MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiTaraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün davalılar avukatınca duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davalılar vekili avukat ... geldi. Karşı taraftan gelen olmadığından onun yokluğunda duruşmaya başlanılmış ve hazır bulunan avukatın sözlü açıklaması dinlenildikten sonra karar için başka güne bırakılmıştı. Bu kez temyiz dilekçesinin süresinde olduğu saptanarak dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.KARARDavacı, avukat olduğunu, davalı şirketin 2009 yılından, davalı şirketin ortağı ve yöneticisi olan davalı ...'in ise 2007 yılından itibaren vekili olduğunu, onlar adına dava ve icra dosyaları takip ettiğini ve hukuki danışmanlık hizmeti verdiğini, 2010 yılında davalı ... ile vekalet ücret sözleşmesi akdettiğini ve 2010 yılı Aralık ayınından 2011 yılı Mart ayına kadar makbuz karşılığında aylık 500,00 TL danışmanlık ücreti ödendiğini, davalıların Üsküdar 7. Noterliğinin 24.8.2011 tarihli azilnamesiyle azil gerekçeleri de gösterilerek azledildiğini, ancak azlin haksız olduğunu ileri sürerek, davalı ...'den olan vekalet ücreti alacağının şimdilik 1.000,00 TL'sinin faizi ile birlikte; davalı şirketten olan vekalet ücreti alacağının şimdilik 5.000 TL'sinin faiziyle birlikte tahsiline, beş aylık danışmanlık ücreti alacağı aylık brüt 625 TL'den olmak üzere 3.125 TL'nin faizi ile davalılardan müşterek ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini istemiş; bilahare davalı ...'den olan alacağını 11.722,00 TL'ye, davalı şirketten olan alacağını 41.674,00 TL olarak ıslah etmiştir. Davalılar, şirket alacaklarının tahsili için vekalet verdikleri davacı avukatın hukuka aykırı olarak bazı tahsilatları gizlediğini, dosyalara ilişkin bilgi ve belge vermediğini, ayrıca kendileri hakkında Ümraniye 1. İcra Müdürlüğünün 2011/7336 E. sayılı dosyasıyla 15.000 TL asıl alacak için takip başlatıldığını, bu takibe süresinde itiraz ettiklerini ve davacı tarafından itirazın iptali davası açıldığını, fazla vekalet ücreti talep edilmesi, kendisi hakkında icra takibine girişilmesi, güven ilişkinin zedelenmesi, makbuz kesilmemesi ve teslim edilmemesi gerekçeleri ile davacının azledildiğini ve azlin haklı olduğunu savunarak davanın reddini dilemiştir. Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile 41.674,00 TL alacağın davalı şirketten müstakilen, 11.722 TL alacağın davalı ...'den müstakilen, 2.500 TL alacağın her iki davalıdan müteselsilen dava tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verilmiş; hüküm davalılarca temyiz edilmiştir. 1-Avukatın, vekil olarak borçları dava tarihinde yürürlükte bulunan Borçlar Kanununun 389 ve devamı maddelerinde gösterilmiş olup, vekil, adı geçen Kanunun 390. maddesine göre müvekkiline karşı vekaleti sadakat ve özen ile ifa etmekte yükümlüdür. Vekil, sadakat borcu gereği olarak müvekkilinin yararına olacak davranışlarda bulunmak, ona zarar verecek davranışlardan kaçınmak zorunluluğundadır. “Özen borcu” ile ilgili Avukatlık Kanununun 34. maddesinde mevcut olan, “Avukatlar, yüklendikleri görevleri, bu görevin kutsallığına yakışır bir şekilde özen, doğruluk ve onur içinde yerine getirmek ve avukatlık ünvanının gerektirdiği saygı ve güvene yakışır bir şekilde hareket etmekle yükümlüdürler.” şeklindeki hüküm ise, avukatlık mesleğinin bir kamu hizmeti olması nedeniyle, Borçlar Kanununun 390. maddesinde düzenlenen vekilin özen borcuna göre çok daha kapsamlı ve özel bir düzenlemedir. Buna göre avukat, üzerine aldığı işi özenle ve müvekkili yararına yürütüp sonuçlandırmakla görevli olduğu gibi, müvekkilinin kendisi hakkındaki güveninin sarsılmasına neden olacak tutum ve davranışlardan da titizlikle kaçınmak zorundadır. Aksi halde avukatına güveni kalmayan müvekkilin avukatını azletmesi halinde azlin haklı olduğunun kabulü gerekir. Gerçekten de avukat, görevini yerine getirirken gerekli özen ve dikkati göstermemiş, sadakatle vekaleti ifa etmemiş ise, müvekkilinin vekilini azli haklıdır. Avukatlık Kanununun, 174. maddesinde, “Avukatın azli halinde ücretin tamamı verilir. Şu kadar ki, avukat kusur veya ihmalinden dolayı azledilmiş ise ücretin ödenmesi gerekmez.” Hükmü mevcut olup, bu hükme göre azil