Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 16539 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 29642 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : Siirt 2. Asliye Hukuk MahkemesiTARİHİ : 20/06/2013NUMARASI : 2013/410-2013/415Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kıosmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde taraflar avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.KARARDavacı, davalı kurum ile imzalanan avukatlık sözleşmesi ve düzenlenen vekaletname gereğince kısmi zamanlı avukat olarak dava dosyalarını takip ettiğini, yine icra işlerinin takibi için ayrı bir avukatlık sözleşmesi imzalayarak icra işlerini takip ettiğini, imzalanan sözleşmeler ve yasa gereğince görevini tam olarak yapmakta ve dosyaları gerektiği gibi takip etmekte iken 19.04.2007 tarihinde haksız olarak azledildiğini, talep edilmesine rağmen hak ettiği vekalet ücretlerinin ödenmediğini, davalı kurumun icra dosyalarını dağıtırken eşit davranmadığını, dosya vermeyerek sözleşmeyi fiilen askıya aldığını ve işlevsiz hale getirdiğini, takip için icra dosyası verilmesinin istenilmesine rağmen dosya tevzi edilmemesi nedeniyle 04.04.2008 tarihinde tüm görevlerinden haklı olarak istifa ettiğini ve hakettiği vekalet ücretlerinin ödenmediğini ileri sürerek vekalet ücreti alacağının tahsiline karar verilmesini istemiştir.Davalı, imzalanan avukatlık sözleşmeleri gereğince hak edilen ücretin davacıya ödendiğini, başkaca alacağının olmadığını, davacının avukat olarak görev yapmasına rağmen davalı kuruma karşı hırsızlık suçu işleyen sanığın vekilliğini üstlenerek yasaya ve sözleşmeye aykırı davrandığını, azlin haklı olduğunu, avukatlara icra dosyalarının eşit olarak dağıtılması zorunluğunun olmadığını, davacının dava ve icra işlerinin takibi için imzalanan her iki sözleşmeden doğan hiçbir alacağının bulunmadığını savunarak haksız davanın reddini dilemiştir.Mahkemece, “davacının davalı kuruma karşı hırsızlık suçu işleyen sanığın vekilliğini icra etmesi nedeniyle azledilmesinin haklı olduğu, icra işleri için imzalanan sözleşmenin ise davacı tarafından haksız olarak feshedildiği, davacının istifasının haksız olduğu ve azil tarihine kadar sarf ettiği emek ve mesaisine karşılık gelen hakkaniyete uygun bir vekalet ücretinin ödenmesi gerektiği” gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, 3.000.00 TL'nin tahsiline ve fazlaya ilişkin taleplerin reddine karar verilmiş; hüküm, davacı ve davalı tarafından temyiz edilmiştir. 1-Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davacının tüm temyiz itirazlarının reddi gerekir.2-Davacı, davalı kurumla davaların ve icra takiplerinin yürütülmesi için avukatlık sözleşmeleri imzaladığını, davaların takibi için imzalanan sözleşmenin davalı kurum tarafından hukuka aykırı olarak fesih edilerek haksız olarak azledildiğini, yine icra dosyalarının takibi için imzalanan sözleşme gereğince yeni dosya verilmemesi ve diğer avukatlarla eşit dosya tevzi edilmemesi nedeniyle haklı olarak istifa ettiğini ve vekalet görevini tam olarak yapmasına rağmen hak ettiği vekalet ücretinin ödenmediği iddia ederek eldeki davayı açmıştır. Davalı, davacının kuruma karşı hırsızlık suçu işleyen sanığın vekilliğini üstlenmesinin yasaya ve sözleşmeye aykırı olduğunu, menfaati zıt kişinin vekilliğinin üstlenilmesi nedeniyle azlin haklı olduğunu, icra dosyaları ile ilgili istifanın haksız olduğunu ve davacının alacağının olmadığını savunmuştur. Mahkemece, davacının her iki tarafı temsil etme yasağına aykırı davrandığı, azlin haklı olduğu ve davacının icra takip