MAHKEMESİ : Ankara 13. Asliye Hukuk MahkemesiTARİHİ : 14/03/2013NUMARASI : 2012/218-2013/213Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün davalı avukatınca duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davalı .... Arsa ve Konut Yapı Koop. Vekili avukat ... ile davacı asil L.E. P. ve vekili avukat Ü. A. gelmniş olmalarıyla duruşmaya başlanılmış ve hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra karar için başka güne bırakılmıştı. Bu kez temyiz dilekçesinin süresinde olduğu saptanarak dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.KARARDavacı, davalı kooperatifin vekili sıfatıyla dava ve işlerini takip ettiğini, aynı zamanda hukuki danışmanlığını yaptığını, hukuki danışmanlık sözleşmesinin 31.12.2011 tarihi itibariyle sona erdirildiğini, ancak taraflar arasındaki vekalet ilişkisinin dava ve takipler nedeniyle devam ettiğini, hiçbir haklı neden yokken 05.03.2012 tarihinde azledildiğini, tahsil edilen 12.528,82-TL yönünden hapis hakkını kullandığını, dava ve icra takipleri nedeniyle ödenmeyen bakiye vekalet ücreti alacağı için başlatılan takibe haksız itiraz edildiğini ileri sürerek itirazın iptaline ve %40 icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.Davalı, davacının davalı Kooperatif başkanına küçük düşürücü ve hakaret eden cümleler kullandığını, hapis hakkı doğmadığı halde yapılan tahsilatları uhdesinde tuttuğunu, harici tahsilatlardan kooperatife haber vermediğini, bu nedenle davacıyı haklı olarak azlettiklerini savunarak davanın reddini dilemiştir.Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile davalının itirazının iptaline, 37.402,36-TL üzerinden takibin devamına, asıl alacağa takip tarihinden itibaren yasal faizi uygulanmasına, asıl alacağın %40’ı oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınıp davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiş; hüküm, taraflarca temyiz edilmiştir.1-Davalının vekili olan davacı avukatın 03.12.2002 tarihinde aldığı vekalet ile davalı adına icra ve dava dosyalarını takip ettiği, davalı tarafından gönderilen 05.03.2012 tarihli azilname ile görülen lüzum üzerine azledildiği tüm dosya kapsamı ile sabittir. Davacı avukat, azlin haksız olduğunu ileri sürerek akdi ve karşı yan vekalet ücretlerinin tahsili için başlatılan icra takibine itirazın iptali istemi ile eldeki davayı açmıştır.Avukatlık Kanununun, 174. maddesinde de, “Avukatın azli halinde ücretin tamamı verilir. Şu kadar ki, avukat kusur veya ihmalinden dolayı azledilmiş ise ücretin ödenmesi gerekmez” hükmü mevcut olup, bu hükme göre azil işleminin haklı nedene dayandığının kanıtlanması halinde müvekkil Avukata vekalet ücreti ödemekle yükümlü değildir. Dairemizin kökleşmiş içtihatlarına göre haklı azil halinde ancak azil tarihi itibariyle sonuçlanıp, kesinleşen işlerden dolayı vekalet ücreti talep edilebilir. Buna karşılık haksız azil halinde ise avukat, hangi aşamada olursa olsun, üstlendiği işin tüm vekalet ücretini talep etme hakkına sahiptir. Somut olaya bakıldığında; taraflar arasındaki öncelikli uyuşmazlık, azlin haklı olup olmadığına ilişkindir. Davacı, azlin haksız olduğunu ileri sürerken, davalı ise, davacının davalı Kooperatif başkanına küçük düşürücü ve hakaret eden cümleler kullandığını, hapis hakkı doğmadığı halde yapılan tahsilatları uhdesinde tuttuğunu, harici tahsilatlardan kooperatife haber vermediğini, bu nedenle davacıyı haklı olarak azlettiklerini savunmuştur. Davacı yapmış olduğu 12.528,82-TL tahsilatın hapis hakkı gereğince davalıdan olan alacağına mahsup edildiğini belirtmiştir.Hemen belirtmek gerekir ki, Avukatlık Kanununun 166. maddesinde tanımlanan hapis hakkı, sadece vekalet ücreti alacakları ve yapılan giderler oranında kullanılabilir. Avukatın, müvekkili nam ve hesabına tahsil etmiş olduğu alacak ve değerlerden, ücret ve masraf alacağından fazla bir miktarını “hapis hakkı” adı altında elinde tutması, bu hakkın yasaya konuluş amacına aykırı olduğu gibi, avukatlık meslek kurallarına da