Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 19260 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 13066 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiTaraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.KARARDavacı, dava dışı...nın davalı kurum güvencesinden yararlanan ...ın kimliğini kullanarak kadın doğum servisinden hizmet alması ve bu hizmet bedellerinin davalı kuruma fatura edilmesi nedeniyle Sağlık Hizmeti Satın Alma Sözleşmesinin 5.1.4 maddesi gereğince davalı kurum tarafından uygulanmasına karar verilen 10.000,00-TL cezai şarta ilişkin işlemin hukuka aykırı olduğunu, 3. kişilerin hilesi nedeniyle durumun farkedilemediğini, 3. kişilerle bir işbirliği ya da kasıt unsurunun bulunmadığını ileri sürerek kurum işleminin iptaline karar verilmesini istemiştir. Davalı, işlemin hukuka ve sözleşmeye uygun olduğunu, davacının kimlik kontrol etme yükümlülüğüne aykırı davrandığını savunarak davanın reddini dilemiştir. Mahkemece, davanın kabulü ile davalı kurumun cezai şart uygulanmasına ilişkin işleminin iptaline, 10.000,00-TL cezai şartın tahsil tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir. Taraflar arasında Sağlık Hizmeti Satın Alma Sözleşmesi bulunduğu, dava dışı ...'nın davalı kurum güvencesinden yararlanan...'nın kimliğini kullanarak davacı hastanenin kadın hastalıkları ve doğum servisinden muayene hizmeti aldığı ve doğum yaptığı, bu hizmet bedellerinin davalı kuruma fatura edildiği, davalı kurum tarafından sözleşmenin 5.1.4 maddesi gereğince 10.000,00-TL cezai şart uygulanmasına karar verildiği tüm dosya kapsamı ile sabittir. Davacı, 3.kişilerin hile ile gerçekleştirdikleri bu durumdan haberdar olmadığını, 3. kişilerin hilesi nedeniyle iradelerinin sakatlandığını, bu madde hükmünün uygulanması için kasıt unsurunun aranması gerektiğini ileri sürerek davalı kurumun işleminin iptalini istemektedir. Davalı ise davacı hastanenin kimlik tespiti yapmadan sağlık hizmeti sunduğunu, kurum işleminin usul ve yasaya uygun olduğunu savunmuştur. Mahkemece, hastanedeki ilgililerin, her ikisi de birbiri ile akraba olan kişilerden, ...ın verdiği kimliğin kendisine ait olup olmadığı hususunda bir yorum yapmasının mümkün olmadığı, kimliklerin elinde bulunduran kişiye ait olup olmadığının resmi görevli memurların şüphelenmesi üzerine ayrı bir eğitim ve uzmanlığı bulunan bir bilirkişiden görüş alınarak tespit edilebileceği (adli tıp uzmanları gibi), taraflar arasında imzalanmış Sağlık Hizmeti Satın Alma Sözleşmesinde de davacı hastaneyi bağlayıcı bir bölüm bulunmadığı yönünde görüş bildiren bilirkişi raporu hükme esas alınarak davanın reddine karar verilmiştir. Dava konusu uyuşmazlık, sağlık hizmeti sunucusu olan davacı hastanenin genel sağlık sigortalısı ve bakmakla yükümlü olduğu kişilere sağlık hizmeti sunumu aşamasında ibraz edilen kimlik belgelerinin başvuran kişiye ait olup olmadığını kontrol yükümlülüğü bulunup bulunmadığı ve bu yükümlülüğünün kapsamı noktasındadır. Uyuşmazlığın çözümünde öncelikle yasal mevzuata göz atılmalıdır. 