MAHKEMESİ : Tüketici MahkemesiTaraflar arasındaki bedel iadesi davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün davalı avukatınca duruşmalı, davacı avukatınca duruşmasız olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde taraflardan gelen olmadığından incelemenin evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.KARARDavacı, davalı müteahhit ile aralarında 26.05.2011 tarihli gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi imzalandığını, davalıya satış bedeli olarak 30.000,00 TL nakit para ve 18.000,00TL lik senet verdiğini ve ayrıca 72.000,00 TL'lik açık tarihli bir bono verdiğini, aralarındaki anlaşmaya göre 18.000,00 TL'lik senetler ödendikten sonra diğer 72.000,00 TL lik bononun davalı tarafından kendisine iade edilmesi gerektiğini, sonrasında yeniden senetler verileceği ve bu sırada taşınmazında teslim tarihinin geleceğini ancak 6 ay sonra teslimi gereken dairenin davalı tarafından teslim edilmediği gibi ayrıca 30.000,00 TL haksız olarak para talep edildiğini, sözleşmenin gereklerinin davalı tarafından yerine getirilmediğini bu nedenle aradaki sözleşmenin feshine, verilen 72.000,00 TL'lik bononun iptaline, bugüne kadar davalıya ödenmiş olan 48.000,00 TL'nin ve vekalet ücretlerinin ödeme tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir. Davalı, davanın reddini dilemiştir.Mahkemece, davanın kısmen kabulüne, taraflar arasında düzenlenen 26.5.2011 tarihinde haricen düzenlenen sözleşmenin geçersiz olduğunun tespitine, 58.000,31 TL alacağın 48.000 TL'sinin dava tarihinden itibaren değişken reeskont oranı uygulanmak suretiyle hesaplanacak işlemiş faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, sözleşmeye dayalı olarak düzenlenen 72.000 TL bedelli senedin iptaline, davacının fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiş; hüküm, taraflarca temyiz edilmiştir.1-Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 2009/19-109 Esas ve 2009/123 Karar sayılı ilamında değinildiği üzere, 10.04.1992 tarih, 1991-7 Esas 1992-4 Karar Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı, hâkimin tefhim etmiş olduğu kısa kararla gerekçeli kararın uyum içinde olması gerektiğini öngörmektedir. Yargı erkinin görev ve yetkisi, Anayasa ile yasaları amaçlarına uygun olarak yorumlayıp uygulamak, keza İçtihadı Birleştirme Kararlarının bağlayıcılığını gözetmekten ibarettir. Kısa kararla gerekçeli karar arasındaki çelişkiye cevaz verilmemesinin amacı, kamunun mahkemelere olan güveninin sarsılmamasına yöneliktir. Tefhim edilen hüküm başka, gerekçeli karardaki hüküm başka ise bu durumun mahkemelere olan güveni sarsacağı tartışmasızdır. Öyle ki, İçtihadı Birleştirme Kararında bu konuya çok büyük bir önem verilmiş, çelişkinin varlığı tespit edildiği takdirde, başka hiçbir incelemeye gerek görülmeksizin ve tarafların bu konuyu temyiz sebebi yapıp yapmadıklarına bakılmaksızın kararın salt bu nedenle bozulması gerektiğine işaret edilmiştir. Ayrıca 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu' nun 297. maddesinde hüküm fıkrasında nelerin yer alacağı açıklanmış; 297. maddenin 2. fıkrası ile "Hükmün sonuç kısmında gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir" hükmü getirilmiştir.Somut uyuşmazlıkta, açıklanan yasal düzenleme gözetilmeyerek Mahkemece, gerekçe kısmında “..toplam alacak tutarının 58.000,31 TL olduğu sonucuna varılmıştır.” yazılmasına rağmen hüküm fıkrasında “..58.000,31 TL alacağın 48.000,00 TL sinin dava tarihinden itibaren değişken reeskont faiz oranı uygulanmak suretiyle hesaplanacak işlemiş faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,” karar verildiği, böylece gerekçede belirtilen açıklamaya aykırı hüküm kurularak gerekçe ile gerekçeli kararın hüküm fıkrası arasında çelişki oluşturulması nedeniyle 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 297. maddesi gereğince hükmün bozulması gerekmiştir.2-Bozma nedenine göre, tarafların diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.SONUÇ: Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle hükmün davacı yararına BOZULMASINA, 2. bent gereğince tarafların diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, peşin alınan 2.056,25 TL harcın istek halinde davalıya iadesine, HUMK’nun 440/1 maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 15/02/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.