aykırıdır. Aynı şekilde hapis hakkını kullanan avukatın, müvekkilin nam ve hesabına tahsil ettiği alacakları geciktirmeksizin iş sahibine bildirmesi, hangi işten dolayı ve ne miktarda ücret ve masraf alacağı olduğunu açıklaması ve Konu ile ilgili karşı tarafı bilgilendirdikten sonra, alacağı oranında hapis hakkını kullanması gereklidir. Esasen bu durum, avukatın müvekkiline hesap verme yükümlülüğünün de tabii bir sonucudur. Nitekim, Avukatlık Kanununun 34. maddesinde, “Avukatlar, yüklendikleri görevleri, bu görevin kutsallığına yakışır bir şekilde özen, doğruluk ve onur içinde yerine getirmek ve avukatlık ünvanının gerektirdiği saygı ve güvene uygun biçimde davranmak ve Türkiye Barolar Birliğince belirlenen meslek kurallarına uymakla yükümlüdürler.” hükmü, Türkiye Barolar Birliği Meslek Kurallarının 43. maddesinde de, “Müvekkil adına alınan paralar ve başkaca değerler geciktirilmeksizin müvekkile duyurulur ve verilir.” hükmü bulunmaktadır. Öte yandan avukat, ancak muaccel olan vekalet ücreti alacakları yönünden hapis hakkını kullanabilir. Yasada avukatlık ücretinin ne zaman muaccel olacağı konusunda açık bir hüküm bulunmamakla beraber, Avukatlık Kanununun 171/1 maddesinde düzenlenen “Avukat üzerine aldığı işi kanun hükümlerine göre ve yazılı sözleşme olmasa bile sonuna kadar takip eder” ve “Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi”nin 2. maddesinde düzenlenen “ ücreti, kesin hüküm elde edilinceye kadar olan dava, iş ve işlemler ücreti karşılığıdır” hükümleri gereğince vekalet ücreti alacağının, üstlenilen işin bitmesi ile muaccel hale geldiğinin kabulü gerekir. Bu kabule göre avukat, aksine sözleşme yoksa, işi sonuna kadar takip edip sonuçlandırmadan ücretini isteyemeyeceği gibi bu noktada hapis hakkını da kullanamaz. Hapis hakkı ile ilgili bu açıklamalardan sonra dava konusu olaya bakılacak olursa; davacı avukatın, davalıya vekaleten bir kısım tahsilatlar yaptığı ve bu tahsilatları, vekalet ücreti alacaklarına ilişkin hapis hakkını kullanmak suretiyle yedinde tuttuğu anlaşılmaktadır. Vekil, Borçlar Kanununun 392. maddesi hükmüne göre yaptığı iş sırasında vekil eden adına tahsil ettiği paraları zimmetinde tutmadan müvekkiline intikal ettirmek, vekil edenin adına veya yararına yaptığı tüm işlerin hesabını müvekkiline vermek zorundadır. Davacı avukatın, Ankara 1.İcra Müdürlüğü’nün 2008/7652 sayılı icra dosyasında 10.10.2011 tarihinde 877,29-TL, 12.01.2012 tarihinde 877,29-TL olmak üzere toplam 1.266,87-TL tahsilat yaptığı, Ankara 12. İcra Müdürlüğü’nün 2012/600 sayılı dosyasında ise haricen 11.000-TL tahsilat yaptığı, fakat azilden sonra 20.03.2012 tarihinde serbest meslek makbuzu düzenlediği, 23.03.2013 tarihinde de icra dosyasına beyanda bulunarak haricen tahsil harcını ödediği anlaşılmaktadır. Davacının icra dosyasından tahsil ettiği paraların miktarı hakkında davalı müvekkiline makul sürede bilgi ve hesap vermemesi, üstelenilen işi bitirmeden bir başka ifade ile vekalet ücreti alacağı muaccel olmadan yapılan tahsilatları uhdesinde tutması nedeniyle haklı nedenle azledildiğinin kabulü gerekir. Bu durumda, davacının ancak azil tarihi itibariyle sonuçlanıp, kesinleşen işlerden dolayı vekalet ücreti talep edileceği gözetilerek sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken yanlış değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir. 2-Bozma nedenine göre tarafların diğer temyiz itirazlarının incelenmesine bu aşamada gerek görülmemiştirSONUÇ: Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle temyiz edilen hükmün davalı yararına BOZULMASINA, 2.bent gereğince tarafların diğer temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, 1100,00 TL duruşma avukatlık parasının davacıdan alınarak davalıya ödenmesine, peşin alınan 24.30 TL. temyiz harcının istek halinde davacıya, peşin alınan 638,75 TL harcın davalıya iadesine, HUMK’nun 440/1 maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 12.6.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.