Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 17815 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 9987 - Esas Yıl 2016





MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiTaraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalılar ... tarafından ve T. Motorlu Taşıt Bürosu avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.KARARDavacı, davalılardan Haşan Kara tarafından vekil tayin edilmesi üzerine diğer davalı ... aleyhine ... 1. Asliye Hukuk Mahkemesi1nde trafik kazasından kaynaklanan maddi tazminat davası açtığını, davayı yürütürken müvekkili tarafından 30/11/2012 tarihinde azledildiğinini ve tayin olunan bir sonraki 07/03/2013 tarihli celsede her iki davalının mazeret bildirerek katılmadıklarından dosyanın bir celse ertelendiğini, ardından yapılan 16.10.2013 tarihli celseyede tarafların katılmadıklarını, bu nedenle davanın işlemden kaldırıldığı ve 3 ay sonra açılmamış sayılmasına karar verildiğini, tüm bu nedenlerle davalıların gizli bir şekilde anlaşma müzakereleri yürüttüğünden şüphelendiğini ve tazminatın Ödendiğini öğrendiğini, tarafların gizli şekilde sulh olduklarını, sulh nedeniyle her iki davalının da sorumlu olduğunu ileri sürerek... 24. İcra Dairesi'nin 2013/17482 E. Sayılı dosyasına yapılan itirazın iptaline icra inkar tazminatına hükmedilmesini istemiş, 20/08/2014 tarihli dilekçesi ile davacı itirazın iptaline yönelik davalarını alacak davası olarak ıslah ettiklerini belirterek 16.171,02 TL'nin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini istemiştir.Davalı kurum, gizli bir sulh anlaşması yapmadıklarını, duruşmalara başka bir mahkemede olan davaları nedeniyle katılmadıklarını, buna yönelik mazeret dilekçelerini mahkemeye yolladıklarını, davalı ...'ın başvurusu üzerine anlaşma sağladıklarını, anlaşma tarihi olan 15.01.2013 tarihinden çok önce davalının azledildiğini, anlaşma azil tarihinden sonra olduğundan sulh hükümlerinin uygulanmasının mümkün olmadığını savunarak davanın reddini dilemiştir.Davalı Haşan, davacıyı vekil tayin ettiğini, çalışmalarından memnun kalmaması nedeniyle tüm ücretini ödeyerek haklı nedenle azlettiğini, başka bir vekil tutmak niyetinde iken kurumla anlaşma sağladığını savunarak davanın reddini dilemiştir.Mahkemece, kabulüne karar verilmiş; hüküm, her iki davalı tarafından temyiz edilmiştir.1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve Özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre her iki davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.2-Avukatın, vekil olarak borçları Türk Borçlar Kanunu'nun 505. (Mülga Borçlar Kanunu'nun 389.) ve devamı maddelerinde düzenlenmiş olup, vekil, adı geçen Kanunu'nun 506. maddesine göre müvekkiline karşı vekaleti sadakat ve özenle ifa etmekle yükümlüdür. Vekil, sadakat borcu gereği olarak müvekkilinin yararına olacak davranışlarda bulunmak, ona zarar verecek davranışlardan kaçınmak zorunluluğundadır."Özen borcu" ile ilgili Avukatlık Kanunu'nun 34. maddesinde mevcut olan, "Avukatlar, yüklendikleri görevleri, bu görevin kutsallığına yakışır bir şekilde özen, doğruluk ve onur içinde yerine getirmek ve avukatlık Unvanının gerektirdiği saygı ve güvene yakışır bir şekilde hareket etmekle yükümlüdürler." şeklindeki hüküm ise, avukatlık mesleğinin bir kamu hizmeti olması nedeniyle, Türk Borçlar Kanunu'nun 506. (Mülga Borçlar Kanunu'nun 390.) maddesinde düzenlenen vekilin özen borcuna göre çok daha kapsamlı ve özel bir düzenlemedir.Buna göre avukat, üzerine aldığı işi özenle ve müvekkili yararına yürütüp sonuçlandırmakla görevli olduğu gibi, müvekkilinin kendisi hakkındaki güveninin sarsılmasına neden olacak tutum ve davranışlardan da titizlikle kaçınmak zorundadır. Aksi halde avukatına güveni kalmayan müvekkilin avukatını azletmesi halinde azlin haklı olduğunun kabulü gerekir. Gerçekten de avukat, görevini yerine getirirken gerekli özen ve dikkati göstermemiş, sadakatle vekaleti ifa etmemiş ise, müvekkilinin vekilini azli haklıdır.Avukatlık Kanunu'nun, 174. maddesinde, "Avukatın azli halinde ücretin tamamı verilir. Şu kadar ki, avukat kusur veya ihmalinden dolayı azledilmiş ise ücretin ödenmesi gerekmez." hükmü mevcut olup, bu hükme göre azil işleminin haklı nedene dayandığının kanıtlanması halinde müvekkil avukata vekalet ücreti ödemekle yükümlü değildir. Dairemizin kökleşmiş içtihatlarına göre haklı azil halinde ancak azil tarihi itibariyle sonuçlanıp kesinleşen işlerden dolayı vekalet ücreti talep edilebilir. Zira vekalet ilişkisi bir bütün olup azil, taraflar arasındaki tüm dava ve takiplere sirayet edeceğinden, azlin haklı olduğunun kabul edilmesi halinde, davacının azil tarihi itibariyle sonuçlanıp