MAHKEMESİ : Asliye Hukuk MahkemesiTaraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün davalı avukatınca duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davacı asil ... ve vekili avukat ... geldi, karşı taraftan gelen olmadığından onun yokluğunda duruşmaya başlanılmış ve hazır bulunanların sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra karar için başka güne bırakılmıştı. Bu kez temyiz dilekçesinin süresinde olduğu saptanarak dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.KARARDavacı, avukat olduğunu, 17 ayrı dosyada davalının vekilliğini üstlenip, yükümlülüklerini yerine getirdiğini, 10.06.2011 tarihinde haklı nedenle vekalet ilişkisini sona erdirdiğini ileri sürerek, fazlaya dair haklar saklı tutulmak suretiyle 17 adet dosya bakımından 20.000 TL avukatlık ücretinin davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.Davalı vekili, vekalet ilişkisini sona erdiren istifanın haklı nedene dayanmadığını beyanla davanın reddini dilemiştir.Mahkemece, istifanın haklı nedene dayandığı gerekçesi ile davanın kabulü ile 20.000 TL nin tahsiline karar verilmiş; hüküm, davalı şirket vekili tarafından temyiz edilmiştir.Dava; haklı istifa nedenine dayalı hakedilen ve ödenmeyen avukatlık ücretinin tahsili isteğine ilişkin olup, davacı avukatın, istifasının haklı nedenden kaynaklandığını ispatlaması gerekeceği açıktır. Bilindiği üzere; Borçlar Kanununa göre vekillikten istifa her zaman mümkün olup, bu istifa vekalet ilişkisini ileriye doğru sona erdiren bozucu ve yenilik doğuran bir işlemdir. Ancak istifa haklı değil ve müvekkil de bu nedenle zarara uğramışsa, vekil bu zarardan sorumludur. Avukatlık Kanununda ise haksız istifa halinde, vekil yönünden Borçlar Kanunundaki aynı konuya ilişkin düzenlemelere göre daha ağır bir sorumluluk esası getirilmiştir. Gerçekten de, Avukatlık Kanununun 174/1 maddesinde “üzerine aldığı işi haklı bir sebep olmaksızın takipten vazgeçen avukat ücret talebinde bulunamaz.” hükmü mevcut olup, bu hükümle, vekaletten haklı bir neden olmadan istifa eden avukatın, Borçlar Kanunundaki vekalet akdine ilişkin genel düzenlemelerden farklı olarak, herhangi bir zarar şartı olmadan da müvekkile karşı sorumlu tutulduğu görülmektedir. Anılan düzenlemeye göre, haksız olarak işi bırakan, vekaletten istifa eden avukat, ücrete hak kazanamadığı gibi, aksine bir hüküm mevcut değilse aldığı peşin ücretleri, kullanmadığı masraf avanslarını da iş sahibine iade etmek zorundadır. Avukatlık Kanununun 171/1 maddesinde düzenlenen “Avukat üzerine aldığı işi kanun hükümlerine göre ve yazılı sözleşme olmasa bile sonuna kadar takip eder.” ve “Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi”nin 2. maddesinde düzenlenen “ ... avukatlık ücreti, kesin hüküm elde edilinceye kadar olan dava, iş ve işlemler ücreti karşılığıdır.” hükümleri gereğince de avukat, aksine sözleşme yoksa, işi sonuna kadar takip edip sonuçlandırmadan ücretini talep edemez. (Bkz. Aynı doğrultuda HGK. 23.3.1983 4/562-156; HGK. 3.7.1987 3/92-599; 13. HD. 2005/15433 E. 2008/3694 K.; 13. HD.2008/6280 E. 2008/11580 K.) Ancak haksız azil halinde olduğu gibi, avukatın haklı olarak vekillikten istifa etmesi halinde de, işe devam etme olanağı mevcut olmadığından, avukat, haklı istifa tarihi itibariyle muaccel olan vekalet ücreti alacağının ödenmesini talep edebilir.Öte yandan, Vekalet ilişkisi bir bütün olup, vekaletten azil gibi, istifa da, taraflar arasındaki tüm dava ve takiplere sirayet eder. Zira, azil ve istifa ile birlikte vekalet akdinin en önemli unsurlarından olan “güven ilişkisi” de sona ermektedir. Bu açıklamalardan sonra dava konusu olaya bakılacak olursa; davacı avukat, istifasının; müvekkili olan davalının, dava dışı ... isimli kişi tarafından cezaevinden açtığı telefonla tehdit edildiğinin kendisine bildirilmesiyle başlayan elektronik iletilerdeki içerikten kaynaklandığını, bu suretle aralarındaki güven ilişkisinin sona erdiğini, 10.06.2011 tarih, 7175 yevmiye numaralı ... Noterliği'nin ihtarnamesi ile de haklı nedenle istifa ettiğini bildirmiştir. Gerçekten de, 07.06.2011 tarihinden başlayıp istifa tarihine kadar e-posta aracılığıyla taraflar arasında yazışmalar yapılmış olup, bu husus davalı tarafın da kabulündedir. Dosyada mevcut yazışmalar incelendiğinde, davacı avukatın haklı nedenle istifasını gerektirecek ölçüde, davalı müvekilden sadır bir ileti mevcut olmayıp, buradan hareketle, davacının iddiasını ispatladığının kabulü mümkün görülmemektedir. Hal böyle olunca, istifanın haklı nedene dayalı olduğunun kabulü ile kurulan hükmün doğru olduğu söylenemez. Mahkemece, davacı avukatın, dava konusu yaptığı 17 adet dosya yönünden istifa tarihinden önce bitirdiği işler açısından ücreti vekaletleri hakedeceği gözetilerek sonucuna uygun karar verilmesi gerekirken, aksine düşüncelerle yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün davalı yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, HUMK’nun 440/1 maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 13/02/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.