MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiTaraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün davacı avukatınca duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde temyiz eden davacı Asil ... ve vekili avukat ... geldiler. Karşı taraftan gelen olmadığından onun yokluğunda duruşmaya başlanılmış ve hazır bulunan avukatın sözlü açıklaması dinlenildikten sonra karar için başka güne bırakılmıştı. Bu kez temyiz dilekçesinin süresinde olduğu saptanarak dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.KARAR Davacı, sahibi bulunduğu xx xxx xx plaka sayılı aracın 41.000 Euroya satılması için davalılar ... ve ... vekaletname verdiğini, davalıların yaptığı araç satış sözleşmesi ile aracı aynı gün aracı ...'ya sattığını, davalılardan ...., aracı 41.000 Euroya sattıklarını ve satış bedelini getireceğini ve yolda olduğunu beyan ettiğini, ancak aradan geçen süre zarfında satış bedelinin gelmediğini, davalıların çete oluşturarak kendisini dolandırdıklarını, bunun üzerine davalılar hakkında Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulunduğunu, taraflar arasında yapılan satışın gerçek bir satış olmadığını, dolandırıcılığa yönelik muvazaalı bir satış olduğunu ileri sürerek, satı??ın iptaline, iptal olmadığı takdirde ödenmeyen satış bedeli olan 41.000 Euro alacağın, dava tarihinden itibaren %10 faizi ile birlikte, fiili ödeme günündeki Merkez Bankasının döviz cinsinden alacağa uyguladıkları yabancı para faizi üzerinden Türk Lirası olarak davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini istemiştir. Davalılar ... ve ..., davalı ...'in, Beşiktaş'ta oto alım satımı ile uğraşan bir esnaf, diğer davalı ...'ın ise aynı işyerinde çalışan ve araç muamele işlerini takip eden elemanı olduğunu, 08.12.2009 tarihinde diğer davalının, iş yerine gelerek, aracının satılık olduğunu beyan ederek pazarlık ettiğini ve bu pazarlık sonucunda aracı 32.000 Euro bedelle Cevdet'e sattığını, bu anlaşmadan sonra davalı ...'nın, aracın vekaletini alıp geleceğini söylerek iş yerinden ayrıldığını, daha sonra telefonla, vekalete bir isim daha yazdırılmasını talep etmesi neticesinde diğer davalının da isminin vekalete yazıldığını, bunun üzerine davalı ...'nın satış bedelini alıp aracı bırakarak gittiğini, vekalet alındıktan sonra noterde satış işleminin yapıldığını ve aracın trafikten devri yapılacağı sırada davacının aracı ve vekaletnameyi teslim ettiği davalı ...'nın, bedeli kendisine getirmediğinden bahisle kendileri ile irtibata geçtiğini ve vekili aracılığı ile kendilerini tanık göstererek Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulunduğunu, söz konusu satışta bir muvazaanın söz konusu olmadığını, satışın gerçek bir satış olduğunu, davacıya ödemesi gereken bir bedelin bulunmadığını ileri sürerek davanın reddini dilemişlerdir. Davalı ..., cevap vermemiş ve duruşmalara katılmamıştır. Mahkemece, davalılar ... ve ... aleyhine açılan davanın reddine,Davalı ....... aleyhine açılan davanın kabulüne, 41.000 Euro alacağın dava tarihinden itibaren 3095 Sayılı Kanun'un 4/a maddesi uyarınca uygulanacak Euro cinsinden döviz faizi ile birlikte bu davalıdan tahsiline karar verilmiş; hüküm, davacı tarafça temyiz edilmiştir. 1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekir. 2-Dava vekalet ilişkisine dayalı alacak istemine ilişkindir. Davacı, 08.12.2009 tarihli noter vekaletnamesi ile davalılar ... ile... aracının satışı yönünde yetkilendirmiş, davalı ... bu yetkiye dayanarak 08.12.2009 tarihinde aracı davalı ...'ya satmıştır. Mahkemece " Davalı ..., davacının adamıdır ve satış işlemi nedeniyle davalılarla tanışmıştır. Diğer davalıların, davalı ... ile önceden tanıştıkları, ticari ilişkileri olduğu kanıtlanamamıştır. Davalı ... araç alım satımı ile uğraşan bir esnaf, davalı ... ise çalışanıdır. Davalı ... satış işlemi sonucu, davacının oluru ile satış parasını elden almış ve ortadan kaybolmuştur. Her ne kadar, davalılar aleyhine açılan ceza davasının sonucu uzun bir süre beklenmiş ise de; ceza dosyasında davalımız Sıtkı'nın aranmasına halen devam ediliyor olması, bunun yanı sıra dosyamızda toplanan deliller birlikte değerlendirilerek ceza davasının sonucunun beklenilmesinden sarfınazar edilmiştir. Bu nedenle, davalılar ... ve ... aleyhine açılan davanın reddine " şeklinde karar verilmiştir. Dava, hukuki niteliği bakımından Borçlar Kanununun 392. maddesine dayanan vekilin hesap verme yükümlülüğüne ilişkin olup, Borçlar Kanununun 392. maddesi hükmünce, vekil yaptığı iş sırasında vekil edeninin üzerine geçen bütün haklarını ödeme, vekil edeninin adına veya yararına yaptığı tüm işlerden dolayı hesap verme zorunluluğundadır. Hesap verme borcu hukuksal nitelikçe bir yapma borcudur. Davalı vekaleten işlem yaptığı satışta satış bedelinden sorumlu olduğu kadar, adına hareket ettiği davacının zararına satış gerçekleştirilmesi söz konusu olmuşsa davacının bundan doğan zararından da sorumludur.Bu ilke ve kurallar altında somut olaya bakıldığında, davalı ... satışa konu bedeli davacıya ödediğini ispat etmekle yükümlü olup araç satış bedelinin başkasına ödenmesinin, davalıyı sorumluluktan kurtarmayacağının kabulü gerekir. Hal böyle olunca mahkemece, açıklanan ilkeler doğrultusunda vekilin hesap verme yükümlülüğünün bulunduğu gözetilerek hasıl olacak sonuca uygun şekilde karar verilmesi gerekirken, aksine düşüncelerle yazılı şekilde karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir. SONUÇ: 1.bentte açıklanan nedenlerle davacının sair temyiz itirazlarının reddine, 2.bentte açıklanan nedenlerle temyiz olunan kararın davacı yararına BOZULMASINA, 1350,00 TL duruşma avukatlık parasının davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, peşin alınan 27,70 TL harcın istek halinde iadesine, HUMK’nun 440/1 maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 29/11/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.