işleminin haklı nedene dayandığının kanıtlanması halinde müvekkil avukata vekalet ücreti ödemekle yükümlü değildir. Avukat bu durumda ancak azil tarihi itibariyle sonuçlanıp, kesinleşen işlerden dolayı vekalet ücreti talep edebilir. Buna karşılık haksız azil halinde ise avukat, hangi aşamada olursa olsun, üstlendiği işin tüm vekalet ücretini talep etme hakkına sahiptir.Bu açıklamalardan sonra dava konusu olaya bakılacak olursa; Dava, vekalet ücreti alacağı istemine ilişkin olup, davacının davalılar adına dava ve takip dosyalarında vekil olarak görev yaptığı ve vekalet ilişkisinin 24.08.2011 tarihli azille sona erdiği anlaşılmaktadır. Davacı avukat, azlin haksız olduğunu ileri sürerken davalılar ise, davacının görevini sadakat ve özenle yerine getirmediğini, azlin haklı olduğunu savunmuştur. O halde taraflar arasındaki öncelikli uyuşmazlık, azlin haklı olup olmadığı ile ilgili olup, ancak bunun sonucuna göre davalıların vekalet ücreti ödemekle yükümlü olup olmadığına karar verilebilecektir. Davalı şirket tarafından, davacı avukatın muhatap olarak yer aldığı Üsküdar 7. Noterliğinin 26.04.2011 tarihli ihtarnamesi ile; gerek şirket gerekse şirket ortakları adına takip ettiği dava ve icra takiplerine ilişkin olarak, avukatın müvekkiline bilgi verme yükümlülüğü kapsamında, bilgi ve belge talebinde bulunulmuş; davacı avukat ise 11.05.2011 tarihli cevabi ihtarnamesi ile; avukatın her zaman bürosundan temin edilebilecek olan evrak ve bilgileri hiç bir zaman müvekkiline noter marifetiyle bildirmek gibi bir mükellefiyeti bulunmadığını, bu zamana kadar gerek internet yolu ile gerekse telefon ile her türlü bilgi ve belge talebinin karşılandığı bildirilerek takip edilen dosyalara ilişkin ödeme ve masraflar bilgisi verilmiştir. Bunun üzerine davalı şirketçe, 24.05.2011 tarihinde yine noter kanalıyla gönderilen ihtarnamede yapılan işlemlere ilişkin rapor, bilgi, belge, ayrıca yapılan tahsilatlar ve harcamalara ilişkin belge ve bilgi talebi yinelenmiştir. Son olarak davalılar, Üsküdar 7. Noterliğinin 24.08.2011 tarihli azilnamesi ile fazla vekalet ücreti talep edilmesi, şirkete karşı icra takibine girişilmesi, avansların kapatılmaması, makbuz kesilmemesi, özen ve sadakat borcunun yerine getirilmemesi, yapılan tahsilatların bilgisinin verilmemesi ve kendisine iletilmemesi, dosyalarla ilgili bilgi ve belge verilmemesi gibi nedenlerle davacı avukata azledildiği bildirilmiştir. Her ne kadar azilnamede birden fazla azil nedenine dayanılmış ise de; azilden önceki ihtarnameler ile davalıların bilgi ve belge talebinde bulunması ve davacının da söz konusu talebi karşıladığını iddia ve ispat etmemesi karşısında davacının bilgi ve belge verme yükümlülüğüne aykırı davrandığı ve bu hususta davalıların vekilleri olan davacıyı 24.08.2011 tarihinde haklı nedenle azlettikleri dosya kapsamından anlaşılmaktadır.Az yukarıda da değinildiği gibi, Avukatlık Kanununun, 174. maddesinde, “Avukatın azli halinde ücretin tamamı verilir. Şu kadar ki, avukat kusur veya ihmalinden dolayı azledilmiş ise ücretin ödenmesi gerekmez.” hükmü mevcut olduğundan bu hükme göre azil işleminin haklı nedene dayandığının kanıtlanması halinde müvekkil, avukata vekalet ücreti ödemekle yükümlü değildir. Dairemizin kökleşmiş içtihatlarına göre haklı azil halinde ancak azil tarihi itibariyle sonuçlanıp, kesinleşen işlerden dolayı vekalet ücreti talep edilebilir. Bu itibarla somut olayda mahkemece, azlin haklı olduğu ve dolayısıyla davacının azil tarihi itibariyle sonuçlanıp, kesinleşen işlerden dolayı vekalet ücreti talep edebileceği gözetilerek yapılacak inceleme sonuca göre bir karar karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.2-Bozma nedenine göre, davalıların diğer temyiz itirazlarının incelenmesine gerek görülmemiştir. SONUÇ: Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle hükmün davalılar yararına BOZULMASINA, 2. bent gereğince davalıların diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, 1350,00 TL duruşma avukatlık parasının davacıdan alınarak davalılara ödenmesine, peşin alınan 912,00 TL harcın istek halinde davalılara iadesine, HUMK’nun 440/1 maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 03/11/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.