MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiTaraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.KARARDavacı, avukatlık yapan davalıya yetki vererek tahsil edilmesi için 18.500euro bedelli bir adet senet tevdi ettiğini, açılacak icra takibinin masraf avansı olarak da davalıya 1900TL teslim ettiğini, bunun üzerine davalının Erdek İcra Müdürlüğünün 2007/845 esas sayılı dosyası ile icra takibi başlattığını, akabinde davalının borçlulardan 15.08.2007 de 5000TL, 29.08.2007 de 15.000TL, 30.10.2009 da 17.000TL olmak üzere toplam 37.000TL tahsilat yaptığını, davalının yaptığı bu tahsilatları yaklaşık bir sene sonra davacıya bildirdiğini ve geri ödemesini de çok uzun zaman sonra yaptığını, 28.05.2008 tarihinde 20.880TL, 28.08.2009 tarihinde 10.000TL, 01.10.2009 tarihinde 2.000TL olmak üzere toplamda 32.880TL olarak yaptığını, davalının yapılan bu ödemeleri aradan geçen zaman nedeni ile faiziyle iade etmek zorunda olduğunu, davalı tarafından davacı müvekkile yapılan ödemelerin öncelikli olarak işleyecek olan faiz ve fer' ilere mahsup olunması gerektiğini, yapılan hesaplamalar sonucu son ödeme tarihi olan 01.10.2009 tarihinde halen 8.460.49TL para iadesi yapması gerektiğini, tüm bu nedenler ile fazlaya dair dava ve talep hakları saklı kalmak kaydı ile 8.460.49TL nin 01.10..2009 tarihinden itibaren reeskont faiz oranında işleyecek faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.Davalı, davanın reddini dilemiştir. Mahkemece, davacının davasının kısmen kabulü ile, 7508,55TL nin 01/10/2009 tarihinden itibaren işleyecek reeskont avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, karar verilmiş, verilen karar davalı tarafından temyiz edilmiştir.1-Avukatın, vekil olarak borçları dava tarihinde yürürlükte bulunan Borçlar Kanununun 389 ve devamı maddelerinde gösterilmiş olup, vekil, adı geçen Kanunun 390. maddesine göre müvekkiline karşı vekaleti sadakat ve özen ile ifa etmekte yükümlüdür. Vekil, sadakat borcu gereği olarak müvekkilinin yararına olacak davranışlarda bulunmak, ona zarar verecek davranışlardan kaçınmak zorunluluğundadır. “Özen borcu” ile ilgili Avukatlık Kanununun 34. maddesinde mevcut olan, “Avukatlar, yüklendikleri görevleri, bu görevin kutsallığına yakışır bir şekilde özen, doğruluk ve onur içinde yerine getirmek ve avukatlık ünvanının gerektirdiği saygı ve güvene yakışır bir şekilde hareket etmekle yükümlüdürler.” şeklindeki hüküm ise, avukatlık mesleğinin bir kamu hizmeti olması nedeniyle, Borçlar Kanununun 390. maddesinde düzenlenen vekilin özen borcuna göre çok daha kapsamlı ve özel bir düzenlemedir. Buna göre avukat, üzerine aldığı işi özenle ve müvekkili yararına yürütüp sonuçlandırmakla görevli olduğu gibi, müvekkilinin kendisi hakkındaki güveninin sarsılmasına neden olacak tutum ve davranışlardan da titizlikle kaçınmak zorundadır. Aksi halde avukatına güveni kalmayan müvekkilin avukatını azletmesi halinde azlin haklı olduğunun kabulü gerekir. Bu açıklamalardan sonra dava konusu olaya bakılacak olursa; Dava, davalı vekil tarafından takip ettiği icra dosyalarından çekmiş olduğu paraların tahsili istemine ilişkin olup, davacı, davalı tarafından alacaklıdan 15.8.2007 de 5.000,00 TL, 29.8.2007 de 15.000,00 TL, 30.10.2009 da 17.000,00 TL tahsil ettiğini ancak parayı kendisine 28.5.2008 de 20.880,00 TL, 28.08.2009 da 10.000,00 TL, 01.10.2009 da 2.000,00 TL olmak üzere 32.800,00 TL sini eksik bir şekilde ödendiğini ileri sürerken davalı ise, ödeme yaptığını ve davacı tarafından hak ettiği vekalet ücretinin de verilmediğini savunmuştur. Davalının vekalet ücretine hak kazandığı hususunda taraflar arasında bir uyuşmazlık yoktur. Somut olayda taraflar arasındaki uyuşmazlık davalı avukat tarafından davacı adına takip ettiği iş nedeniyle tahsil ettiği 37.000,00 TL den iade etmediği miktar ile bu miktara işleyecek faiz ile ilgilidir. O halde mahkemece, davalı uhdesinde kalan para ve masraflardan, harcadığı masraf kalemleri, hakettiği vekalet ücreti ve geri ödediği miktarların mahsubu ile ortaya çıkan bakiye alacak miktarının tahsil tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar vermekle yetinilmesi gerekirken, aksine düşüncelerle bakiye alacakla birlikte birikmiş faiz alacağınında ayrıca hesaplanarak hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.2-Bozma nedenine göre davalının sair temyiz sebeplerinin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına,SONUÇ:Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle hükmün davalı yararına BOZULMASINA, 2. bentte açıklanan nedenlerle davalının sair temyiz sebeplerinin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan 387,30 TL harcın istek halinde iadesine, 08/06/2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.