MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi (Tüketici Mahkemesi sıfatıyla)Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.KARARDavacı, davalı Toplu Konut İdaresi Başkanlığı'nın ... Projesinden 28.04.2009 tarihinde imzaladığı sözleşme ile konut satın aldığını sözleşmede teslim süresinin 30 ay olarak belirlendiğini, buna göre 28.10.2011 tarihinde teslim edilmesi gereken konutun teslim edilmediğini ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik 800.00.TL 'nın davalıdan tahsilini istemiş, 24.3.2014 tarihli ıslah dilekçesi ile dava değerini 5.444,TL' ya yükseltmiştir.Davalı, davanın reddini dilemiştir.Mahkemece, davanın kabulü ile; kısa kararda “…800 TL kira alacağının dava tarihi olan 16/05/2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte, 4.644,00 TL kira alacağının ıslah tarihi olan 24/03/2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine", gerekçeli kararda ise “…800,00 TL kira alacağının dava tarihi olan 25/05/2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte, 5.334,00 TL kira alacağının ıslah tarihi olan 10/03/2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,” şeklinde karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.1-Yargıtay Hukuk Genel Kurulu' nun 2009/19-109 Esas ve 2009/123 Karar sayılı ilamında değinildiği üzere, 10.04.1992 tarih, 1991-7 Esas 1992-4 Karar Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı, hâkimin tefhim etmiş olduğu kısa kararla gerekçeli kararın uyum içinde olması gerektiğini öngörmektedir. Yargı erkinin görev ve yetkisi, Anayasa ile yasaları amaçlarına uygun olarak yorumlayıp uygulamak, keza İçtihadı Birleştirme Kararlarının bağlayıcılığını gözetmekten ibarettir. Kısa kararla gerekçeli karar arasındaki çelişkiye cevaz verilmemesinin amacı, kamunun mahkemelere olan güveninin sarsılmamasına yöneliktir. Tefhim edilen hüküm başka, gerekçeli karardaki hüküm başka ise bu durumun mahkemelere olan güveni sarsacağı tartışmasızdır. Öyle ki, İçtihadı Birleştirme Kararında bu konuya çok büyük bir önem verilmiş, çelişkinin varlığı tespit edildiği takdirde, başka hiçbir incelemeye gerek görülmeksizin ve tarafların bu konuyu temyiz sebebi yapıp yapmadıklarına bakılmaksızın kararın salt bu nedenle bozulması gerektiğine işaret edilmiştir. Ayrıca 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu' nun 297. maddesinde hüküm fıkrasında nelerin yer alacağı açıklanmış; 297. maddenin 2. fıkrası ile "Hükmün sonuç kısmında gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir" hükmü getirilmiştir.Somut uyuşmazlıkta, “kısa kararda, 5.444,00 TL’nin; gerekçeli kararda ise 6134,00 TL’nin yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verilmiş olması, az yukarıda açıklanan kısa kararla gerekçeli kararın birbirine uygun olması gerektiğine ilişkin ilke ve yasa hükümlerine aykırı olup, kararın bozulmasını gerektirir. Mahkemece, 10.4.1992 tarih ve 1991/7 Esas 1992/4 sayılı İçtihatı Birleştirme Kararında da benimsendiği gibi kısa karar ile bağlı kalınmadan, ancak kısa karar ile gerekçeli karar arasındaki çelişki giderilecek şekilde yeniden bir karar verilmesi için hükmün bozulması gerekmiştir.2-Bozma nedenine göre, davalının temyiz itirazlarının incelenmesine gerek görülmemiştir.SONUÇ:Yukarıda 1.bentte açıklanan nedenle hükmün BOZULMASINA, 2.bent gereğince davalının temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, peşin alınan 25,20 TL harcın istek halinde iadesine, 08/06/2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.