Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 16278 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 5893 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ : İstanbul 2. Asliye Hukuk MahkemesiTARİHİ : 22/10/2013NUMARASI : 2005/135-2013/439Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.KARARDavacı, babasının ölümünden sonra babadan kalan malların intikali vs işlemleri yapmak üzere H.. B..' ın tavsiyesi üzerine 11.11.1997 tarihli vekaletnamesi ile davalılardan M.. B..'ı vekil tayin ettiğini ve 05.12.1997 tarihli Avukatlık Ücret Sözleşmesinin imzalandığını ve bu sözleşmeye göre "meydana çıkarılacak miras payının tasfiyesi normal satış,izalei şuyu gibi her türlü şekilde olabilir satılan veya tasfiye edilen her miras payının nakde dönüşümünde avukat elde edilen paranın % 5 ini avukatlık ücreti olarak alır" ibaresinin bulunduğunu, miras yolu ile intikal eden 1/2 hissenin maliki olduğu S. İlçesi, A.köyü ... ve ... nolu taşınmazların kamulaştırıldığını, davalılardan M.. B..'ın yazılı muvafakatini alma gereği duymadan kazanılan davanın %25'inin diğer avukatlara vekalet ücreti olarak verilmesi hususunda 3 adet ücret sözleşmesi tanzim ederek bu görevi Av.N.. Y.., Av.Ü.D. ve Av.U.Ç.isimli kişilere verdiğini, Silivri Asliye Hukuk Mahkemesinde i lehine açılan 2001/335 E. sayılı davanın davalılardan N.. Y.. tarafından tevkil vekaletine istinaden açıldığını ve avukat tarafından sonuna kadar takip edildiğini, taraflarına tevkil vekaletname verilmeyen ancak %25 oranında ücreti vekalet ödenen U. Ç. isimli kişinin İstanbul Barosuna kayıtlı olmadığının öğrenildiğini, açılan tezyidi bedel davasında verilen ve kesinleşen kararın Silivri İcra Müdürlüğünün 2003/1227 E. sayılı dosyası ile toplam 3.369.107.928.401 TL olarak takibe konulduğunu, borçlu Adalet Bakanlığı tarafından yatırılan toplam 4.296.357.700.000 TL nin davalı N.. Y.. tarafından icra müdürlüğünün Z. Bankasındaki hesabından çekildiğini ve alınan paranın 3.106.663.594.800 TL si ücret sözleşmesi yapılan avukatlara ödenmek üzere davalı Av.N.. Y.. tarafından imzalı 24.06.2004 tarihli belge kapsamında alıkonduğunu, bu bedeli talep etmesine rağmen tarafına iade edilmediğini, babasından kalan taşınmazın kamulaştırma sonucu açılan dava neticesinden hakedilen 4.296.357.700.000TLin 1/4 üne tekabül eden 1.074.089.425.000 TL yi alabildiğini, %75 i olan 3.107.663.594.00 TL sinin 3 avukat adına düzenlenen sözleşme ile elinden alındığını, bu meblağa Av.M.E. B.tarafından alınan %5 avukatlık ücreti dahil edilmediğini belirterek kendisinden haksız olarak kesilen bedelden fazlaya ilişkin talep ve hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik 6.000 TL lik bölümünün alındığı tarihten itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.Davalı, M.. B..,Ü.. D.., N.. Y.., H.. B.. davanın reddini dilemiştir.Mahkemece, davalı H.. B.. hakkındaki davasının feragat nedeni ile reddine,davacı nın davalı U. Ç. hakkındaki davasının takip edilmediğinden bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,davacının diğer davalılar hakkındaki davasının reddine karar verilmiş;hüküm,davacı tarafından temyiz edilmiştir.1-Davacı, 11.11.1997 tarihli vekaletname ile davalılardan M.. B..'ı vekil tayin ettiği bu vekalet gereğince M.. B..'ı bir çok konuda kendisini temsil etmesi hususunun yetkilendirildiği, ancak, başka avukatlar ile vekalet sözleşmesi yapması hususunda yetki verilmediği anlaşılmaktadır. Öyle olunca M. E. B.'nın diğer davalılar ile yaptığı sözleşmeler geçersiz olup bu durumda davacı ile diğer davalı avukatlar arasında yazılı ücret sözleşmesi bulunmadığının kabulü gerektiği gibi davalı U. Ç.'un da avukat dahi olmadığından bu davalı ile yapılan avukatlık ücret sözleşmesinin bu yöndende geçerli olmadığıın kabulü gerekir.Uyuşmazlığın çözümü açısından öncelikle yazılı ücret sözleşmesinin bulunmadığı durumlarda hangi tarihteki yasal düzenlemenin uygulanacağı açıklığa kavuşturulmalıdır. 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun ücrete ilişkin 163 ve 164. maddeleri vekil ile müvekkil arasındaki ücrete ilişkin düzenlemeleri getirmiştir. 1136 sayılı kanunun bazı hükümlerini değiştiren 4667 sayılı Kanun, 2.5.2001 tarihinde Yürürlüğe girmiş olup, bu kanun yürürlüğe girmeden önceki uyuşmazlıklarda sözleşme var ise, sözleşme hükümleri, yok ise ya da sözleşme geçerli değil ise, 163. maddenin son fıkrası hükümleri uygulanmaktaydı. 