MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiTaraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.KARARDavacı, davalı idare ile aralarında imzalanan sözleşme süresince 5510 sayılı yasada yapılan değişikliğin davalı tarafından yanlış yorumlandığını ve şirketin istihkaklarından haksız kesintiler yapıldığını, 5510 sayılı yasanın 81 maddesine eklenen bende göre sigorta primlerini düzenli ödeyen ve sigortasız işçi çalıştırmayan işverenleri teşvik etmek amacıyla sigorta pirim oranının %5 lik kısmının hazinece karşılanacağının belirtildiğini, müvekkilinin 5510 sayılı yasanın yürürlüğünden itibaren bu kanun gereğince 5 puanlık indirimleri uygulamak suretiyle sigorta primlerini tahakkuk ettirdiğini ve ödediğini, ancak davalı idarenin söz konusu pirim indirimlerini hak edişlerinden haksız olarak kestiğini ileri sürerek 10.000 TL nin fatura tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiş, ıslah dilekçesi ile talebini 45.917,72 TL.ne yükseltmiştir.Davalı, davanın reddini dilemiştir.Mahkemece,davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalının sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.2-Davacı, hak edişlerinden haksız kesinti yapıldığını belirterek haksız yere kesinti yapılan 45.917,72 TL.nin fatura tarihinden itibaren avans faiziyle tahsili istemiyle eldeki davayı açmıştır. Mahkemece davanın kabulü ile, 45.917,72TL.nin fatura tarihinden itibaren avans faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmiştir.Borçlar Kanunun 101/1 (6098 Sayılı Türk Borçlar Kanununun 117) maddesi uyarınca muaccel bir borcun borçlusu ancak alacaklının ihtarı ile mütemerrit olur.Muaccel hale gelmiş bir borçtan dolayı alacaklının herhangi bir ihtarı yok ise anılan yasa maddesi uyarınca faize ancak dava tarihinden itibaren hükmedilmesi gerekir.Dava konusu olayda, davacı şirketin davalı idareye yazdığı 23.11.2010 tarihli dilekçe ile 45.917,17'nin 7 gün içinde ödenmesini talep ettiği ve ancak bahsi geçen dilekçenin davalı kuruma kaydedilip kaydedilmediğinin, kaydedilmiş ise hangi tarihte kaydedildiğine dair dosyada bilgi ve belgenin bulunmadığı dosyanın incelenmesinden anlaşılmaktadır. Şayet davacının anılan dilekçesi davalı kuruma verilmiş ve kayıtlara girmiş ise dilekçenin verildiği tarihten itibaren 7 gün sonra, dilekçe kuruma verilmemiş ise az yukarıda açıklandığı üzere faize dava tarihinden, ıslah edilen kısma ise ıslah tarihinden itibaren hükmedilmesi gerekir. Mahkemece değinilen bu yön gözetilerek, davacının 23.11.2010 tarihli dilekçesi üzerinde durularak faiz başlangıç tarihinin belirlenmesi gerekirken, faize fatura tarihinden itibaren hükmedilmiş olması usul ve yasaya aykırıdır. Bozmayı gerektirir. SONUÇ; Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle; davalının diğer temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bent uyarınca temyiz olunan kararın davalı yararına BOZULMASINA, 15/06/2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.