dosyalarına ilişkin olarak istifa etmesinin haksız olduğu kabul edilerek emek ve mesaisi gözetetilerek hakkaniyete uygun bir ücrete hak kazanacağı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne ve 3.000.00 TL'nın tahsiline karar verilmiştir. Davacı avukatın, vekil olarak borçları BK’nun 389 ve devam maddelerinde gösterilmiş olup öncelikle vekilin BK.nun 390 maddesine göre müvekkiline karşı vekaleti sadakat ve özen ile ifa etmekte yükümlüdür. Vekil-vekil eden arasında bulunan vekalet sözleşmesinin temel dayanağı güven ve saygı ilişkisidir. Güven sarsıcı harekette bulunulması sonucu ilişkinin sarsılması, buna da davacı tarafın tutum ve davranışının yol açması halinde azil haklıdır. Vekil sadakat borcu gereği olarak müvekkilinin yararına olacak davranışlarda bulunmak, ona zarar verecek davranışlardan kaçınmak zorunluluğundadır. Şayet vekillik görevini yerine getirirken gerekli özen ve dikkati göstermemiş sadakatle vekaleti ifa etmemiş ise vekil edenin vekilini azli haklıdır. Avukatlık Kanununun İşin reddi zorunluluğunu düzenleyen 38. maddesinin b bendinde "aynı işte menfaati zıt bir tarafa avukatlık etmiş veya mütalaa vermiş olursa" teklifi reddetmek zorunda olduğu hükmü, 174. maddesinde, “Avukatın azli halinde ücretin tamamı verilir. Şu kadar ki, avukat kusur veya ihmalinden dolayı azledilmiş ise ücretin ödenmesi gerekmez.” hükmü ve yine avukatlık meslek kurallarının 36. maddesinde "Bir anlaşmazlıkta taraflardan birine hukuki yardımda bulunan avukat, yararı çatışan öbür tarafın vekaletini alamaz, hiçbir hukuki yardımda bulunamaz" hükmü mevcut olup bu hükümlere göre azil işleminin haklı nedene dayandığının kanıtlanması halinde müvekkil avukata vekalet ücreti ödemekle yükümlü değildir. Dairemizin kökleşmiş içtihatlarına göre haklı azil halinde ancak azil tarihi itibariyle sonuçlanıp, kesinleşen işlerden dolayı vekalet ücreti talep edilebilir.Davacı avukatın, vekalet akdi devam ederken, Kurtalan Asliye Ceza Mahkemesinin 2007/153 esas sayılı dosyasında davalı kurum 2013/29642-16539Aleyhine hırsızlık suçu işleyen sanığın vekilliğini üstlenerek avukatlık kanuna, avukatlık meslek kurallarına ve taraflarca imzalanan avukatlık sözleşmesine aykırı davrandığı sabittir. Bu nedenle davalının savunmasında belirttiği, bilirkişi raporlarında tespit edildiği ve mahkemeninde kabulünde olduğu üzere davalı, davacıyı haklı olarak azletmiş olup yine davacının bu sebeple haklı olarak azil edilmesine rağmen diğer avukatlarla eşit icra takip dosyası verilmediği gerekçesiyle istifa etmesi de haksızdır. Somut olayda, azil haklı olduğu ve davacının istifası haksız olduğu için davacı sadece azil tarihi itibariyle sonuçlanıp kesinleşen işler için vekalet ücreti talep edebilir. Davacı, azil tarihi itibariyle sonuçlanıp kesinleşmeyen dava ve takiplerden dolayı hiç bir vekalet ücreti talep edemeyeceği gibi davacı lehine hakkaniyet tazminatına da hükmedilmesi de doğru değildir. Hal böyle olunca; mahkemece, açıklanan hususlar doğrultusunda inceleme ve değerlendirme yapılarak, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, aksi düşüncelerle yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir. SONUÇ :Yukarıda 1.bentte açıklanan nedenle davacının tüm temyiz itirazlarının reddine, 2.bentte açıklanan nedenlerle temyiz edilen hükmün davalı yararına BOZULMASINA, aşağıda dökümü yazılı 0,90TL. Kalan harcın davalıdan alınmasına, peşin alınan 51,20 TL. harcın istek halinde iadesine, HUMK’nun 440/1 maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 27.05.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.