163. maddenin son fıkrasında ise “Yazılı ücret sözleşmesi yapılmamış olan hallerde asgari ücret tarifesi uygulanır.” düzenlemesi bulunmaktadır. Böylelikle, yazılı ücret sözleşmenin yapılmamış olması ya da geçersiz olması hallerinde hukuki yardımın başladığı tarihteki asgari ücret tarifesinin uygulanacağı açıktır. Yine 4667 sayılı Kanun’un yürürlüğe girdiği tarih olan 2.5.2001 tarihinden itibaren ise, Avukatlık Kanunu’nun 164. maddesinin 4. fıkrası uygulanacaktır. Madde sözleşmenin yapılmamış olması halinde “…Avukatlık ücretinin kararlaştırılmamış olduğu hallerde, değeri para ile ölçülemeyen dava ve işlerde avukatlık asgari ücret tarifesi uygulanır. Değeri para ile ölçülebilen dava ve işlerde ise asgari ücret tarifelerinin altında olmamak koşuluyla ücret itirazlarını incelemeye yetkili merci tarafından davanın sonucuna ve avukatın emeğine göre değişmek üzere ücret anlaşmazlığı tarihindeki dava değerinin yüzde beşi ile yüzde onbeşi arasındaki bir miktar avukatlık ücreti olarak belirlenir…” düzenlemesini getirmiştir. Bu düzenlemeye göre 2.5.2001 tarihinden sonra hukuki yardıma başlayan avukat emeğine göre yüzde beş ile yüzde onbeş arasındaki bir miktarı ücret olarak hak edecektir. Yine 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nda, 20.1.2004 tarihinde 5043 sayılı kanunla değişiklikler yapılmış ve Avukatlık Kanunu’nun 164. maddesinin dördüncü fıkrası değişikliğe uğramış ve “Avukatlık ücretinin kararlaştırılmamış olduğu veya taraflar arasında yazılı ücret sözleşmesinin bulunmadığı yahut ücret sözleşmesinin belirgin olmadığı veya tartışmalı olduğu veya ücret sözleşmesinin ücrete ilişkin hükmünün geçersiz sayıldığı hallerde, değeri para ile ölçülebilen dava ve işlerde asgari ücret tarifelerinin altında olmamak koşuluyla ücret itirazlarının incelemeye yetkili merci tarafından davanın kazanılan bölümü için avukatın emeğine göre ilamın kesinleştiği tarihteki müddeabihin değerinin yüzde onu ile yüzde yirmisi arasındaki bir miktar avukatlık ücreti olarak belirlenir. Değeri para ile ölçülemeyen dava ve işlerde ise avukatlık asgari ücret tarifesi uygulanır.” düzenlemesi getirilmiştir. Böylece 20.1.2004 tarihinden sonra başlayan hukuki yardımlarda sözleşme bulunmaması halinde ya da sözleşmenin belirgin olmaması, tartışmalı bulunması ya da sözleşmenin geçersiz sayıldığı hallerde ilamın kesinleştiği tarihteki müddeabihin değerinin yüzde onu ile yirmisi arasındaki bir miktar avukatın emeğine göre verilmelidir. Halen de yürürlükte olan düzenleme bu şekildedir. Geçici 21. madde Anayasa Mahkemesince iptal edildiğinden bu madde ancak 20.1.2004 tarihinden sonra başlayan hukuki yardımlarda uygulanabilecektir.Özetlemek gerekirse değeri para ile ölçülebilen dava ve işlerde hukuki yardımın başladığı tarihteki yürürlükte olan kanun hükümleri uygulanarak, hukuki yardımın yapıldığı tarih 2.5.2001 tarihinden önce ise asgari ücret tarifeleri, bu tarih ile 20.1.2004 tarihleri arasında hukuki yardım başlamışsa yüzde beş ile onbeş, bu tarihten sonra ise, yüzde onu ile yüzde yirmisi arasındaki bir oran tatbik edilecek, değeri para ile ölçülemeyen davalarda ise avukatlık asgari ücret tarifeleri uygulanacaktır.Somut olayda, davacı lehine biten dava nedeniyle tahsil edilen 4.296.357.700.000 TL nin geçersiz avukatlık ücret sözleşmeleri gereğince 3.106.663.594.800 TL sinin avukat Naif tarafından alındığı hususunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmadığı gibi bu husus mahkemeninde kabulündedir.Davalı M.. B..'ın yetkisi olmadığı halde diğer davalı avukatlar ve avukat dahi olmadığı anlaşılan davalı U.Ç. ile yaptığı avukatlık ücret sözleşmeleri geçersiz olduğundan ve davalı avukatların hak ettikleri ücreti vekalet miktarının yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda hesaplanması gerekip,davalı vekillerin hesap verme yükümlülükleride dikkate alınarak mahkemece yukarıda belirlenen ilkeler doğrultusunda aldırılacak bilirkişi raporuna göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile geçersiz sözleş sözleşmelere ve buna dayalı geçersiz ibranameye dayalı olarak davanın reddine karar verilmesi bozma nedenidir 2-Davalı Naif tarafından mahkeme masraflarının davacı tarafından kendisine verildiğine dair cevap dilekçesinde açık beyanı olduğu halde masrafların davacı tarafından karşılanmadığından bahis ile bu talebinde red edilmesi doğru olamayıp, mahkemece davacı tarafından yapılan masrafların belirlenerek, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken aksi düşüncelerle yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma gerektirir.SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz edilen kararın davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, 26.05.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.