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun 71. maddesinde; “Sağlık hizmeti sunucuları, genel sağlık sigortalısı ve bakmakla yükümlü olduğu kişilere sağlık hizmeti sunumu aşamasında (acil hallerde ise acil halin sona ermesinden sonra), 67 nci maddenin üçüncü fıkrasında sayılan belgeleri ve bu belgelerin başvuran kişiye ait olup olmadığını kontrol etmek zorundadır. Genel sağlık sigortalısı ve bakmakla yükümlü olduğu kişilerin kendi adına bir başkasının sağlık hizmeti almasını veya Kurumdan haksız bir menfaat temin etmesini sağlaması yasaktır. Bu fiilleri işleyenlerden Kurumun uğradığı zararın iki katı kanunî faiziyle birlikte müştereken ve müteselsilen tahsil edilir ve ilgililer hakkında 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu hükümleri uygulanır.” düzenlemesi mevcuttur. Olay tarihinde yürürlükte olan 2008 yılı Sağlık Uygulama Tebliği'nin (SUT) 3/6 maddesine göre; “Sağlık kurum ve kuruluşları, Kurum sağlık yardımlarından yararlandırılan kişilerin müracaatı aşamasında (acil hallerde ise acil halin sona ermesinden sonra) nüfus cüzdanı, sürücü belgesi, evlenme cüzdanı, pasaport veya verilmiş ise Kurum sağlık kartı belgelerinden biri ile kimlik tespiti yapacaktır. Kimlik tespiti yükümlülüğünü yapmayan ve bu nedenle bir başka kişiye sağlık hizmeti sunulması nedeniyle Kurumun zarara uğramasına sebebiyet veren sağlık hizmeti sunucularından uğranılan zarar geri alınır.” Taraflar arasında düzenlenen Sağlık Hizmeti Satın Alma Sözleşmesinin 5.1.4 maddesinde; Kurum tarafından sağlık yardımları karşılanmayan kişilere sundukları sağlık hizmetini kurum tarafından sağlık yardımları karşılanan kişiler üzerinden Kuruma fatura ettiğinin Kurumca tespit edilmesi halinde; bu hizmet bedelinin 10.000-TL'den az olmamak şartıyla beş katı tutarında cezai şart uygulanacağı düzenlenmiştir. Bu düzenlemeler ışığında somut olaya bakıldığında; Sağlık hizmeti sunucusu olan davacının, genel sağlık sigortalısı ve bakmakla yükümlü olduğu kişilere sağlık hizmeti sunumu aşamasında (acil hallerde ise acil halin sona ermesinden sonra) nüfus cüzdanı, sürücü belgesi, evlenme cüzdanı, pasaport veya verilmiş ise Kurum sağlık kartı belgelerinden biri ile kimlik tespiti yapmak ve bu belgelerin başvuran kişiye ait olup olmadığını kontrol etmek yükümlülüğü bulunmaktadır. Dava dışı Derya Ayata'nın davalı kurum güvencesinden yararlanan Kısmet Ayata'nın kimliğini kullanarak davacı hastanenin kadın hastalıkları ve doğum servisinden muayene hizmeti aldığı ve doğum yaptığı, kimlik kontrolü yapılmış olsa idi Kısmet Ayata'nın bekar olduğunun kolayca tespit edilebileceği, yine nüfus cüzdanındaki resimlerden de kimlik kartının başvuran kişiye ait olup olmadığının kolayca anlaşılabileceği, bunun için bir uzmanlığa gerek olmadığı, 3. kişilerin sahte nüfus cüzdanı kullanarak davacı kurum çalışanlarının iradelerinin sakatlanmasına da yol açmadıkları ve davacı kurumun kimlik kontrol etme yükümlülüğünü yerine getirmeyerek davalı kurumu zarara uğrattığı tüm dosya kapsamı ile sabittir. Hemen belirtmek gerekir ki zararın tazmini için kimlik kontrol etme yükümlülüğünün yerine getirilmemesi yeterli olup ayrıca kasıt unsuru aranmayacaktır. Hal böyle olunca mahkemece, davalı kurum tarafından uygulanan cezai şartın yerinde olması nedeniyle davanın reddine hükmedilmesi gerekirken yanlış değerlendirme ve yazılı gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir. SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle davalının temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davalı lehine BOZULMASINA, 11.06.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.