreti talep edebilir. Buna karşılık haksız azil halinde ise avukat, hangi aşamada olursa olsun, üstlendiği işin tüm vekalet ücretini talep etme hakkına sahiptir. Bu açıklamalardan sonra dava konusu olaya bakılacak olursa; Dava, vekalet ücreti alacağının tahsili istemine ilişkin olup, davacı ile davalı arasında 04.06.2007 tarihli yazılı avukatlık sözleşmesine istinaden avukat olan davacının davalıya hukuki yardımlarda bulunduğu, vekalet ilişkisinin 30.04.2009 tarihli azille sona erdiği anlaşılmaktadır. Davacı avukat, azlin haksız olduğunu ileri sürerken davalı ise, davacının görevini sadakat ve özenle yerine getirmediğini, azlin haklı olduğunu savunmuştur. O halde taraflar arasındaki öncelikli uyuşmazlık, azlin haklı olup olmadığı ile ilgili olup, ancak bunun sonucuna göre davalının vekalet ücreti ödemekle yükümlü olup olmadığına karar verilebilecektir. Davaya konu yapılan ... İcra Müdürlüğü' nün 2007/7322 Esas sayılı takip dosyasında, davalı lehine davacı avukat tarafından toplam 260.256.16.TL' nın tahsili amacıyla 07.09.2007 tarihinde icra takibinde bulunulduğu, davacı avukatın mahsuplar sonucunda 15.10.2007 tarihinde 1.362.00.TL ve 15.11.2007 tarihinde 15.260.40.TL olmak üzere toplam 16.622.40.TL icra dosyasından para çektiği, her ne kadar taraflar arasında imzalanan sözleşmede kısmi tahsilatlardan öncelikle vekalet ücreti ve o ana kadar ödenmemiş masraf varsa bu miktarların mahsup edileceği kararlaştırılmış ise de, bu durumun davacı avukata icra dosyasından çektiği paralar ile ilgili olarak davalı müvekkiline azil tarihine kadar bilgi vermemesine neden olamayacağı, bu hususta davacı avukatın üzerine aldığı vekalet görevinin gereklerini tam ve sağlıklı olarak yerine getirmediği ve böylece davalının vekil olan davacıyı 30.04.2009 tarihinde yaptığı azilde haklı olduğu dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Az yukarıda da değinildiği gibi, Avukatlık Kanununun, 174. maddesinde, “Avukatın azli halinde ücretin tamamı verilir. Şu kadar ki, avukat kusur veya ihmalinden dolayı azledilmiş ise ücretin ödenmesi gerekmez.” hükmü mevcut olduğundan bu hükme göre azil işleminin haklı nedene dayandığının kanıtlanması halinde müvekkil, avukata vekalet ücreti ödemekle yükümlü değildir. Dairemizin kökleşmiş içtihatlarına göre haklı azil halinde ancak azil tarihi itibariyle sonuçlanıp, kesinleşen işlerden dolayı vekalet ücreti talep edilebilir. Bu itibarla somut olayda, sonuçlanıp kesinleşen iş bulunmadığından mahkemece vekalet ücreti yönünden talebin reddine karar verilmesi gerekirken az yukarıda yazılı şekilde davanın kısmen kabulüne karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.2-Bozma nedenine göre, davacının tüm, davalının diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir. SONUÇ:Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle hükmün davalı yararına BOZULMASINA, 2. bent gereğince davacının tüm, davalının diğer temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan 825,25 TL. temyiz harcının davalıya, 336,75 TL harcın davacıya iadesine, HUMK’nun 440/1 maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 01/07/2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.