MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi Taraflar arasındaki menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün taraflar avukatınca duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davacı ... Org. San. Yön. Kurulu Başkanlığı vekili avukat ... geldi. Karşı taraftan gelen olmadığından onun yokluğunda duruşmaya başlanılmış ve hazır bulunan avukatın sözlü açıklaması dinlenildikten sonra karar için başka güne bırakılmıştı. Bu kez temyiz dilekçesinin süresinde olduğu saptanarak dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.KARARDavacı, sözleşme gereği davalıdan mühendislik hizmeti satın aldığını, bu nedenle davalıya her ay için 500,00 TL ve KDV olmak üzere toplam 590 TL ödeme yapıldığını, sözleşme süresinin 1 yıl olduğunu, sözleşme süresinin 01.01.2010 ve 31.12.2010 tarihlerini kapsadığını, bu süre içerisinde tahakkuk eden alacakların davalıya ödendiğini, davalının 22.12.2010 tarihli dilekçesiyle 01.01.2011 tarihinden itibaren istifa ettiğini bildirdiğini, ancak daha sonra 01.01.2011 ve 24.12.2013 tarihlerini kapsayan döneme ilişkin alacağının olduğu savıyla icra takibi başlattığını, takip kesinleştiğini belirterek davalıya borçlu olmadığının tespitini ve takip konusu alacağın % 20'si oranında tazminata hükmedilmesini istemiştir. Davalı, ücretinin az olması nedeniyle arttırılması isteğiyle davacıya talepte bulunduğunu, ücret arttırılmaması üzerine istifa ettiğini ve buna ilişkin olan dilekçeyi davacıya verdiğini, ancak davacının 14.01.2011 tarihli yönetim kurulu kararıyla yeni mühendis bulunana kadar istifanın bekletilmesine dair karar aldığını, davacıya noter aracılığıyla ihtarname keşide etmek suretiyle ödenmeyen ücretleri talep ettiğini, davacının bu süre içinde ismini kullanarak fayda elde ettiğini, ücretinin ödenmemesi üzerine icra takibi başlattığını savunarak davanın reddini dilemiştir.Mahkemece, davanın kabulüne; Van 2. İcra Müdürlüğü'nün 2014/1520 sayılı dosyası üzerinden yürütülen icra takibi yönünden davacının borçlu olmadığının tespitine, Davacı vekilinin % 20 oranında tazminat isteğinin reddine karar verilmiş; hüküm davacı ve davalı tarafından temyiz edilmiştir.1-Davacı, davalının istifası nedeniyle davalıya borçlu olmadığının tespiti istemiyle eldeki davayı açmış; davalı ise, istifasının bekletilmesine karar verildiğini ve bu süre içinde ismi ve ruhsatı kullanılarak davacının fayda sağladığını savunmuştur. Mahkemece, davalının aktedilen sözleşme sona erdirmek amacıyla 01.01.2011 tarihinde fesih (istifa) beyanında bulunduğu, hukuksal olarak fesih beyanı niteliğinde olan istifa ile sözleşmenin 01.01.2011 tarihinde tek taraflı olarak sona erdirildiği, karşı tarafın kabulüne bağlı olmayan istifa nedeniyle 01.01.2011 tarihinden itibaren yanlar arasındaki sözleşmenin sona erdiği, dosya kapsamında yer alan davalının şirket aracılığıyla tanzim ettiği faturalardan anlaşılacağı üzere davalıya 08.12.2010 tarihine kadar yaptığı hizmetlerden dolayı ücretinin ödendiği, böylece davalının 01.01.2011 tarihinden sonra yeni bir sözleşmenin varlığını ve buna bağlı olarak ifa ettiği hizmetlerine ilişkin dosya kapsamına herhangi bir delil sunmadığı anlaşıldığından davanın kabulüne karar verilmiştir.Taraflar arasında 01.01.2010-31.12.2010 tarihli süreleri kapsayan sözleşme akdedilmiştir. Söz konusu sözleşmenin Sözleşmenin Feshi başlıklı 10.maddesinde tarafların sözleşmenin feshi konusunda uzlaşmaları ve durumun bir protokolle belirlenmesi düzenlenmiştir. Yine 14.01.2011 tarihli 391 sayılı Yönetim Kurulu kararının 3. maddesinde davalının istifasının yeni elektrik mühendisi bulunana kadar bekletilmesi kararı alınmıştır. Söz konusu hususlar birlikte değerlendirildiğinde mahkemece yapılan araştırma hüküm kurmaya elverişli değildir. Davacı kuruluş kayıtları yerinde incelenerek davalının isim ve ruhsatının kullanılıp kullanılmadığı araştırılmalıdır. Davalının davacı kuruluşla ücret talep edilen süre içinde bağının devam ettiği hususu tespit edildiği takdirde; davalının ücret iddiası konusunda uzman bilirkişi heyetince taraf, Mahkeme ve Yargıtay denetimine açık bilirkişi raporu alınarak sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçelerle ve eksik inceleme ile hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.2-Bozma nedenine göre, davacının tüm ve davalının sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.SONUÇ: Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle hükmün davalı yararına BOZULMASINA, 2. bentte açıklanan nedenlerle davacının tüm ve davalının sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan 1.553,00 TL temyiz harcın istek halinde taraflara iadesine, HUMK’nun 440/1 maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 03/11/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.