kesinleşmeyen işlerden dolayı vekalet ücreti talep edebilmesi mümkün değildir. Buna karşılık haksız azil halinde ise avukat, hangi aşamada olursa olsun, üstlendiği işin tüm vekalet ücretini talep etme hakkına sahiptir.Bir davada görev yapan avukat, vekil edeninden aralarındaki sözleşmeye göre kararlaştırılan miktarı, şayet ücret kararlaştırılmamış ise Avukatlık Kanunu'nun 164/4 maddesine göre belirlenecek miktarı ücret olarak talep etmek hakkına sahip olduğu gibi, ayrıca yargılama sonunda haklı çıkılan kısım üzerinden hasma yüklenen vekalet ücretini de talep etmek hakkına sahiptir. Vekil eden, avukatına belirlenen bu iki kalem ücreti Ödemekle yükümlüdür.Avukatlık Kanunu’nun 165. maddesinde "... Sulh veya her ne suretle olursa olsun taraflar arasında anlaşmayla sonuçlanan ve takipsiz bırakılan işlerde her iki taraf avukat ücretinin ödenmesi hususunda müteselsil borçlu sayılırlar." hükmü mevcuttur. Yasanın bu hükmüne göre, avukatın ücretinden vekil edenin hasırımın sorumlu olabilmesi için, avukatın takip ettiği davanın taraflarının aralarındaki ihtilafı sulh yolu ile ve her şekilde olursa olsun anlaşarak sonuçlandırmaları ve takipsiz bırakmaları gerekir. Sulhun, anlaşmanın duruşmada olması veya yazılı bir metne dayanması gerekmez. Olayların gelişiminden böyle bir sonucun olduğunun anlaşılması yeterlidir. Ayrıca asıl borç avukatın vekil edenine ait olup, yasadan kaynaklanan müteselsil sorumluluk nedeniyle avukata ödeme yapan hasım bunu asıl borçlu olan avukatın vekil edenine, sulh sözleşmesinde, anlaşmalarında aksine bir hüküm yok ise rücuu hakkının olduğu da gözden kaçırılmamalıdır.Bu açıklamalardan sonra somut olaya bakıldığında, taraflar arasında yazılı bir avukatlık ücret sözleşmesinin bulunmadığı, davalı Haşan tarafından 07/08/2011 tarihli vekaletname ile vekil tayin edildiği, diğer davalı aleyhine yabancı plakalı araç sürücüsü kusuru nedeniyle meydana gelen trafik kazasından kaynaklı davanın 25/08/2011 tarihinde açılarak ... 1. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2011/656 Esası nosu ile açıldığı, 11/10/2011 tarihli ilk celsede mahkemece yetkisizlik kararı verildiği, bu kararın 02/05/2012 tarihinde kesinleşmesi üzerine yargılamaya yetkili İstanbul 2. Asliye Hukuk Mahkemesi'nde devam edildiği, 18/10/2012 tarihinde yapılan ilk celsede delillerin toplanmasına ilişkin ara karar oluşturulduğu, bir kısım delillerin celbedildiği ve 07/03/2013 tarihli bir sonraki celseden önce Davalı ...'ın vekili olan Davacıyı 20/11/2012 tarihli azilname ile azlettiğini bildirir 11/12/2012 tarihli dilekçe sunduğu, 07/03/2013 tarihli duruşmaya Davalı ... Taşıtlar Bürosu Vekili'nin mazereti nedeniyle, diğer taraf ve vekilinin ise hazır bulunmayarak katılmadıkları, 16/07/2013 tarihine bırakılan bir sonraki celsede ise davacının hazır bulunmadığı, Davalı Vekilinin de davayı takip etmeyeceklerini bildirmesi üzerine dosyanın işlemden kaldırılarak yasal süresinde yenilenmediğinden 04/11/2013 tarihinde davanın açılmamış sayılmasına karar verildiği, azil tarihine kadar davacı avukatın edimlerini yerine getirdiği, yapılan azlin haksız olduğu açık olup, bu husus mahkemenin de kabulündedir.Taraflar arasındaki ihtilaf davacı avukatın sulh nedeniyle mi yoksa haksız azil nedeniyle mi avukatlık ücretine hak kazanacağı noktasındadır. Dairemizin yerleşik uygulamalarına göre haksız azil halinde avukat, dava hangi aşamada olursa olsun, üstlendiği işin tüm vekalet ücretini talep etme hakkına sahiptir. Azil tarihinden önce tarafların sulh olduğuna yönelik davacı tarafça bir delil ibraz edilememiştir. 15.01.2013 tarihli ''mutabakat ve ibraname’’ başlıklı belgeden mutabakatın bu tarihte sağlandığı anlaşılmaktadır. Davacı avukatın azil tarihi 20/11/2012 olduğuna göre mutabakatın sağlandığı 15.01.2013 tarihinde geçerli bir vekalet ilişkisi bulunduğundan bahsedilemez. Bu durumda davacı avukatın az yukarıda açıklandığı şekilde haksız azil hükümlerine göre yalnızca kendi müvekkili ...'dan ücret isteme hakkına sahiptir. 0 halde mahkemece, İstanbul 2. Asliye Hukuk Mahkemesi harçlandırılmış dava değeri üzerinden haksız azil hükümlerine göre yalnızca müvekkili Hasan için hesaplanacak müddeabih üzerinden karar verilmesi gerekir. Açıklanan bu ilke ve esaslar gözetilmeden yanlış değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.SONUÇ: Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle davalıların sair temyiz itirazlarının reddine, 2. bent gereğince kararın temyiz eden davalılar yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, HUMK’nun 440/1 maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 06/10/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.